İnsan hem çok basit hem de çok karmaşık bir varlıktır. Ne verilirse onu alır insan ama o aldığı şeyi ne için aldığını, ne için kullanacağını veya nasıl yorumlayacağını o karmaşık yapı belirler.
Hepimizin günlük hayatta bazı rolleri vardır. Bu roller bizim benliğimiz haline gelmiş bulunmakta artık. Kişiliğimizi, karakterimizi, düşüncelerimizi hatta eşlerimizi veya arkadaşlarımızı bile sosyal rollerimiz belirlemeye başladı. İlk başta çok abartılı gelmiş olabilir. Her kararı kendiniz öz benliğinizle bir rol etkisi olmadan verdiğinizi düşünüyor olabilirsiniz ama size o kararları verdiren size biçilen rolleriniz ve bunun farkında olmamamızı sağlayan ise bu rolleri benlik olarak kabul edip içselleştirmemizdir.
Hayatınızı bir gözden geçirin; mesleğiniz farklı olsaydı ya da hiç olmasaydı veya çalışmayan biriyseniz bir mesleğiniz olsaydı hayatınızdan neleri çıkartır veya alırdınız. Marka, kıyafet, düşünce yapımız bunların hepsi bize verilen rollere göre değişiyor. Mesela bir doktora atfettiğimiz ile bir işçiye atfettiğimiz davranış ve söylemler farklıdır. Bir doktorun markalı giyinmesini, STK veya derneklerde aktif olmasını spor ile ilgilenmesini bekleyebiliriz. Aynı yerlerde vasıfsız bir işçi ile karşılaştığımızda ise tepkilerimiz daha farklı olacaktır. Hatta en hafif tepkimiz şaşırmak olacaktır! Bu bize sosyal roller aracılığı ile öğretilen ve dayatılan şeylerdir.
Bizler üniformalarımızı giydiğimizde o üniformalara atanmış rollere bürünüyoruz. Bu üniforma meslek olabilir, ebeveynlik olabilir toplumun kabul ettiği her şey olabilir. İş yerine giderken farklı eve geldiğimizde farklı insanlar olabiliyoruz. Bir polis iş başındayken bazen orantısız güç bile kullanabilirken ailesi ise o polisi bir karıncayı bile incitmez gözüyle bakabiliyor. Bunun sebebi evde o üniformanın çıkması ve rolden uzaklaşılması olmaktadır. Bu sosyal rol ve bizlerin bu rolleri üniformalarla, isimlerle kabul etmemiz ve içselleştirmemiz tarihin en ilginç deneylerinden biri olan “Hapishane deneyi” ile de ispatlanmıştır.
“1971 yılında Philip Zimbardo isimli bir sosyal psikolog, insanların sosyal rollere nasıl tepki verdiğine dair bir deney düzenleme kararı aldı ve Stanford Üniversitesi’nin Psikoloji Departmanı’nın bodrum katına inşa edilen sahte bir hapishanede, gardiyanlar ve mahkumlar olarak davranmalarını sağlayacak şekilde, 2 hafta sürecek olan deneyi için 24 kişiden oluşan bir grup erkek, üniversite öğrencisini deneyinde kullandı.
Sıradan ve normal sayılacak üniversite öğrencileri sadece birkaç gün içerisinde vahşi düzeyde sadist gardiyanlar ve gitgide korkaklaşan mahkumlara dönüştüler. Her geçen gün, her biri, rollerine daha da bağlı hale geldiler. Günler geçtikçe, gardiyanlar giderek şiddetlenen psikolojik kontrol taktikleri geliştirmeye başladılar. Örneğin isyanlara katılmayanları aldıkları özel bir hücre yarattılar ve burada onları ödüllendirmeye başladılar. Benzer şekilde, mahkumların yatak çarşaflarını ve süngerlerini alarak onları metal yataklarda uyumaya zorladılar. Kısa süre içerisinde gardiyanlar, mahkumlara önce gizli, sonrasında ise açık şiddet uygulamaya başladı. Yemeklerini yemeyenler için gardiyanlar tarafından karanlık bir oda yaratıldı ve oraya hapsedilme cezası uygulanmaya başlandı.
Deneyin başlamasından sonra sadece 6 gün geçmesine ve deneyin içeriği tamamen rol olmasına rağmen sosyal ilişkilerin gerçekliğinden ötürü mahkumlar ile gardiyanlar arasındaki ilişki o kadar sadist ve vahşi bir hale gelmişti ki, Zimbardo beklediği süreyi tamamlayamadan deneyini sona erdirmek zorunda kaldı.
Deneyin ilk günlerinden itibaren gardiyan konumundaki öğrenciler, sözlerini mahkumlara dinletebilmek için giderek şiddetli hale gelen yöntemler uygulamışlardır. Mahkumlar da, ilk günlerde gardiyan konumundakilerin gerçek hayatta “kendileri ile aynı düzeyde” olduğunu bildiklerinden inatçı ve “zoraki” bir şekilde rollerini üstlenen bir tablo çizmişler, ancak her geçen gün bu inatlaşmaya bağlı olarak artan gardiyan şiddeti, onları giderek uysal ve korkak bir hale getirmiştir. ( Reicher, et al.(2006). Rethinking The Psychology Of Tyranny: The Bbc Prison Study. The British Psychological Society, sf: 1-40.)
Sonuç
Bu deney, toplumun onlara biçtikleri rolleri farkında olmadan nasıl sahiplendiğini ve o rolün etkisinden çıkamadan, kontrolsüz bir şekilde yerine getirdiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Deneyle ilgili birçok tartışma ve karşıt bilimsel makale yayınlanmıştır. Ancak yine de, Stanford Hapishane Deneyi, psikolojik deneylerin en meşhurlarından biri olmuş, bu ünü beyaz perdeye de farklı ülkelerin sinemaları aracılığıyla taşınmıştır.
Unutmayın Hitler büyük bir katliam yaptığında bunu tek başına yapmadı. “Führer’in askerleri” diyerek binlerce askere rol verdi ve rollerini yapmalarını istedi. Savaş bittikten sonra ise bazı askerler bu vahşiliği fark edemeyecek kadar kendimizi kaptırmıştık dediler. Aynı hapishane deneyinde olduğu gibi…
kabullenişe geçince her şey kolay oluyor.kalemine sağlık