Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Suriye’de iç savaş çıkaran ABD ve yandaşları, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde Suriye'ye karşı yaptırım isteğinin Rusya ve Çin'in vetosuna takılması sonucu muhalif teröristlere yönelik silah akışını daha da hızlandırma kararı aldı.
Suriye Şimdi Devlet Başkanı Beşar Esad'ın şiddet yoluyla iktidardan indirilmesi için sürecin hızlandırılması, muhaliflere silah yardımının artırılması ve ABD'nin bölgedeki müttefiklerinin daha iyi örgütlenmesi planlanıyor.
Washington Institute Yakın Doğu Politikası uzmanlarından Andrew Tabler, "Esad yönetiminin kontrollü bir biçimde yok edilmesinin yollarını arıyoruz derken Suriye’nin şiddetli bir iç savaşa sürüklendiği görülmektedir. Adı gizili tutulan bir ABD yetkilisi New York Times Gazetesinde ABD yerine bu işi Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar'ın üstlendiğini anlatmaktadır. Buradan şunu anlıyoruz Türkiye-ABD-İsrail-Suudi Arabistan ve Katar’ın birlikte Suriye’nin yıkılması için muhalif güçlere her türlü desteği vermektedir. Diyelim ki Şam yönetimi yıkıldı ya sonrası..tam bir kaos. Farklı etnik ve dini grupların iç içe yaşadığı Suriye'de Esad sonrasında ülke bütünlüğünün korunması mümkün görülmüyor.
BOP projesiyle Orta doğunun yeniden şekillendiği bu bölgelerin doğal zenginliklerinin kontrol altına alınarak, uluslararası sermayenin bir pazarı haline getirildiği, böylece emperyalist sömürünün daha da arttırıldığı görülmektedir. Hatırlarsanız ilk operasyon; Muhammed Buazizi isimli bir muhalifin 18 Aralık 2010’da Tunus’ta kendisini yakmasıyla başladı. Bir anda Tunus kan gölüne döndü ve 23 yıldır yönetimde olan Zeynel Abidin Bin Ali görevini bırakmak zorunda kaldı. Sonra bunu sırasıyla Cezayir’deki, Libya’daki, Ürdün’deki, Umman’daki, Fas’taki, Cibuti’deki, Bahreyn’deki, Irak’taki ve Mısır’daki küçük ya da büyük çaplı muhalif isyanlar izledi. Saddam idam edildi, Irak’ta Nuri El Maliki siyaset dışına itildi. Mısır’da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek istifa etti. Libya’da ise işler diğerlerindeki kadar kolay gitmedi, BM kararıyla Kaddafi güçleriyle sıcak savaşa girmek zorunda kaldı. Sonuçta bu ülkede emperyalizme teslim olmak zorunda kaldı. Şimdi sıra Suriye de ya daha sonrası?
Bütün bunlar yapılırken Müslüman coğrafyası hedef alınmakta ve her tarafta Müslüman kanı akıtılmaktadır. Türkiye, Arap baharına kadar yukarıda saydığımız ülkelerle dost ve kardeşti, O ülkelerdeki, baskı, zulüm, özgürlüklerin kısıtlanması, açlık, yoksulluk, işsizlik; AKP Hükümeti’nin umurunda bile değildi. Ne zaman ki Arap Baharı başladı; AKP iktidarı, kardeşlerini yalnız bıraktı. Hatta Irak’ta, Libya’da ve Suriye’de isyancılara açık destek verdi. Cumhuriyet döneminden beri batı yanlısı bir politika izleyen Türkiye’nin ağzına da bir parmak bal çalındı ve “Sen bu projenin eş başkanısın. Yeter ki bize yardım et” denildi ve her şey değişti.
Şimdi gelelim asıl soruya Esad rejimi yıkıldıktan sonra sıra kime gelecek, herhalde karışmaya en elverişli ve şimdiden milletvekilleriyle halk ayaklanması provaları yapan, her gün 3-4 askeri şehit edilen bir ülkeye, 30 bin kişinin katiliyle devletin pazarlık yapması istenen, hatta Oslo’da yapılan gizili görüşmelerin basında yer aldığı bir ülke. Hatta ülkesinde Kürt sorunu olduğu bir zat başbakanı tarafından zikredilen ve bu sorunun çözümü için sürekli açılımlar yapılan bir ülke. Verilen tavizler sorunu çözecek mi, yoksa Arap ülkelerini domino taşları gibi devirenler Suriye sonrası Kürt’leri de silahlandırıp iç savaş mı çıkaracak. Size göre neresi olabilir bu ülke?