24 Temmuz’da bir kaç ekonomik karar açıklandı;
Emeklilerin ek artışlarının yılbaşında yapılacağı yazıldı.(cumhuriyet.com.tr/, 24.07.2023)
Emekli sabit gelirli olduğuna göre, hem bu günkü yüksek yaşam pahalılığı, hem de altı ayda gelecek yeni fiyat artışları satın alma güçlerini daha da düşürecektir.
Olumlu sayılabilecek kararlardan biri şudur:
“…Türkiye’yi istihdamı ve üretimiyle büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu değildir…”
Bunun nasıl yapılabileceğine ilişkin somut bir açıklama yapılmalıdır.
Enflasyon ile ilgili bölümde şu cümleyi gördük:
“…Sadece arz-talep ilişkisine kurulu teorilerin ülkemizde karşılık bulamadığı bir gerçektir…”
O halde, enflasyonun arz yetersizliği ve veya talep fazlalığı dışındaki nedenlerine inilmesi gerekirdi.
Yine ülkemizin “güçlendiğinden” söz edilmiş, örneğin ekonominin hangi alanında bir güçlenme söz konusu olduğu merak konusudur.
Yine “engellemeler” in varlığından söz edildiğine göre, enflasyonun hangi önlemi için bir engelleme yapılmış, doğrusu bunların belirtilmesi iktisat literatürünü zenginleştirecektir.!
Aşağıdaki çağrı bizim, yani üretkenliği ve planlamayı önerenlerin nerdeyse 30 yıllık önerimizdir..
“…Gelin, verim ekonomisinden yana olalım…”
“…Tasarruf ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım…”
“…Ülkemize 10 milyarlarca dolarlık yatırım sözü alıyoruz. Bunların büyük bölümünü varlık satışı değil istihdama yönelik projeler oluşturuyor…”
Yakın zamanda bunların sadece söz mü, gerçekten sabit sermaye yatırımları mı olduğunu göreceğiz..
30 yıllık uzmanlık birikimi ve akademik çalışmalarımız ülkemizin çıkış yönünü üretkenlik ekonomisi olarak gösteriyor.
Başta yüksek yaşam pahalılığı olmak üzere bir çok temel sorun, kaynak dağılımının yanlışlığındandır.
Kaynakların ağırlıkla üretken emek kesimlerine yönlendirilmesi hem bölüşümü düzeltecek, hem de toplumsal kalkınmanın kapısını açacaktır.