Gerekli mi? Tabi gerekli ama nasıl olacak bilmiyorum bu salgın günlerinde sosyalleşme.
Biz ileri yaştakilerin
evlerde görüşmesi de zor, eşler emekli ve evdeler, kahvehane kültürü ya da bir hobisi filan yoksa hapı yuttunuz hepsi evlerde oturuyor. Çoğu da herşeye karışan birer huysuz kedi kadar da kaprisli, tersi de vardır bilemem.
Ağız tadıyla bir arkadaşınıza gidemiyor, eve de çağıramıyorsunuz kimseyi şöyle kız kıza. O da eşiyle gelecek yolu yok herkesin eşi çanta gibi kolunda. O zaman da bir resmiyet, ‘hoşgeldiniz efendim’
‘nasılsınız efendim?’
‘Siz nasılsınız efendimli?’ bir monoloğa dönüyor ziyaret diyaloğu, sıkıcı mı sıkıcı evet gerçekten yeterince sıkıcı. Ha ailece zevkle yapılan eşinizle ortak dost arkadaş, görüşmelerini kast etmiyorum sakın yanlış anlaşılmasın.
Ya da çağırdınız arkadaşlarınızı diyelim eve, eşinizi ne yapacaksınız o kadar kadının arasında, konuşulacak konulara ilgisi de yok, evden göndereyim deseniz hava da soğuk nereye gitsin garip. Bir çözüm buluyorsunuz dışarda buluşalım diyorsunuz.
Haydiii iyi güzel de kardeşim iyi dışarda buluşulacak mekanlar çok çok çok pahalı, orta halli yerler de çok pis, evet şu pandemide daha da pis her yer.
Niye mi? Çünkü herkes eleman çıkardı, azalan elemanla da mekan temizliği çok aksıyor.
Oturulacak yerlerin döşemesi yağdan parıl parıl kayış gibi olmuş, tuzluklar pis elinize yapışıyor, ketçap ve mayonez kaplarına hiç girmeyim, o çay simitli mekanlardaki.
E bir şey yeyip içmeden de oturamazsınız ağaç gölgesi değil ki işletme, satsın ki işine devam edecek.
Geçen gün şehir dışından gelen bir arkadaşımla görüşmek için dışarda bir yerde buluştuk. Temizlik hastası veye çok titiz biri değilim inanın tiksindim, oturmaya iskemle ve koltuklara, eve gelir gelmez de dış giysilerimi çamaşır sepetine koydum.
Çaylar da koyu çıksın diye ne kullanıldıysa acı mı acı. Hele daha mekana girip oturmadan garsonların menüyü burnunuza dayaması tepenizde diklip dakkabaşı ‘başka bir isteğiniz var mı?’ deyip durması da cabası.
Okuduğum bir hatıratta
Yahya Kemal merhum, o çok sevdiği yedi tepeli güzel İstanbul’da bir gün bir yokuşu binbir güçlükle tırmanıp çıkar ve kendini nefes nefese güç bela bir kahvehanenin önündeki masanın sandalyesine zar zor atmıştır ki zırzop bir garson tepesine biner ‘ne istersiniz’ diye.
Kilosundan da ötürü yokuşu zor çıkan yazar inler ‘müsade ederseniz önce bir nefes almak istiyorum’ der.
Dostsuz sohbetsiz arkadaşsız kalmayalım efendim.
Ha bi de gitsin şu pandemi geldiği yere tıpış tıpış ne olur.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
6.1.22
Ankara