Siyaset ile yönetim gerçekte birbirleriyle çok yakın ilişkileri olan iki kavramdır ve çoğu zaman birbiriyle aynı anlamda kullanıldığı da görülmektedir. Ancak esas olan siyasi yöneticilerin, yapılacak işler konusunda genel çerçeveyi ve hedefleri belirmesi; kamu yöneticilerinin ise bu çerçeve içinde yönetsel kararlar alması ve uygulamasıdır. Günümüzde ise bürokrasinin çoğu zaman tarafsız kalamadığı ve siyasallaştığı tartışmaları hakimdir. İşte bu durum da bürokrasi ve siyasi iktidar ilişkisindeki ayrımın yapılmasını daha da zorlaştırmaktadır.
Bürokrasinin siyasallaşmasından kasıt genellikle yönetimin siyasal gücün etkisi altına girmesi olarak tarif edilebilir. Özetle, parti politikalarının yönetime egemen olması ve iktidardaki siyasal partinin kendi çıkarlarını, genel kamu çıkarları aleyhine ön plana çıkarması, bürokrasinin siyasallaştığının da bir göstergesi olabilir. Siyasal grupların yönetime karışmaları, yönetimi şu ya da bu şekilde karar almaya zorlamaları, siyasal iktidarın, kendini destekleyen gruplara, yönetim aygıtı aracılığıyla türlü çıkarlar sağlaması gibi faaliyetler bu duruma örnek olarak verilebilir. Aslında uygulamada kamu politikalarının oluşturulmasında siyasilerin eylem ve kararları ile bürokrasinin eylem ve kararlarını ayırmak zor bir süreçtir. Çünkü siyasal ve bürokratik nitelemeler, karar sürecinin birbirini izleyen aşamalarını ifade etmektedir. Her bürokratik uygulamanın siyasi etkileri olduğu gibi, siyasi kararlar da uygulama evresinde bürokratik kararlara dönüşebilmektedir. Tespit edilen kamu politikaları ile onları gerçekleştirecek araçlar arasında her zaman bir bağ söz konusudur ve siyasi ve bürokratik kararlar birbirlerini doğal olarak etkilemektedir. Dolayısıyla işin niteliğine göre yapılan işlev ve konu ayrımı kesin olarak yapılamamaktadır.
Ancak, seçilmişlerin ve atanmışların ayrı ayrı üzerine düşen sorumlulukları mevcuttur. Seçimle ve atamayla iş başına gelenler adam kayırmacılıktan uzak durarak ve sadece hizmet etme anlayışı içinde hareket ederek açık ve şeffaf bir yönetim modelinin çerçevesini oluşturabilecektir. Bu bakımdan siyaset ve idare zaten olması gereken sınırlarını korumalı ve ne siyaset ne de idare kendi sınırını geçmemelidir. Böyle olunca da hem yönetim sürecindeki aksaklıklar en kısa zamanda çözüme kavuşacak hem de hizmetler en hızlı ve en etkili şekilde hedef kitleye ulaşabilecektir.
Bu sebeple etkili bir yönetim için siyaset ve idarenin-bürokrasinin nasıl yapılanması gerektiğine ait birtakım öneriler aşağıdaki şekilde sıralanabilir;
– Seçilmişler ve atanmışlar, her zaman için kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirme bilincinde olarak objektif bir bakış açısına sahip olmalıdır.
– Bürokratların işlerin hızlı, etkili ve güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlayabilecek yetki ve tecrübeye sahip olması gerekmektedir.
– Siyasetçilerin kamu politikalarının oluşturulması sürecinde doğrudan rol almamaları ve yine bürokratların da bu süreçte katılıma önem vererek daha verimli bir hizmet sağlanmasına öncülük etmeleri gerekmektedir.
Herkese sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.