Türkiye’de 1 Mayıs’ın bayramsayılması yeni değildir. İlk defa 1923’te 1 Mayıs bayram olarak kutlandığı gibiresmi bayram sayılması da 27 Mayıs darbecileri ilk olarak 1 Mayıs’ı “baharbayramı”, kendilerinin darbe günü olan 27 Mayıs’ı da “hürriyet ve anayasabayramı” ilan etmiştir. 12 Eylüldarbesinden sonra ise bu çok önemli iki bayram kaldırılmıştır. 22 Nisan 2009’daAKP hükümeti bir yasa ile 1 Mayıs’ı yeniden “emek ve dayanışma” günü saymıştır.1mayıs’ınbayram sayılacak bir özelliğe sahip olması kuşkulu olduğu gibi ilk defaTürkiye’de bayram olmadığı, 1960-1980 arasında resmi bayram olduğuhatırlanmalıdır. 1 Mayıs’ın yeniden resmi bayram yapılmasının çok büyük biricat olmadığı da teslim edilmelidir.
1 Mayıs 1886’da ABD İşçi SendikalarıKonfederasyonu öncülüğünde, çalışmanın günde sekiz saatle sınırlandırılmasıiçin grev yapmıştır. 14 Temmuz 1889’da ikinci Enternasyonal’da 1 Mayıs “BirlikMücadele ve Dayanışma Günü” ilan edilmiştir. Günümüzde ise Çin, Kuzey Kore,Vietnam, Laos, Küba, Venezüela gibi ülkelerde 1 mayıs resmi bayramsayılmaktadır.
Avrupa ve onun ayrılmaz parçasıolan ABD’de (Batı) sınıflı bir toplum yapısı hakimdir. Her toplumsalhareketinin hazırlayıcı nedenleri arasında mutlaka rekabet halindeki diğersınıflarla girişilen mücadelelerin tayin edici rolü vardır. Batı tarihi vesosyal yapısı bu yüzden sınıf kavramı ve mücadelesi olmadan açıklanamaz.Batı’da din/kilise egemenliği varken sınıf mücadelesi olmamıştır. Ama batıdadin/kilise egemenliğini yıkan ise coğrafya keşiflerine bağlı olarak ortayaçıkan Rönesans ve reform hareketleriyle Burjuva sınıfı olmuştur. Din/Kiliseegemenliğinin yıkılması burjuva (orta) sınıfı için ve bilimsel çalışmalariçin iyi olmuştur. Ancak sanayi devrimiBatıda yeni bir sınıfın işçi sınıfının ortaya çıkmasına yol açmış, kentlerinnüfusu artmış,köylerin nüfusu hızla artmış. Yaşanan bu yoğun göçler ciddisorunlar ortaya çıkarmış sınıf mücadelesi siyasal bir içerik kazanarak veyaygınlaşarak devam etmiştir.
Sanayi devrimi ve sömürgeciliğin yaygınlaşmasıile birlikte burjuva sınıfı ekonomik özelliğinin yanında siyasal özelliklerdekazanarak ve bu özelliklerini de korumaya çalışarak bir toplumsal/ekonomikmodel olma iddiasını özel girişimcilik veya kapitalizm adıyla sermayesahiplerinin öncülüğünü, üstünlüğünü bir ilke, bir model olarak benimsemiştir.Buna tepki olarak ortaya çıkan, zaten sanayi devriminin de bir sonucu olan işçisınıfının durumu da, işçi sınıfının egemen olacağı,üstün sayılacağı birtoplumsal/ekonomik model olma iddiasını Sosyalizm adıyla devam ettirmiştir. HemKapitalizm ve onun bir ölçüde ıslah olmuş hali Liberalizm hem de Sosyalizm veonun ileri aşaması sayılan Komünizm sadece ekonomik görüşlerle sınırlıdeğildir. Toplumu, siyaseti, ekonomiyi, insanı, tabiatı ve dinleri yorumlayankendilerine ait ilkeleri yöntemleri vardır. Ne Kapitalizm ne de Sosyalizm kendiilkelerinden geliştikleri toplumların özelliklerin ayrılarak açıklanamaz.
Türkiye gibi toplumlarda sosyalve ekonomik bir tabakalaşma gözlenir ama batıda görüldüğü türden bir sınıfmücadelesi ve çatışması da olmamıştır. Bu yüzden kapitalist/sermayedar sınıfınüstünlüğünü egemenliğini esas alan kapitalizm de yine işçi sınıfınınüstünlüğünü ve sınıf mücadelesini esas alan Sosyalizmin sahip olduğu ilkelerTürkiye’de toplumun özelliklerini kuşatmaktan, açıklamaktan hayli uzaktır. Birsınıfın diğer sınıfa üstünlüğü ve onu kendi egemenliği altına almak gibi bencilve saldırgan iddiaları sahiplenmeyen bir toplumsal yapının tarihini kapitalistveya Sosyalist ilkelerle açıklamak kolay değildir.
Buna rağmen Türkiye’de siyasimücadelelerin, çatışmaların, iç göçlerin, işsizliğin, yoksulluğun, kentleşmeninyol açtığı sorunlar için sol çevreler kapitalizmi sorumlu görürler ve çareolarak da Sosyalizmi savunurlar. Türkiye’de toplumu bezdiren hayatı çekilmezhale getiren adaletsizliğin ancak Sosyalist ilkelerle çözülebileceği iddialarıgiderek azalan bir kuvvetle sol çevreler tarafından savunulmaktadır.
Sol çevrelerin kendi iddialarınane ölçüde inandıkları kuşkuludur. Ama bu iddiaların iki yüz yıllık teorik biryüzyıllık da pratik geçmişi inandırıcı olmaktan uzak olmasının yanında insanaklını, vicdanını isyan ettiren bir içeriğe sahiptir.
İnsanoğlu hiç Sosyalizm tecrübesiyaşamamış sayılabilir mi? Sovyetler Birliği adıyla insan cinsine 70 yılyaşatılmış olanlar yok sayılabilir mi? İnsanlık Sovyetler Birliği ve halen ÇinHalk Cumhuriyeti eliyle bir şey kazanmış mıdır? Adolf Hitler milyonlarcainsanın ölümüne yol açtığı için insanlığa karşı suç işlemiş sayılmaktadır. Ama SovyetlerBirliğinin kurucusu Lenin ve ardından gelen Stalin’in tek başlarına katlettirdikleriinsan sayısı Hitler’inkinden az değildir. Aynı durum fazlası ile Çin HalkCumhuriyetinin kurucusu Mao içinde geçerlidir. Sol çevrelerin insanlığa karşısuç işleyenler arasında Alman lider Hitleri ve İtalyan Lider Mussolini bir bayrakgibi tutmasına karşılık Lenin, Stalin ve Mao gibi isimleri hiç hatırlamayışınıinsan aklı, insan vicdanı yok sayabilir mi affedebilir mi? Sol bu yanı ileinandırıcılığını kaybettiği gibi kirli, şaibeli bir geçmişe de sahiptir.
Türkiye’de egemen yapınınSosyalist özelliklerden daha çok Kapitalist özellikler taşıdığı bilinmektedir.Bu durumda İslami çevrelerin egemen yapıya yönelttikleri eleştiri içinSosyalist jargonu, terimleri, törenleri kullanmaları doğru mudur? Sosyaliminteorisi gereği kendini hasım saydığı sermaye tarafını bütünüyle “Karun” sayarakonu İslami bir ölçüyle de eleştirmiş olabilir mi?
İslam’ın ele aldığı,çözüm aradığıkonuları başka inanç sistemleri, siyasi görüşlerde ele almaya çözüm bulmayaçalışmıştır. Sınırlı da olsa bazı konularda İslam’ın görüşleri ile, çözüm yollarıile İslam dışı inanç ve siyasi görüşlerin çözüm yollarının yakın olmasımümkündür hatta doğaldır. Ancak bu sınırlı alanlardan yola çıkılarak, nasıl ki İslamticareti meşru görüyor diye İslam ile liberalizmin eşitlenmesi mümkünolmayacağı,doğru olmayacağı gibi, İslam sömürüye karşı diye,İslam adaleti esasalıyor diye İslam ile Sosyalizm arasında bir yakınlık bir eşitlik aramak dabüyük bir yanılgıdır.
İslam ile kapitalizm arasındakurulmaya çalışılan iğreti yakınlık Seyyid Kutub’un İslam Kapitalizm adlıeserindeki görüş ve tespitlerine dayanarak bu tutum abdestli kapitalizm diyeeskiden beri mahkum edilmeye çalışılmıştır. Son dönemde Seyyid Kutub’un da adıunutularak bu tutum eleştirilmeye devam edilmektedir. İslam ile kapitalizmarasında varsayılan yakınlığın iğretiliği gibi bir durum İslam ile Sosyalizmarasında tesis edilmeye çalışılmaktadır. Sosyalizmin bilinen kabul görmüş tanımve içeriği zorlanarak adeta onun bir hak ve adalet arayıcılığı ilesınırlandırılmaya çalışılması haklı olarak abdestli sosyalizm benzetmelerineyol açmaktadır.
İnsanlık tarihi Sovyetler Birliğive Çin gibi Sosyalist tecrübelere sahipken milyarı aşkın insanın geleceğininkaratılmış olmasına rağmen, milyonlarca insanın katledilmiş olmasına rağmen,Sosyalist yönetimlerin sanlığın hiçbir alanda ilerlemesine en küçük bir katkısunamamış olmasına rağmen bütün bunlaryok sayılarak, Sosyalizm hiç yaşanmamış onun yol açtığı büyük felaketler hiç duyulmamışbilinmemiş gibi İnşallah Sosyalizm Gelecek gibi bir nakaratın cami önlerindenbaşlanarak meydanlara taşınması insan aklını, vicdanını isyan ettirecek biraymazlıktır, bağnazlıktır. Doğru olan İnşallah Sosyalim gelmeyecektir demektir.
S E Ç İ L M İ Ş K A Y N A K Ç A
1-Ahmet Güner – Vecdi Bürün, Sosyalizm İhaneti, Sırdaş Yayınları, İstanbul 1976.
2-Ali Şeraiti, Marksizmve Diğer Batı Düşünceleri, Çeviren: Fatih Selim, Düşünce yayınları,İstanbul 1980.
3-Lütfü Şehsuvaroğlu, TürkSosyalizmi ve Nurettin Topçu, Elips Kitapları, Ankara 2011.
4-Muhammed Kutub, ÇağdaşFikir Akımları, Çeviren: M. Beşir Eryarsoy, Ravza Yayınları, İstanbul 2008.
5-Mustafa Sıbai, İslamSosyalizmi, Çeviren: Yaşar Nuri Öztürk, Yeni Boyut Yayınları, İstanbul2010.
6-Recep İhsan Eliaçık, Sosyalİslam / Dinin Direği Paylaşımdır, Destek Yayınları, İstanbul 2010.
7-Seyyid Kutup, İslamKapitalizm Çatışması, Birleşik Yayıncılık, İstanbul 2012.