Sözüm AKP iktidarına ve bugünkü HÜKÜMETE… Dün ve önceki gün üç beş ayrı haber okudum. Ama zamanım olmadı. Dün Ankara da idim Bugün Afyon’da yarın ise G.Antep’te olmak zorundayım. Onun için gecenin bu saatinde konuyu kaleme almak istedim. İMF ha bire bize çöküyor. Tefecinin borçluya çöktüğü gibi… Yine bir rapor hazırlamışlar bize olmaz türlü ek külfet getiriyorlar ve istekleri bitmiyor.
TAPU DEĞİŞİMİ İCAT OLDU VATANDAŞ HASTA OLDU
Bu arada ortalıkta bir TAPU değişimi hikâyesi dönüyor. Böyle zulüm olur mu?
Nereden kerteceğini bilemeyen MALİYEMİZ şimdide buradan millete külfet getiriyor. Anlayan var anlamayan var, işin içinden çıkamayan var. Yazık bu vatandaşa… Uydur uydur vergi ve harç icat et. Sıkıştıkça vergi de al, harç de al, o de, bu de al… Ya, Allahtan korkun ya. Milletin verecek takati mecali kalmadı. Çok lazımsa bunu değiştirmek vatandaş tapusu ile sana direk gelsin. Ne çile çektiriyorsun? Al elindekini ver yenisini. Al karşılığında değerli kâğıdın parasını. O da ya 10 lira ya beş lira. Yok… İlla işkence, zulüm yapacaksınız. Var mı parası, yok mu, sizin umurunuzda değil. Evi varsa, verecek. Dükkânı varsa verecek. Ayıp ya. Bu milletin verecek hali kalmadı kardeşim. Çözün bu işi be kardeşim. Çok mu zor? Ne istiyorsunuz bu gariban vatandaştan anlamıyorum ki…
KREDİ KARTI BATAKHANESİ
Evet, öyle diyorum. Çünkü bu hususta belki yüzlerce beyanatım oldu ve onlarca da makale yazdım. Açlık ve yoklukla boğuşan milletimiz kredi kartına dadandı. Bilinçsiz ve yanlış kullanım sonucu kredi kartı borçluları perişan halde… Artık bu işle ilgili çok acil düzenleme gelmeli. BDDK devreye girmeli. Hükümet bu sıkıntıyı aşacak bir paket hazırlamalı. Millet cinnet geçiriyor. Yuvalar yıkılıyor. Bakın ağababamız ABD bu işle ilgili bir yeni düzenleme yapıp aynı durumda olan kredi kartı kullanıcılarını rahatlattı. Lütfen bir düzenleme yapın. Faizleri düşürün. İcradaki talipleri durdurun ve oradaki faizleri dondurun. Bu insanlar bizim insanlarımız. Çoğunluğu memur, işçi, esnaf kesim… Dar gelirli. Elini açmış Allah’ına yalvarıyor, Kulağını size vermiş bir ses duymak istiyor. Lütfen olumlu, ılımlı güzel bir şey söyleyin. Kurtarın şunları BANKA- İCRA –TEFECİ BATAKHANESİNDEN..
TELEFONLARINDA DÖNEN ENTRİKALAR
Bir bakıyorsunuz o şunu verdi, bu da bunu veriyor, yalan düzmece reklâmlar ile elli türlü kandırmaca ile sunulan tarifeler ve aziz milletimizi kaz gibi yolmalar. Servis sağlayıcılar resmen bizi yoluyor. Buna da -büyük devletimiz- göz yumuyor. Çünkü onunda işine geliyor. Konuştukça biz, onların cebi doluyor. Biri vergisini alıyor diğeri haksız yere aldığı parayı katlıyor. Allah lillah aşkına kardeşim. Şu millete acıyın. Bu cepte vergileri azaltacağınız yerde yeni vergi çıkacak oranlar artacak diyorsunuz. Böyle garabet bir durum olur mu? Bir defaya mahsus denilerek deprem döneminde çıkan vergiyi daimi hale getirdiniz alıyorsunuz zaten. Yazık ya, boynumuzu büküp sessiz kaldıkça elinize bir matkap almışsınız oydukça oyuyorsunuz cebimizi. Hâlbuki cep çoktan delindi. Oyulacak yer kalmadı. Siz matkaba vurdukça bedenimiz zarar görür oldu. Bakın tırlatanları görün. Cinnet geçirenleri görün. Kafayı oynatan, toplu ailesini katleden, kendi intihar eden insanları görün. Toplum da iç huzur bozuluyor. Toplumsal barış ve uzlaşı yok oluyor. Yapmayın. Artık iyileştirmeye gidin. Lütfen.
GENÇLİK TIRLATMIŞ DURUMDA
Okuyor çocuk, yıllarını okulda geçirip bir diploma sahibi oluyor ama işsiz.. Çocuklar 25 yaştan sonra ana baba eline bakıyor. Tabi eline bakacak ana babası varsa… Günah yahu. Bir araştırma yapmışlar gençlerin işsiz kalmaktan ve iş bulamamaktan korktukları psikolojilerinin bozulduğu ortaya çıkmış. Çoğunluğu antidepresan ilaçlar alıyormuş. Yazık, günah kardeşim. Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Böyle bir idare tazı olur mu? Bana ne, ne yaparlarsa yapsın anlayışı. Olmaz. Sen bu anlayışta olursan o da fırsat eline geçti mi devlete kazık atar. İşte çocuk sigortalı işi… Bakın araştırmışsınız sigortalı olanların yüzde 85 i usulsüz ve düzmece çıkmış. Niye vatandaşını sahteciliğe, üçkâğıda yönlendiriyorsun? Adil ol, tarafsız ol, eşitlikçi ol, bu çok mu zor? Sosyal devlet anlayışının neresinde bu vermeden almak var? Ver kardeşim, önce ver! Sonra iste… Bunun dünyada örnekleri var. AB normlarına uyacağız diye yaşamımızı alt üst eden onlarca yasa çıkardınız, ama AB şartlarında yaşamı bize vermiyorsunuz… Hep istiyorsunuz, alıyorsunuz, ama insanca, uygarca yaşam hakkını bir türlü bizlere sunmuyorsunuz! Nasıl olacak bu iş?
BEDELLİ ASKERLİK İŞİ
Hükümetin görevi toplumun beklentilerine cevap vermektir. Bununla ilgili yasal düzenleme yapmaktır. Ben binlerce elektronik posta alıyorum. İş güç sahibi ve yanında onlarca insana ekmek yediren yaşı da 30’u geçmiş çok sayıda askerlik hizmeti gelmiş insan biz mağdur ettikleri yetmiyormuş gibi yanımızda ekmek yiyenleri de mağdur edecekler, ne olur BEDELLİ ASKERLİK çıksın diyorlar. Sorarım size 30 undan sonra bu adamı askere alsan ne olacak da? Bak bedelini ödeyeyim, işimi düzenimi bozma diyor. Ekonomik kriz var bedelini benden al diyor. Ayrıca bana sefer görev emri çıkar vatanım tehlikeye düştüğünde en ön safta gitmez isem namerdim diyor taahhüt ediyor. Duyun şu çocukların sesini. Günah ya. Amaç üzüm mü yemek, bağcı mı dövmek anlamadım gitti.
ÜCRETLERDEKİ ADALETSİZLİK VE DENGESİZLİK
Ülkemizde adaletsiz bir gelir dağılımı var. Yıllardır böyle. Verilen ücretler ise komedi. Utanç verici. Asgari ücret ancak bir evin elektrik, doğalgaz, su ve telefonunu karşılar hale geldi. Kimse bu durumu görmek istemiyor. Ayrıca Devlet memuru ile işçisinin aldığı ücret arasında korkunç uçurum var. Adaletsizlik diz boyunu geçti. Günah kardeşim. Verilen maaş ortada. Millet açlık ve yokluk ile mücadele ediyor. Geçim derdine düşmüş. Perişan. Mecliste ki vekillerimiz aldıkları milyarları az bulup zam istiyorlar. Böyle bir aymazlık, utanmazlık dünyanın neresinde var? Hangi gelişmiş toplumda, hangi AB ülkesinde var? Millete vermeyip ha bire kendi alan bir hükümet, idare, ya da parlamento nerede var? İnsanları zorla çileden çıkartmayın kardeşim. Çile dedim de bakın yazımı şöyle bir fıkra ile bitireyim. Müsaadenizle.
KURTLA ÇOBAN KÖPEĞİNİN HİKÂYESİNE DÖNMESİN!
Biliyorsunuz Kurt ile Çoban köpeğinin arasında bitmez tükenmez bir kavga vardır. Biri sürüyü bekler diğeri sürüden koyun çarpıp götürür yer. Anlayacağınız birbirleri ile kavgalılar. Yıllarca. Ama bir gün Tilki bakar ki kurtla çoban köpeği sarmaş dolaş el ele kol kola geliyorlar hayrete düşer ve çekine çekine gelir onlara sorar.
“ Yahu sizin aranızda bitmeyen bir kavga vardı, ne odluda böyle sarmaş dolaş oldunuz, ne oldu sizin kavganıza, size ne oldu böyle?”
Kurt çoban köpeğine bakar, çoban köpeği kurda ve döner çoban köpeği tilkiye anlatmaya başlar:
“ Bu kurt var ya bu kurt. Dün bizim sürüden bir kuzu kaptı kaçtı. Ben olanca gücümle arkasına koştum, bağırdım, çağırdım, kan ter içinde kaldım, saatlerce kovaladım, takatsiz kaldım ama kuzuyu parçalamasını engelleyemedim. Parçaladı yedi. Döndüm boynu bükük bir şekilde sürünün başına geldim. Bu benim ilk kez sürüden bir kuzu kaptırışım ve zayiat verişimdi. Çoban benim geçmişteki hizmetimi de hiçe saydı, bugünkü gayretlerimi görmezden gelip dövdü, sövdü ve birde gün boyunca aç bıraktı. Bende bu adaletsizliğe dayanamadım, Sürüyü ve çobanı bırakıp döndüm geldim kurtla arkadaş oldum…”
Kıssadan hisse…
İnsanları zorla çileden çıkarmamak lazım.
Bilmem anlatabildim mi?
Bu günlük de bu kadar…
Saygılarımla.
MUSTAFA GÖKTAŞ
ÇEVRE VE TÜKETİCİ HAKLARINI KORUMA DERNEĞİ (ÇETKODER)
GENEL BAŞKANI