Dünya’da çevre, hayvan ve toplumsal cinsiyet konusuna hâkim ve hassas büyük kitle var. Gençlerin ağırlıkla yer aldığı bu kitle eski gelenekçi bakışın dışında sosyal medyayı ve teknolojiyi çok iyi kullanıyor. Demokrasinin gerçek anlamda işlediği, özgürlükçü bir yönetim anlayışı beklentisi içinde. Siyasette ötekileştirme, kutuplaşma, liyakatsizlik, gücün taraftarı ve torpili, kendi görüşünde olmayana tahammülsüz olan bir anlayıştan çok hoşgörü ve anlaşılmak istiyor.
Son dönemlerde yaşanan Pandemi, ekonominin umutsuzluğu, iklim felaketleri endişeleri her gün geçen çoğaltmakta. Toplumun ve insanların siyasetteki kutuplaşması cabası.
Öyle hal aldı ki öfke patlaması ve yaşananların üstüne hayvana, kadına, ağaca, çocuğa her canlıya zarar vermelerde arttı.
Söylemler ve nefret dili değişmeli….
Mesela Türkiye’de siyaset gençleşmeli. Koltuk ve makamlar babadan oğlana, dayıdan yeğene birilerinin tekelinde olmamalı. Tabanın genç kadrosunu sahada, sokakta, mutfakta, afişte koşturup sonrasında parayı bastıranların siyaseti değişmeli.
Gerçek haberi, kaliteli siyaseti ve mizahı olan atışmalarıyla, gülen yüzü ve umut dolu siyaset modelini özledik. Bu yüzden genç ler ve kadınların çoğunluğu siyasetin çirkinliklerinden dolayı uzak kalmayı tercih etti. Hoş kadınlara ne evde ne siyasette verilen değeri görüyoruz.
Siyasetin bu yapısı en tepeden yerele kadar bulaşıcı hastalık gibi yayılıyor. Kutuplaşma, karmaşık, kıt hoşgörü, bencil, nefret dolu korku filmi gibi sahneler yaşamaktan usandık.
Çoksesliliğe tahammül yok! Eskiyi aratan yeni olur mu? Rahmetli Süleyman Demirel’in televizyondaki konuşmalarını anımsıyorum. Siyasette mizahı kullanırdı.
Güldürmek ağlatmaktan zor derler. Hem güldürür hem de düşündürürdü.
Partiler üstü bakışa ihtiyaç var.
Empati kültürünün yaygın olmasına ihtiyaç var.
Yenidünya düzeninde yeni ve genç kadrolu siyasete ihtiyaç var.
Umut var mı?
Umutluyuz, çünkü yeni dönemde mış gibi yapanların yerini samimi, sorunların üstesinden gelecek, birleştirici kişiler alabilir…