Konfuçyüs diyor ki:
“Eğer sen âdil ve dürüst bir yönetici olursan halk da seni örnek alacaktır. Sen töreye uyarsan halk da uyacaktır. Otlar rüzgârın esiş yönüne göre yatar.” ve Çin Felsefesinin Temelleri Prof. Dr. Bülent Okay Kim demiş; “Benim hiçbir yanlışım yok. Dolayısıyla ben hiç eleştirilmem” diye?
Hadi canım sen de! Yok, öyle bir insan bu dünyada… Başta ben olmak üzere mutlaka yanlışları vardır herkesin. Öyleyse herkes eleştirilebilir; demektir bu.
Derim ki ben, eleştirmekten de korkmamalı, eleştirilmekten de… Ama birçok insan, başkalarını kıyasıya eleştirmekten çok hoşlanır da kendilerini bir eleştiren oldu muydu, kıyameti koparır. Bu yanlışa düşmemeye dikkat ederim ama ne kadar başarılı oluyorum; bilemem.
1972’de Keşan’dan İstanbul’a atanınca ilk ilk görev yerim merkez ilçelerden Gaziosmanpaşa’nın Küçükköy semtindeki Vefa Poyraz Lisesi idi. Yaklaşık iki yıl çalıştım bu okulda. Orada da çok değerli öğrencilerim oldu. Çok iyi bir eğitimci ve yönetici olan yazar Kâzım Yedekçioğlu’nun müdür olduğu bu okulda daha uzun süre kalmak isterdim ama İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak atanınca ayrılmak zorunda kaldım.
Oradaki öğrencilerimden de birçoğu ile görüşür haberleşirim hâlâ. Onlardan biri de Nesrin Bayat Özleyen… Yaklaşık on beş yıl kadar önce Cağaloğlu’ndaki yayınevimizde ziyaretime geldi. O akşam yapılacak bir etkinliğe katılırsam memnun olacağını söyledi. Elbette kabul ettim. Arabasıyla götürüp etkinlik sona erince evime kadar da getirdi. Nasıl unuturum bu kibarlığını, nezaketini.
Şunu görmüştüm ki o gün, ülkemiz sorunlarına ilgi duyuyor, çözüm için de çareler arıyordu Nesrin. Dolayısıyla ülke ve kent yönetimindeki etkin politikacılarla birlikte çalışmaktan zevk alıyordu. O günden sonra bir daha görüşmek mümkün olmadıysa da unutmadık birbirimizi. Geçen hafta güzel bir ileti aldım Nesrin’den. Bakalım ne diyor:
“Günaydın Hüseyin Hocam;
Gönderdiğiniz yazıları okuyorum. Bir yazar, bir düşünür olarak dünya ve insanlık meselelerini görmezlikten gelmeniz hayrete düşürdü beni. 44 gündür Filistin’de, Gazze’de vahşice
bir katliam yaşanıyor. İnsanlık vicdanını kül edip geçen bu soykırım hakkında tek kelimeniz yok. Aynı dünyada mı yaşıyoruz; merak ettim. Saygılarımla…”
Çok haklı bir eleştiri… Gerçekten de onca zamandır yazdığım haftalık söyleşilerimin hiçbirinde ne Filistin’den söz ettim, ne Gazze’den… Kör müyüm, sağır mıyım? İsrail’i mi destekliyorum yoksa? Hani o yıllarda ezilenin yanında, ezenin karşında olduğumu söylüyordum! Hani güçlünün değil zayıfın, haksızın değil haklının yanında olmayı savunuyordum!
Özellikle öğrencilerimin de benimsemesini istediğim bu ilkelerden vaz mı geçmiştim yoksa? Elli yıl önceki o idealist öğretmen niçin sessiz kalıyor, neden sesini yükseltmiyordu; zorba bir devlete karşı? Niçin ezilen, zulüm gören Filistinli kardeşlerimizin haklarını savunmuyordum? Siz söyleyin Tanrı aşkına, haksız mı Nesrin?
Pekiyi, haklı ise Dicle ve Hasanoğlan/Atatürk Öğretmen Okulu’ndan değerli öğretmen öğrencilerim! Bu konuda siz neden eleştirmiyor, uyarmıyorsunuz beni? Kars/Arpaçay Ortaokulu, Keşan/Paşayiğit Ortaokulu, Şişli Lisesi, Bakırköy Merkez Lisesi’nden sevgili öğrencilerim! Siz niçin görmezden geliyorsunuz bu tutarsızlığımı? Varsa haklı bir nedeniniz, söyleyin de bileyim.
Aksu Öğretmen Okulu’ndan sınıf arkadaşlarım Salim Koçak, Hasan Çelik, Veli Özgen, Seyfi Kubilay, Muhammet Özkan, Ömer Kars, Dr. Zekâi Önal ve Av. Cevdet Can sizin niçin aklınıza gelmedi bunu sormak? Haydi, onlar çok uzaklarda diyelim, pekiyi İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü’den sınıf arkadaşlarım Necdet Sakaoğlu, İmren Aysan Aytekin, Güngör Altay, Neveda Mıhçakan, Hasan Kaya, Sevim Kaya, Tevfik Türkmen ve Av. Mustafa Enhoş niçin düşünmediler bunu?
Aynı okullarda birlikte çalıştığım öğretmen dostlarımdan Recep Adakçılar, Ahmet Tekin, Fevzi Gökçek, Uğur Köse, Niyazi Acar, Yümni Sezen, Erol Gürakın, Durali Kılıç, Burhan Albayrak, Rıza Polat ve Doğan Oğuzer de bilmez ve görmezden geldiler bu önemli eksikliğimi. Bu ne biçim dostluk arkadaş? İnsan sevdiği bir dostunun yanlışını görür, bilir de söylemez mi?
Dahası neredeyse her gün yazışıp haberleştiğim eğitimci yazar dostlarım İbrahim Ekmekçi, Feyzullah Aktan, Fazilet Özkan Por, İzzettin Çelik, Şehriban Tuğrul, Mehmet Nuri Arslan, Faik Akçay, Sercan Ünsal ve Mehmet Uslu ile akademisyen dostlarım Abdullah Tavmen, İlhan Sungur, Alparslan Kulalı, Erdoğan Ülüş, Kâmuran Karakapıcı Öztekin ve Bülent Okay! Sizlere ne demeli?
Dünyamız, ülkemiz ve halkımızın onca önemli sorunu dururken, “Trakonya nedir?” ya da “Sizce en makbul balık hangisidir?” diye sormam biraz ayıp olmuyor mu?
Söyleyin Tanrı aşkına dostlarım! Söyleyin lütfen! Eksiğimi, yanlışımı söyleyin ki bileyim! Bileyim ki düzelteyim.
Hüseyin Erkan