Türkiye’de Radikal Sosyalistler Sosyal Demokratlaşmak, Sosyal Demokratlar Liberalleşmek Zorunda!
Siyasal veya ideolojik görüşlerin zorla değiştirilmesi, değiştirilmesinin teklifi ne kadar anlamsız veya saçma ise, bu düşünce yapısında olanların bu gün ve yakın gelecekte piyasada büyük işler yapabilmesini iddia etmek oldukça zordur.
Radikal sosyalistlerin sosyal demokratlaşmasını, sosyal demokratların liberalleşmesini gerektirecek bir çok dışsal faktör bulunmaktadır. Bunlara kısaca değinmek istiyorum.
Siyasal İslamın Uzun Süreli Önlenemeyen Yükselişi:
1980 li yıllardan itibaren çok büyük idealler ve çok boyutlu gayretler ile İmam Hatip Liseleri bütün Türkiye’de sadece İmam Hatip yetiştirmek için değil aynı zamanda stratejik açıdan son derece hızlı bir şekilde nitelik ve nicelik olarak çoğaltıldı, büyütüldü. Bu duruma zaten öteden beri İsmet Paşa döneminde dine yapılmış baskılar ve ölü yıkamaya imam bile bulunamamış olması iyi bir sebepti.
Son otuz yıldır bu okullardaki gençler büyüdüler, eğitimlerini tamamladılar, evlendiler, her biri en az üçer çocuk yaptı, ve o çocukların çocukları bile bu gün oy kullanma yaşını doldurmuş seçmenler olarak karşımıza çıktı. Bu kemikleşmiş seçmenlere ilave olarak bir de sıfır gelir grubu veya toplumun en az gelir grubuna ait kişilerin satın alınmış oylarıyla birleşince ortaya Türkiye için en az yüzde yirmibeşlik bir oy çıkmaktadır. Bunlara katılan bir de kararsız ve ortada dolaşan oyları ilave ettiğimizde aritmetik olarak yüzde otuz ve otuzbeşlik bir sempatizan grubu ortaya çıkmaktadır.
Bu kitlenin üç dönem boyunca seçmiş olduğu iktidarın kurduğu düzene ayak uyduran semirmeye (beslenmeye) endeksi liberal yeşil tonajlı levantenlerin de sosyal gücüyle durum daha da kronik hale gelmektedir.
Yakın Tarihe Kadar Oluşmamış İslami Burjuvazinin Ortaya Çıkıp Kökleşmesi:
28 Şubat dönemindeki siyasal iktidara yapılan postmodern darbe ve destekçileri sözde bu tabanın burjuvazisinin de kökünü kazıdıklarını veya hacamat ettiklerini zannettiler. Ancak bilmedikleri başka bir gerçek vardı ki, tarikat ve cemaatler kişi bazında değil anonim şirket bazında yapılanmışlar ve sermayeleri fazlaca bölünmüş ve son derece başarılı bir portföy yönetimiyle büyük hatta devasa sermayeleri görünmez bir nitelikle yönetmeyi başarmışlardı. Su altından saman yürütme operasyonunda Fethullah Gülen ve ekibinin vizyonunun çok büyük bir etkisi olmuştu. Bu son derece gizli gelişme süreci 28 Şubat’ın hassas döneminde Fethullah Gülen ve Bülent Ecevit dostluğunun altına gizlenmişti.
Dahası öteden beri yadsınan ve ciddiye alınmayan İslami Burjuvazi gerçek anlamda siyasal islamın kökleştiği gibi ekonomik alanda kökleşmişti.
Milliyetçi / Ulusalcı Duygulardaki Gelişme:
Gerek dünyadaki ulusalcılık akımları, gerek Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde var olan ayrılıkçı terör olayları ülke genelinde ciddi bir ulusalcılık akımının oluşmasına neden oldu. Bu ulusalcılık muhafazakarlıkla paralel olarak geliştiğinden sosyal demokratların evrenselci görüşleri ve radikal sosyalistlerin materyalist düşün sisteminden kaynak alan sınıfsız toplum modelleri toplumda kaçınılacak akımlar haline geldi.
Öyle ki, yakın tarihlerde sosyal demokratlar iktidar yüzü göremezken, misyonunu soldan yana koyup ta kendisini ulusalcı sol olarak tanımlayan Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi bile bu süreçte büyük oylar alarak iktidar olabilmiştir. Ecevit’in bu ulusalcı sol kavramı aslında solun bir cenahtan teslim olması anlamına geliyordu, öyle de oldu. Ancak adına ulusalcılık dedikleri düşün sistemi, aslı varken fazla prim yapmadı ve bu ulusalcı seçmenler aslına yani MHP ye dönmeye başladı.
Zaten sosyal demokratların, sosyalistlerin en büyük açmazlarından biri olan yeni trend ve gelişmelere karşı kayıtsız kalışları CHP deki yeni misyon arayışlarını tetiklemiş ve CHP de Mustafa Sarıgül olgusunu ortaya çıkarmıştı. Ne var ki, M. Sarıgül’ün CHP nin kronik tabanından yakasını kurtaramaması veya belki de kurtarmak istememesi sosyal demokratlar için gerekli olan yeni vizyon tanımlamasını ölü doğurmaktadır veya doğuracaktır.
Demografi Paradoksu:
Son on yıldır bir çok defa dile getirdiğim ve hatta başlı başına ayrı yazı-makale yazdığım kavramsal isimlendirmesi de bizzat şahsıma ait olan bu paradoks, dindar kişilerin ve düşük gelirli kişilerin çok çocuk yaparak eğitimli ve kültürlü kesimin az çocuk yapmasından dolayı demografik durum yapısı sosyalistler ve sosyal demokratlar aleyhine değişmektedir. Bu durumuyla demokrafik paradoksun kime veya kimlere hizmet etmekte olduğu ortadadır.
Sol Siyasetin Tıkanması:
Sol siyaset özellikle yerel yönetimlerde çok kötü bir sınav vermiş ve bu sınav genel anlamda Türk seçmeninin adeta kanına girmiştir. Öte yandan sol siyasetçilerin her ne pahasına olursa olsun MUHALEFET ODAKLI bir beyin yapısına sahip olmaları, yapıcı anlamda genel siyasal sisteme destek girdisi oluşturmada kıskanç davranması sol siyasetin tıkanmasının başlıca nedenlerindendir.
Öte yandan dünya ölçeğinde eskisi gibi bir işçi işveren mücadelesini görülmemesi, sendikaların şirketleşmesi ve yine sendikaların kapitalist sistemce hadım edilmesi bu tür mücadele ve sömüren sömürülen düzeninden beslenen sosyalist akımı veya sosyal demokrat ideolojiler açıkta kalmış ve taban boşluğu ile her geçen gün erimeye başlamaktadır.
SONUÇ:
Bir radikal sosyalistin bu verileri dikkate almaması veya görmezden gelmesi belki bir ölçüde normal karşılanılabilir ancak bir sosyal demokratın bu verileri görmezden gelmesi ya, çok büyük çaplı işlere girmeyeceğini veya giremeyeceğini göstermektedir.
İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde lisansını (1993) tamamladı. İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Fakültesi’nde Personel Yönetimi / İnsan Kaynakları Yönetimi Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamladı. (1996) Doktorasını M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mahalli İdareler ve Yerinden Yönetim bilim dalında, Büyükşehirlerde Kentiçi Ulaşım Hizmetlerinin Entegrasyonu ve Yönetimi, İstanbul Metropoliten Alanı İçin Bir Model Önerisi adlı teziyle tamamladı. (2004).
Halen Ordu Üniversitesi’nde (Deniz Bilimleri Fakültesi, Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi.
ICAM Network ve ICAM Publishing Genel Yayın Koordinatörlüğünü, OJOP Çevrimiçi Bilimsel Dergi Yayıncıları ve Editörleri Platformu Dönem Başkanlığını, KADOÇED Genel Başkanlığını, TİGAD (Türkiye İnternet Gazeteciliği Derneği) Ordu Temsilciliğini, KAŞYAD Başkanlığını, KARAV Müt. Heyeti Başkanlığnı yürütmektedir.
Eserleri:
Kent, Ulaşım, Yerel Yönetim, Bilişim Teknolojileri, Estetik, Kent Kültürü, Çevre, Kurumsal Etik, Bireysel İletişim ve Kurumsal İletişim Sistemleri, Siyaset, Yönetim Bilimleri, Mizah, Şiir ve Edebiyat, Kişisel Gelişim, Hukuk-Siyaset-Eğitim Felsefeleri alanlarında 10’dan fazla kitap, yüzlerce makale, bildiri, 1000’den fazla köşe yazısının müellifidir.
Kemal Atatürk’e göre; “Bir cemiyette, sınıflar yoktur; fakat ferdi ve ictimai hayat için iş bölümü itibariyle çalışma grupları vardır. Muhtelif meslek erbabının menfaatleri yekdiğerine karışmıştır. Bu bakımdan onları sınıflara ayırmak mümkün değildir.”
Zamanında sosyalist olanlar, parayı bulunca kapitalist olmadılar mı Allah aşkına?
Gelir dağılımındaki adaletsizliği ve kapitalizmin çarpık bölüşüm tarzını kabul etmeyen, sosyalist meyilli Sosyal Demokratlık tarih olmuştur. Ayrıca benim bildiğim sosyal demokratlığın özünde hümanistlik, eşitlik anlayışı vardır. Bakın bakalım bizim ülkemizdeki sosyal demokratlardan kaç tanesi eşitlik ilkesini benimsemiş. Şiddet bazlı darbe hadisesini savunan birisi gerçek sosyal demokrat olamaz…
Artık sınıf çatışması diye bişey yok, çünkü kredi kartı var. Dolayısıyla herkesin öyle yada böyle parası var.
Öte yandan sizin de ifade ettiğiniz gibi, 28 Şubat sürecinde Fetullah Gülen ile Bülent Ecevit, iki ayrı kutuptan insan kanki olabildiklerine göre, bu da insanların ne oldum değil ne olacağım demeleri gerektiğinin bir ispatıdır, insanoğlunun değişime, çıkarları için her türlü uzlaşmaya hazır olabileceklerinin de resmi belgesidir.
Ve israfın haram olduğunu bilen o çok itikatlı muhafazakarlar zaman içerisinde kendilerini burjuva sanıp,
nasıl Avrupai tarzda yaşama yöneldilerse, sosyal demokratların da bir süre sonra yaşanan dönemin şartlarına ayak uydurarak liberalleşme yönünde değişmeleri kaçınılmazdır.
İnsan bir süre sonra yaşadığı gibi inanmaya başlar…
Can Yücel’in de dediği gibi:
ince uzun bir hayvan
çarpıyor
çarpıyor
çarpıyordu kendini taşlara.
canı mı sıkılıyor
can mı çekişiyordu yoksa?
yok efendim dedi yanımdaki adam
gömlek değiştiriyor yılan
bu hallerden anlarız dedi az çok
biz de sınıf değişmiştik bir zaman…
Para ve servet insanların damarına girdimmi bütün değerleri yavaş yavaş satın almakta. (İstisnalar elbet olacak.)
Zamanından beri bu değişim zaten olmaktaydı. Geri kalanların çoğu da aynı akıbete uğrayacak.
(Yine yazıyorum. İstisnaların olması doğaldır.)
İrdeleme için teşekkürler.
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.
Saygıdeğer Hocam,
Kemal Atatürk’e göre; “Bir cemiyette, sınıflar yoktur; fakat ferdi ve ictimai hayat için iş bölümü itibariyle çalışma grupları vardır. Muhtelif meslek erbabının menfaatleri yekdiğerine karışmıştır. Bu bakımdan onları sınıflara ayırmak mümkün değildir.”
Zamanında sosyalist olanlar, parayı bulunca kapitalist olmadılar mı Allah aşkına?
Gelir dağılımındaki adaletsizliği ve kapitalizmin çarpık bölüşüm tarzını kabul etmeyen, sosyalist meyilli Sosyal Demokratlık tarih olmuştur. Ayrıca benim bildiğim sosyal demokratlığın özünde hümanistlik, eşitlik anlayışı vardır. Bakın bakalım bizim ülkemizdeki sosyal demokratlardan kaç tanesi eşitlik ilkesini benimsemiş. Şiddet bazlı darbe hadisesini savunan birisi gerçek sosyal demokrat olamaz…
Artık sınıf çatışması diye bişey yok, çünkü kredi kartı var. Dolayısıyla herkesin öyle yada böyle parası var.
Öte yandan sizin de ifade ettiğiniz gibi, 28 Şubat sürecinde Fetullah Gülen ile Bülent Ecevit, iki ayrı kutuptan insan kanki olabildiklerine göre, bu da insanların ne oldum değil ne olacağım demeleri gerektiğinin bir ispatıdır, insanoğlunun değişime, çıkarları için her türlü uzlaşmaya hazır olabileceklerinin de resmi belgesidir.
Ve israfın haram olduğunu bilen o çok itikatlı muhafazakarlar zaman içerisinde kendilerini burjuva sanıp,
nasıl Avrupai tarzda yaşama yöneldilerse, sosyal demokratların da bir süre sonra yaşanan dönemin şartlarına ayak uydurarak liberalleşme yönünde değişmeleri kaçınılmazdır.
İnsan bir süre sonra yaşadığı gibi inanmaya başlar…
Can Yücel’in de dediği gibi:
ince uzun bir hayvan
çarpıyor
çarpıyor
çarpıyordu kendini taşlara.
canı mı sıkılıyor
can mı çekişiyordu yoksa?
yok efendim dedi yanımdaki adam
gömlek değiştiriyor yılan
bu hallerden anlarız dedi az çok
biz de sınıf değişmiştik bir zaman…
Para ve servet insanların damarına girdimmi bütün değerleri yavaş yavaş satın almakta. (İstisnalar elbet olacak.)
Zamanından beri bu değişim zaten olmaktaydı. Geri kalanların çoğu da aynı akıbete uğrayacak.
(Yine yazıyorum. İstisnaların olması doğaldır.)
İrdeleme için teşekkürler.