İlçede spor tesisi, geçen yıl açılmış ve çeşitli dallarda ders verilirdi. Bu sayede yetenekli gençler, kendini geliştirme fırsatı yakalardı.
Dünkü antrenmana, isteyen öğretmenler de katılabilecekti.
Spor tesisinden sonra, okulların çehresi değişmiş ve gençler, yüksek okullara kazanma şansını yakalamışlardı. Bugün öğrencilerin ardından biz de tesise girdik. Bizim gibi, ilk defa tesise gelen öğrenci, havuza atlamış ve “yandım” diye dışarı fırlamıştı, biz de bu davranışa çok gülmüştük.
Yüzme sağlık yönüyle önemliydi. Öğretmen, “yalnız suda uzun süre kalınmamalı,” dedi. Halbuki biz akşama kadar, denizden çıkmazdık. Şimdi öğreniyoruz ki, denizde uzun kalmak sağlık adına doğru değilmiş.
Denize girme koşulları, bilimsel verilere göre tespit edilmelidir. Gelişigüzel hareketler ne spor ve ne de sağlıklı bir yaşantı için doğru değildir.
Çocuk olmakla, yanlışlarımız gözümün önünden geçti. Denizden çıkar, top peşine koşardık. Bu kadar koşturmaya dayanabilmek kolay değildi. Okulda, öğle tatilinde, denize giren arkadaşa kar topu attığımız oldu. Arkadaş da suya batar, kendini korurdu. O anı hiç unutmam, su buz gibi ve böyle bir suyun içindesin. Hiç mi akıl etmezdi, sağlığından olacağını?
Havuza girmeyen iki öğrenciye, niçin girmediniz? Diye sordum. Öğrenci, bir an durdu ve “doktorum izin vermiyor,” dedi. Çocukken geçirdiği bir hastalığa bağlı, su olayı yasaklanmıştı.
Masa tenisi tarafına geçtik. Altı masa ile güzel bir salon oluşmuştu. Yalnız oynamak için geçerli kurallar arasında, spor ayakkabıları koşulunu yerine getirmek gerekiyordu. Masanın başında, şampiyon öğrenci; raketi tutuşunu açıklıyordu. Havuz tarafına koşuşturma dikkatimizden kaçmadı. Öğrenci atlarken yine bir problem olmuştu.
Maç yapanları izledik. Sporun önemine, bir kere daha tanık olduk.
Havuzda boğulan bir sporcunun olayını anlatan arkadaş; doktor, sinirsel bir problem yaşandığı için, maalesef hayatını kaybettiğini söylemişti, dedi.
Öğretmen “Hayat pamuk ipliğine bağlı, her an kopabilir,” dedi.
Arkadaş, ninesine; “iki saat yüzdük. Çok zevkli geçti,” demiş. Ninesi, değneği kafasına indirmiş. “Kar kapıda siz suda, hadi çocuksunuz. Hiç mi bir akıllı çıkmadı da sizi denize göndermedi.” Demiş.
Arkadaş “Kafamın şişmesi üç günde gitmedi,” dedi.
Nine ikinci hafta, torununa, “dersler nasıl geçti?” Diye sordu. Arkadaş, nineme baktım ve “tenis oynadık,” dedim. Ninesi, kızıyor ve nasıl bir oyun, değneğine sarılıyor. Kandırırlar sizi alışırsınız, paranızı elinizden alırlar, diyor. Nasıl okuyorsunuz. Öğretmeniniz yok mu? Diye bağırıyor.
Bugün anılarıma ekleyeceğim, kısa notlar aldım.
Hasan TANRIVERDİ