BDP, Apo’nun talimatı ile “sivil itaatsizlik” eylemleri başlattı. Bazı Batı illeri de olmak üzere Doğu ve G.Doğu bölgelerimizdeki birçok ilde neredeyse her gün bir başka eylem gerçekleşiyor ve güvenlik güçleriyle çatışma yaşanıyor. Yazılı ve görsel basında “TIK” yok!
Hatay kırsalında 7 terörist ölü ele geçirildi. Düzenlenen cenaze törenlerinde olaylar yaşandı, PKK bayrakları, Apo posterleri açıldı, intikam sloganları atıldı. Yazılı ve görsel basında yine “TIK” yok!
4 Nisan Apo’nun yaş günüydü, Apo’nun köyüne 10 binler yürüdü, sloganlar atıldı, bayraklar açıldı, Apo’ya özgürlük istendi. Yazılı ve görsel basında yine “TIK” yok!
Niye “TIK” yok, niye hem de hepsi birden, sanki uyarı almışlar gibi!!!
BDP’li Selahattin Demirtaş, ilkokulda okuyan kızının “And içme” törenine katılmayacağını açıklayarak, dilekçe verdi. Mazlum-Der adlı dernek, “Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin ‘Öğrenci Andı’ başlığını taşıyan 12. Maddesinin, Anayasaya, uluslar arası sözleşmelere ve insan haklarına aykırı olduğu, tercih hakkının kaldırıldığı, yasal dayanağının bulunmadığı” hususlarını ileri sürerek, Danıştay’a iptal başvurusu yaptı, ancak Danıştay başvuruyu reddetti.
“Öğrenci Andı”nda üzerinde durularak tartışmaya açılan cümleler şunlar;
“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım”daki Türk’üm,
“Varlığım Türk varlığına armağan olsun”daki Türk varlığı,
“Ne mutlu Türk’üm diyene”deki Türk’üm,
Ve nihayet “Açtığın yolda, gösterdiğin amaçta”ki Atatürk.
Anlaşılacağı üzere, rahatsızlık duyulan kelimeler; Türk ve Atatürk…
Bu gidişle, ki aslında tartışmalar bir süre önce başlatıldı, aynı rahatsızlık “İstiklâl Marşı” için de gündeme getirilecek. Çünkü marşta; “ırk, millet, al sancak” gibi gocunulabilecek (!) kelimeler var. Çünkü, bu kelimelerden geçmişten buyana gocunan malum kesimler zaten hep vardı.
“Milli” ifadesinin tartışmaya açılması an meselesi. Muhtemelen, “Türk Milli Takımı”nın, “Milli Piyango”nun, “Milli İstihbarat Teşkilatı”nın, “Milli Kütüphane”nin ve belki de “MİLLİyet Gazetesi”nin isimlerinin değiştirilmesi için yeni başvurular yapılacak. Belki, “Türk Sanat Müziği”, “Türk Halk Müziği” de denemeyecek, Türkü de söylenemeyecek bundan böyle örneğin, çünkü “ırkçılık” kokuyor, milli duygular kabarabiliyor!
“Türkiye” de denemeyecek mesela, çünkü içinde yine “Türk” kelimesi var ya, işte o nedenle. Neyse, biz şimdilik diyelim… Türkiye’nin nüfusu yaklaşık 72 milyon, bu nüfusun kabaca 55-60 milyonu kendini Türk olarak tanımlıyor. Buna rağmen, kendisini Türk milliyetçiliğin temsilcisi olarak niteleyen MHP’nin oy oranı ise; sadece ve maksimum % 15. Yani, acayip ve hat safhada bir ırkçılık var bu ülkede!
Evet artık, her şey tartışılabilecek, her konu rahatlıkla masaya yatırılabilecek, artık statükoya (!) son, değişim şart, çünkü konjonktür böyle, demokrasi önemli, ileri olanı çok daha önemli!
Gelinen duruma dair kısaca denebilir ki; adamın biri, birilerinin biri, bir kuyuya bir taş atıyor, hemen tartışma başlatılıyor, arkasından “bilinçsiz sazanlar” ve son derece “bilinçli tilkiler” gündemi oluşturuyor, bilâhare kamuoyu yavaş yavaş, sindire sindire alıştırılıyor, sonuçta bir bakmışsınız ki oluveriyor, bizlere de her seferinde sadece ve sadece “her şeyin hayırlısı” demek kalıyor.
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com