Tarihin dökülme sürecinde bir badireyi daha atlattık gibi görülüyor. Geçtiğimiz hafta muhtelif illerde yaşanan olaylı gösterileri kastediyorum. Hadiselerin başlamasına zemin hazırlayan sokağa dökülme çağrısını yapanların, ortalık savaş alanına döndükten sonra yayınladıkları sükunete çağrı bildirisini okuyunca sosyal medyadaki köşemde aynen şunları yazdım:
“Ba’de harabül Basra! Size açılan kredileri heba ettiniz. Oysa bu bildiride defalarca tekrarladığınız şiddetten uzak durma çağrısını, ilk sokağa dökülme çağrısında bir kere zikretmeye diliniz varmadı, varamazdı da zaten.. Bundan böyle size kimse inanmazsa bunun kabahatini kimsede aramayın. Siyaset zemininde at oynatan herkesin, eğer siyasi münafık değillerse her vasatta ve daima şiddeti tel’în ettiklerini en küçük bir açık kapı bırakmayacak şekilde ortaya koymaları gerekir.
O takdirde bu millet -sizden ne kadar farklı düşünürse düşünsün- sizi hoşgörü dairesinin dışına atmaz. Daha genel olarak, aynı hatayı muhalif geçinenler Gezi’de de yaptılar, şiddet ve vandallığı ya kutsadılar ya da kem küm ettiler.
Tekrar ediyorum; Siyaset zemininde at oynatan herkesin, eğer siyasi münafık değillerse her vasatta ve daima şiddeti tel’în ettiklerini en küçük bir açık kapı bırakmayacak şekilde ortaya koymaları gerekir.”
Başlangıçta “sokağa dökülün” dediler ama “sükunetle hareket edin” demediler, yani söylenmesi gereken sözün yarısını söylediler.
Muhalefet kötü bir şey değildir. İktidar sahiplerini, gücü elinde bulunduran otoriteyi silkeler, kendine getirir. Buna karşılık her ‘muhalifim’ diye orta yere dökülenin yapıp ettiği de iyi bir şey olmayabiliyor. Öyleyse bunun bir ölçüsü olmalı..
Gözünüzden kaçmamıştır, Gezi hadiseleri ile ilgili şimdiye kadar açık bir görüş beyan etmedim. Şimdi söyliyeyim. O süreçte hep şunu gördüm; bir kısım aydın lakaplılar, sanatçı kisveli insanlar ve kafası karışıklar, bilvesile ortaya konan şiddet, tahribat ve vandallıkları ısrarla görmezden geldiler. Şu konuda fikrim çok net; herkesin herhangi bir şeyi protesto etme, beğenmeme, aksini isteme veya yeni birşey talep etme hakkı vardır, ancak bunu yaparken şiddete başvurarak, günlük hayatı altüst ederek, kendisi gibi düşünmeyenlerin huzurunu bozarak, hak ve had gözetmeden yapmaya yeltenemez.
Efendim polis şiddet uygulamış! O konuda da fikrim net; insan haklarının, vicdanın, kanunun cevaz verdiğinden daha ileri giden, haddi aşan uygulama ve müdahaleler, durumdan vazife çıkaran keyfilikler YANLIŞtır.
Sapı samandan ayırıp protesto hakkını desteklemeyi ayrı tutuyorum; Gezi protestolarının çığırından çıkmasına yol açanlar için de aynı tutum söz konusudur. Şiddeti açıkça tel’in etmekten sarf-ı nazar ettiler, yani, sözün yarısını söylediler.
Şiddeti, zorbalığı, şehir eşkiyalığını muhalefet kisvesine bulayıp yangına körükle seğirten -sözümona- aydın, sanatçı, okumuş yazmış geçinenler, samimi iseler kendi hallerine bir de okula giderken yolu o bölgeden geçen öğrencinin velisi gözünden baksınlar.. Esnaf olan kocasının veya oğlunun dükkanı o bölgede olan taze gelinin yahut ananın gözüyle baksınlar.. Eğer samimi iseler, muhalefet ettikleri konularda -çoğu zaman içinde hakikat barındırsa bile- niye geniş kitlelerden destek görmediklerini bir daha düşünsünler.
Kanaatimce akl-ı selim sahibi insanlarımıza da düşen bir görev var; yazının başında yer verdiğim ifadelerde belirttiğim gibi, eğer biz de ‘demokrasi münafıkı’ değilsek şiddeti reddettiğimizi her fırsatta açıkça ortaya koymalı, şiddete meyilli yahut meşrulaştırır tarzda söz veya davranış gösterenlere mesafeli durmalıyız.
Şiddet hiç bir sorunun çözümü için araç olamaz. Sadece, maalesef defalarca tecrübe edildiği gibi, yeni ve daha büyük sorunlara ve daha büyük acılara sebep olur. Sıradan ve çözülebilir ihtilafları yumuşak karın haline getirir ki, bu da her önüne gelenin bu milletle istediği gibi oynama iştahını kabartır. Titri, vasfı, makamı ne olursa olsun, öncelikle açık ve örtülü olarak şiddeti pazarlayan simsarları iyi tanıyıp teşhis edelim..
Sözün yarısını söylemiş olmamak için bir kere daha yüksek sesle tekrarlayalım: Hak-hukuk dairesinde her türlü medenî, insanî muhalefete ve talep beyanına EVET; her türlü şiddete, eşkıyalığa, vandallığa, yağmaya, hak-hukuk ve kuraltanımazlığa HAYIR!