Sivas Üzerinden Hala KendileriyleYüzleş(e)meyenlerin Haberleri
Akit Gazetesi’nin dünkü manşetini okuyunca bir yurttaş olarak, bir gazeteci olarak inanın isyan ettim. Nerede gazeteciliğin ilkeleri, nerede etik değerler, nerede insani değerler?
Gazeteciliği alçaklıklarına, yalancılıklarına ve aşağılık zihniyetlerine alet edenlere söylenecek tek söz var: Lanet olsun!..
*****
Basın özgürlüğü yalanları, iğrençlikleri, kendi kurgularını doğru diye yazmak değil ki…
Kalemini istediğin gibi oynatabilmek hakkı değil ki, basın özgürlüğü.
Bu ülkenin topraklarında önüne gelen, kuralları konulmadan gazete çıkaramamalı…
İnsanların onurları, kişilikleri, ailesi ile ilgili yalan yanlış bilgi yazanlarla ilgili cezalar ağırlaştırılmalı.
İnsanlar arasında etnik, inançsal düşmanlıkları körükleyen yazılar, haberler hakkında tartışmasız cezalar ağırlaştırılmalı.
Bunu yapmak basın özgürlüğünü engellemek için değildir.
Aksine, devletin insanlarını ayrımsız koruması ile ilgili bir haktır.
****
Düşünün; Akit Gazetesi dün manşetine Sivas Madımak katliamında ölenlerin fotoğraflarını koyarak iğrenç bir habere imza atıyor.
“19 yıllık yalan” manşetiyle ölenlerin yanarak ölmediklerini, kurşunlanarak öldüklerini iddia ederek, otelin etrafında provokatörlük yapanların, derin devletin organizasyonunda rol alanların suçsuz olduklarını belirterek aklama haber yapıyorlar.
Sıra sıra dizilmiş cesetlerden hiçbirinde yanık izi görülmediğini, bir genç kıza ait cesedin görüntüsünde kurşun izi görüldüğünü iddia ederek, yargılananları ve ceza alanları aklayan bir haber yaparak, ideolojinin ve inanç bağnazlığının ne demek olduğunu ortaya koyuyorlar. Ve bunun adı da gazetecilik oluyor.
****
Nedense kız kalbinden vurulmuş ama kan yukarıya doğru akmış.
Öldükten sonra kurşunlanmış ya da kurşun izi olmayabilir…
Elinde herhangi bir belge olmadan bir iddiayı kurşun gibi sunmak, fotoğrafları gölgelemeden vermek, ölenlerin yakınlarına bir saygısızlık.
Yarayı acıyı yeniden kaşımaktan başka bir şey değil.
Daha iddialı yazayım: Ya genç kızın fotoğrafı fotomontajsa…
Ya da öldükten sonra kurşun sıkıldıysa…
Gazetecilik kuşkunun peşinde koşmak değil mi?
*****
Sivas Madımak katliamı derin bir organizasyondur.
Bunu anlamak için fazla akıllı bile olmaya gerek yok ki…
Katliamın derin organizasyon olduğunu görmemek için de kör ve bağnaz olmak gerekiyor.
Alevilerin de, Sivas Madımak Oteli’ndeki katliamda derin devlet organizasyonunu görmezlikten gelmeleri de ayrı bir yazı konusu tabi.
*****
Akit ve benzerlerine söylenecek söz ise şu.
Velev ki, otelde ölenler yanarak ölmemiş olsunlar (ki, bu bir kuyruklu yalandır. Dumandan boğularak ölmek neden kaynaklanıyor?);
Bu otelin dışında binlerce kendisine imanlı, Müslüman diyen kalabalığın otelde bulunanların ölmesi için çabalarını, insanlar içerdeyken kılların kıpırdatmamalarını, insanların ölürken feryatları karşısında ayrıca bundan derin bir haz duymalarını ne yapacağız?
Binlerce Müslüman insanın neden kolayca derin bir organizasyonun oyununa geldiğini sormayanların, nedenlerini araştırmayanların, kendi cenahlarını pür ak yapmalarına ne diyeceğiz?
Otelin etrafında slogan atarak, galeyana gelenler, dışarıda olanlar neden insanların otel içersinde ölmesinden rahatsız olmadılar? Görmezlikten geldiler?
Bu topraklarda neden öteki diye gördüklerimizin katillerini büyütürken, lanetlerken; kendi katillerimizi görmezlikten geliyor ya da katillerimizi şehit, kahraman ve ölümsüz kabul ediyoruz?
Neden kolayca her defasında muhafazakarların büyük bir bölümü provokasyona geliyor?
Alevi, Ermeni ve öteki diye gördükleri gündeme geldiğinde bu kesimdekiler kırmızıyı görmüş boğa gibi davranıyorlar?
İmanlı bir Müslümanın kimseyi etnik kimlik üzerinden ötekileştirmemesi, inanç farklılığı üzerinden düşmanlık duymaması gerekirken neden birden savaşçı kesiliyor? Milliyetçiliğin ve düşmanlığın beslediği, zehirli kan neden damarlarında birden ortaya çıkıyor?
****
Bunları sorgulamadan, bunları sormadan, 19 yıl önce yaşanmış bir katliam, insanlık ayıbı üzerinden hala kendisini sorgulama gereği hissetmeyenlerin, düşmanlığı büyüten başlıklar atarak, kendi yandaşlarını pür ak göstermeye dayalı manşetlere imza atmayı edepsizlik sayıyorum.
Daha iyi bir dünya için galiba daha epey yolumuz var…
Öyle ya da böyle bu yolu kat edeceğiz.
Ancak biraz daha acılar çekeceğiz.
Son söz: Sivas üzerinden hala kendileriyle yüzleşemeyenlerin, farklı yalanlarla yüzleşmeyi geciktirmeleri ve kendilerini hala haklı görmeleri ne büyük bir trajedidir. Kutsal Ramazan ayında bu akılsızların akla kavuşmalarını dilemekten başka bir çare de gelmiyor, elimden…