Siz ne derseniz deyin, ben buna, ünlemli siyasi ah(!)lâk diyeceğim.
Toplumsal yararı biline biline, teklif sırf rakipten geldi diye reddedilmesinin varsa başka bir uygun tarifi, buyurun onu kullanalım… Siyasi muğ(!)lâk diyelim isterseniz de konu hem muğlak (kapalı-anlaşılmaz) değil, hem de çok hafif kalıyor.
Konu, herkesim malumu; mecliste önce kabul edilir gibi olup sonra bir inat uğruna – hatta inat değil, düşmanlık uğruna- reddedilen “Yaşa Takılanlar” sorunu…
Konu milyonları ilgilendiren bir mağduriyetin telafisi adına bir girişim. Bir araştırma önergesi üstelik. Yasa teklifi bile değil daha. Cumhurbaşkanının dediği gibi, 6.5 milyonu mu ilgilendiriyor, toplamda 750 milyar liraya mı mal oluyor?. Ülke olarak altından kalkılır mı kalkılmaz bir durum mu?… Araştıralım!.
Neredeyse bütün partiler, bu konuyu bir taahhüt olarak gündemlerine alıp seçmenlerine söz olarak duyurmuş. Seçim bildirgelerine de almışlar.
Gerisi Malum… İyi Parti tarafından verilen önergenin gündeme alınması 4 parti oylarıyla kabul edildi. İş araştırma komisyonu kurulması aşamasına gelince, MHP “kabul” verdiği önergenin ikinci aşamasında çekimser kaldı ve önerge AKP oylarıyla reddedildi.
Gelin de bir sıfat bulun şimdi olaya!.
Neymiş; önerge MHP’nin can düşmanı İyi partiden gelmiş, onların verdiği önergeye nasıl destek verilirmiş.
Bahçeli önce MHP grup balkan vekili Erhan Usta’yı (tam da en demkratik(!) yöntemlerle) görevden alıyor, sonra da olanlar oluyor.
Ve de “senin kendi iradenle(!?) seçtiklerin(!) senin iradeni(!) ortaya koyup, bir saat önce “evet” dediğine, bir saat sonda yine senin iraden(!) adına “hayır” diyerek demokratik işlevi yerine getiriyor.
İşte milli irade(!) dediğiniz de bizim ülkemizde tam böyle bişey!…
Tek adamlık tek yerde değil… Hakimiyeti her yerde!.
Ve bizler de o tek adamların peşinde… Kuyrukta… Alkışta!..
Oysa Erhan Usta önergeyi destekleme gerekçesi olarak diyor ki; “Bizim seçim beyannamemizde, milyonları ilgilendiren emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin çözülmesine ilişkin milletimize verdiğimiz bir taahhüdümüz var”
Şayet, inat uğruna yaratılan düşmanlık verilen sözleri, yazılı taahhütleri bile hiçe saydırıyorma noktasına ulaşmışsa nasıl kurlucak kardeşlik!… Gelin de siz bulun yukarıdaki sıfata uygun düşen daha erdemli bir başlığı!…
Ey halk; külahını önüne koy da, şöyle birazcık düşün!…
Bu şartlar altında mı bu ülke rahata huzura, refaha kavuşacak da, hukukun üstünlüğü kurulacak da, ülke çağdaş uygarlık düzeyine erecek!…?… Böyle mi işlemeli parlamento?
Haaa!… Önce şunu düşün: Böyle mi oluşmalı parlamento?
Vay benim halkım!.. Vay benim ülkem!…
25. 10. 2018
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ