“Türkiye bir deprem ülkesi…” Şimdi soruyorum?.. Buna rağmen neden deprem gerçeğinden uzak bir şekilde hareket ediliyor?.. Neden bir türlü deprem kültürü oluşturamıyoruz?..
Konuyu tüm uzmanları aynı şeyleri söylemekte ama hala bazı kulakların sağır ve gözlerin kör olduğu ama keselerinin dolduğunu görmekteyiz…
Depremin vurduğu 10 kentte ciddi hasar oluşturan eski yapılar dışında yeni yapılmış binaların da yıkılması çok büyük tepki çekti.
Örneğin, Malatya’da yıkılan bir binanın ilanında henüz bir yıllık olduğu ve “Bina son deprem yönetmeliğine uygun olup tüm malzemeler birinci sınıf kalite ve işçilik ile tamamlanmıştır” ifadesi yer alıyor. Bu durum, 17 Ağustos sonrası da deprem gerçeğini görmezden gelerek hareket edenlerin varlığını gözler önüne seriyor.
Afet ve Acil Durum (AFAD) Yönetimi Başkanlığı koordinasyonunda arama kurtarma personeli, Türk Silahlı Kuvvetleri, sivil toplum örgütleri ve 65 ülkeden gelen ekipler hafta boyunca arama kurtarma çalışmalarını sürdürdü. Ancak tüm uğraşlara rağmen acı bir tabloyla karşılaştık ve afetlere ne kadar hazırlıksız olduğumuzla tekrar yüz yüze geldik.
Konuyla ilgili bilim insanları; Depremlerde hasar kaçınılmaz, mutlaka hasar olacaktır ama ‘ikili hasar’ olmaması gerekir” diyorlar ve şöyle açıklıyorlar ikili hasarı devamında…
“İkili hasar; bütün katların üst üste gelmesi ya da yığılıp düşmesi demek… Yaşanan depremde sıklıkla bu şekilde hasar görülüyor. Bir de ayakta duruyor gibi gözüküp ağır hasar alan binalar var. Ayakta gördüğümüz binaları ‘hasarsız’ olarak kabul etmemeliyiz. Normal bir depremde ağır hasarlı, yıkılan, orta hasarlı, daha az hasarlı ve hasarsız binalar olur. Depremlerde hasarın belirli bir dağılımı olması lazım… Bu depremde sadece ikili hasar görüyoruz ve asla istenilen bir şey değil.”
Bunların altında da şartnamelere uyumsuzluk yatıyor. Şartnamenin tüm detaylarına hâkim olursanız ve buna göre yapıyı hazırlarsanız sağlam bir bina inşa edebilirsiniz. Çünkü bu şartnameye uyulursa beton ve demir gibi malzemelerin iyi kalitesinin dışında; kolon ve kiriş detaylarına, nervürlü çelik kullanılmasına kadar her şey daha sağlam olur. Bunların doğru biçimde olmaması istenmeyen hasar biçimlerine yol açıyor. Şartnameye yüzde 100 uyulsaydı hasar yine görecektik ama hasar tipi bu olmayacaktı.
Küçük bir detay gibi görünüyor ama ‘bir şey olmaz ağabeycilik’ de sorunlardan biri. Mesela kolon yapımındaki malzeme hatalarının çoğu malzeme kaçırma isteğinden değil cehaletten kaynaklanıyor…
Her şeye rağmen gün, birlik günü, beraber olma, sorunlara hâkim olma ve sorunları çözme konusunda güçlü bir irade ortaya koyma günü.
Evet: Büyük bir sorunla ve asrın felaketi diyeceğimiz bir olayla karşı karşıyayız. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu tür acıları belli aralıklarla yaşıyoruz. En büyük arzumuz bu acıları bir daha yaşamamak ve bunun önlemini akılcı politikalarla almak.
Ülkede hesap verilebilirlik önemli bir problem… Eğer bir bina iskân ruhsatı alıp depremde yıkıldıysa, bu ruhsatı verenlerin de, projeyi çizeninde ve saha uygulayıcılarında sorumluluk taşıması gerekir…
Türkiye’nin topyekûn bir zihniyet değişikliğine ihtiyacı var. Bu zihniyet değişikliği de vatandaşımızın artık kaçak yapıdan, kötü yapıdan devletten bir taviz beklememesi, bu konuda herhangi bir tavize yer vermeyeceğini bilerek bu tip girişimlere başvurmaması, binasının gerekirse yıkılacağı yönünde hepimizin topyekûn zihniyet değişikliği ve kararlı adımlara ihtiyacımız var. Denetim mekanizmalarının, yapı-denetimlerinin daha düzgün işlemesine ihtiyacımız var…
Kahramanmaraş merkezli depremlerde, hiç bina yıkılmayan Hatay’ın Erzin ilçesi…
Hatay’ın 42 bin nüfuslu ilçesi Erzin’de bina yıkılmadı, bazı evler ile camilerin minarelerinde hasar oluştu. Sosyal medyada da gündeme olan Erzin’in Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu, “Herhangi bir enkazımız yok. Depremden kaynaklı bir yaralı veya can kaybımız yok. Ancak İskenderun gibi yerlerde olan insanlarımızın can kayıpları var; onlara rahmet diliyorum. Erzin, o anlamda şanslı. Hasarlarımız var; az hasarlı, orta hasarlı binalarımız var. Az da olsa ağır hasarlı binalarımız var. Fakat bunlar, 7.7 gibi iki büyük depremin biraz doğal sonucu. Erzin’in özelinden kaynaklanan nedenler de var. Jeolojik yerleşim alanları, tek katlı yapılaşmanın çoğunlukta olması, bizim apartmanlaşmış bölgelerimiz de var.
Gönlümüz, kalbimiz, dualarımız o bölgede. Her kurtulan vatandaşımız gönlümüzde bir rahatlama hissettiriyor ama keşke hiç kimse hayatını kaybetmeseydi, cana değil mala gelseydi ama maalesef hayatını kaybeden çok sayıda vatandaşımız var.
Allah kimseyi vatansız ve devletsiz bırakmasın. Vatan ve insan sevgisi; ruhları, kirden kurtaran en kuvvetli rüzgârdır ve sağlığa benzer, değeri, kaybedilince anlaşılır.
Ülkemizi yasa boğan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet; vatandaşlarımızın ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum tekraren…
#öskurşun#