Bunlar vururlar ama vurmadıklarını söylerler.
NATO’nun İzmir’deki, Hava Kuvvetleri komutanı, Ralph J. Jodice “ Libya’ya bomba yağdırırken, “Sivillerin ölmemesi için azami gayret gösterilecek” dedi. Ekledi, Türkiye NATO’nun ruhudur.
Tabi anlıyorsunuz, bunların sivil deyince neyi kast ettiklerini. Kendilerine yardım ve yataklık eden kurum, kuruluş ve kişilere sivil diyorlar.
Tercüme edersek; ülkesinde kendi devletine kaşı savaş veren insanları kast ediyorlar. Onlar için insan, kendilerine uşaklık eden kimselerdir. Jodise, öldürürken bu kişilerin öldürülmemesi için azami dikkat sarf edeceğiz diyor.
Sivil kelimesine acayip düşkünlükleri vardır. Bir ülke içinde kargaşa çıkaracaklar ise, hep bu sivilleri kullanırlar.
Bunlar için sivil anayasa isterler. Sanki anayasanın sivili olurmuş gibi. Onlar da gavur gibi bilirler, Anayasa sivil olmaz. Anayasa devlete ait yazılı metindir.
Bunlar devleti de, sivil toplum gibi düşündüklerinden Sivil Anayasa diye bağırırlar.
Özgürlükçü ve eşitlikçi anayasa istiyoruz deseler anlayacağız. Böyle derlerse, ayaklarını bu topraklara ve bu coğrafyaya basmış olacaklar. Ama ille de, ithal malı kavram kullanacaklar. Sivil sözcüğünü bölücü bir araç gibi kullanacaklar.
Neyse tekrar Libya’ya ve Suriye’ye yapılacak kara saldırısına dönelim.
Amerika bu kez biraz geri planda kalmayı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlıyı parçalamakta gösterdikleri başarıyı tekrarlamaları için İngiltere ve Fransa’yı öne sürmektedir.
Bu iki ülke de, Birinci dünya Savaşında olduğu gibi İslam ülkelerinin rejimlerini ve sınırlarını, kendi emperyalist çıkarlarına göre tanzim edecekler.
Eğer güçleri yeterse…
Bu gün(6 Nisan 2011) öğreniyoruz ki, İngiliz Maslahatgüzarı, Antakya’da incelemelerde bulunmuş. Suriye’de çıkacak muhtemel iç çatışmada, Suriye’deki Hıristiyanları Yayladağ’dan nasıl tahliye edeceklerini incelemişler.Neden Akdeniz’deki daha uygun limanları düşünmezler?
Aklıma Sykes-Picot anlaşması geldi.16 Mayıs 1916 yılında yapılan bu anlaşma gereğince, İngiltere ve Fransa Osmanlı’nın güneydeki topraklarını aralarında paylaşıyorlardı.
Tıpkı, Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında olduğu gibi, siyasi iktidar gene NATO adı atında bizi parçalayacak ülkeler ile işbirliği içinde hareket ediyor. Majestelerin muhalefeti de öyle…
Onun için olsa gerek, NATO Komutanı “Türkiye NATO’nun ruhudur” diyor.
Mecliste böyle partiler ve iktidarda başka ülkelerin projelerinde Eşbaşkanlık yapan bir başbakan olduğu sürece, biz olsak olsak NATO’nun ruhu olabiliriz. Yani emperyalistlerin kullandığı koçbaşı.
Kendi kaderini Batının kaderine bağlayanlar, eninde sonunda, Batının bozgununu paylaşacaklardır.
6.4.2011, bulentesinoglu@gmail.com