Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yayımlanan ve 16 temmuzdan itibaren yürürlüğe giren genelge ile Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yeni düzenlemeler yapıldı. Bu genelgeden önce, kanlarında kolesterol yüksekliğini bir laboratuar testi ile kanıtlayan ve bunu gösteren bir rapor alan hastalar ‘kolesterol düşürücü ilaçları’ katkı payı ödemeden alabiliyorlardı. Bu kararla bu ilaçları artık sadece ailesel hiperkolesterolemisi olanlar yani kolesterol yüksekliği genetik olanlar ücretsiz alabilecekler. Ailesel hiperkolesterolemi oldukça seyrek rastlanan bir hastalık. Ülkeden ülkeye değişmekle beraber her 500 ila 1000 kişinin birinde rastlanıyor. Buna göre SGK kolesterol düşürücü ilaçlara ait ödemelerde müthiş bir tasarruf yapmış olacak.
Kolesterolü yüksek olup da bunu laboratuar tahlili ve doktor raporu ile belgeleyenler ama bu yüksekliğin ailesel olduğuna dair bir belgeleri bulunmayanlar şayet halen çalışıyorlarsa yüzde 20, emekli iseler yüzde 10 oranında katkı payı ödemek zorunda kalacaklar.
Senelerden beri kolesterol düşürücü ilaç kullanan hastalar bugünden sonra eczaneye gittiklerinde katkı payı ödemeden ilaç alamayacaklar. Önümüzdeki haftalarda hastalar ile eczacılar arasında tartışmalar hatta kavgalar yaşanacak.
İlaç kısıtlaması şart
İlaç bedava olunca da, nasıl olsa parası cebimizden çıkmıyor düşüncesiyle büyük bir ilaç israfı yaşanıyor. Türkiye bu bakımdan son yıllarda adeta bir ‘ilaç cenneti’ oldu.
Bildiğim kadarıyla ülkemizde ilacın yüzde 90’ ı SGK tarafından karşılanıyor; parasını cebinden ödeyerek ilaç alanların oranı sadece yüzde 10, hatta belki de daha bile az.
Sağlık harcamalarımızda akıl almaz artışlar var. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ in geçen gün yaptığı açıklamaya göre sağlığa 2002 senesinde 8.7 milyar harcanmışken, bu rakamın bu sene 38 milyarı bulması bekleniyormuş.
Takdir edersiniz ki bu ağır yükü bırakın bizim yamalı bütçemizi, en zengin ülkelerin ekonomisinin bile kaldırması mümkün değil. SGK da haklı olarak çeşitli tasarruf tedbirleri ile bu ağır yükü hafifletmeye uğraşıyor. Kolesterol düşürücü ilaçlar için getirilen kısıtlamalar da bu tedbirlerden biri.
Peki, SGK doğru mu yapıyor, yoksa yüz binlerce insanın sağlığını tehlikeye mi atıyor?
Tüm dünya yanıltılıyor
İlaç firmalarının müthiş pazarlama taktikleri ile kolesterol fobisi tüm dünyayı sarmış durumda. Maalesef, birçok doktor da kolesterol yüksekliğinin mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu sanıyor.
Oysa kolesterol yüksekliği tek başına asla bir hastalık değil ve kalp hastalığı riski olmayan insanların tedavi edilmesi de kesinlikle gerekmiyor.
Gerçekte, yüksek kolesterol kalp krizi ihtimalini artırabilen sigara, hareketsiz hayat şekli, dengesiz beslenme, şişmanlık, yüksek tansiyon, diyabet, stres gibi risk faktörlerinden sadece biri.
Kalp krizi ve inmelere yol açan ateroskleroz, yani damar sertliği ile kandaki kolesterol düzeyi arasında doğrudan bir ilişki yok. Kan kolesterol düzeyi normal hatta düşük olan kişilerde de yüksek olanlar kadar ağır ateroskleroz gelişebiliyor. Koroner kalp hastalığı olanların yarısından fazlasında da kolesterol düzeyi normal bulunuyor. Aterosklerozun gerçek sebebi yüksek kolesterol değil, düşük yoğunluklu bir tür kronik iltihap.
Gelelim neticeye
SGK’ nın bu ilaçları ailesel kolesterol yüksekliği olanlara ücretsiz vermesi doğru, ama eksik. Kolesterol düşürücü ilaçların ‘daha önce kalp hastalığı geçirmiş veya ileride geçirme riski yüksek olan’ hastalara da katkı payı alınmadan verilmesi gerekir. Bu karar bu ilaçlara gerçekten ihtiyacı olanları mağdur edecektir.
SGK asıl yapması gereken uygulama, kanda kolesterol yüksekliği dışında hiçbir risk faktörüne sahip olmayan insanlara yüzde kaç olursa olsun katkı payı alarak bile ilaç vermemektir.
SGK bu karara varırsa hem gereksiz kolesterol ilacı tüketimi önlenmiş olur ve hem de milyarlarca lira tasarruf eder. Çünkü ilaç firmalarının kontrolü dışındaki gerçek bilim bunu söylüyor.