Bugün içine düştüğümüz kör kuyunun sorumlusu, sınırsız ve karşılıksız para basılması dır.
Sınırsız ve karşılıksız para basmak demek, sınırsız borçlanmak demektir.
Bu yetmedi bir de tüketim için borçlanmak, yani dışarıdan borçlanarak tüketmek, felaketin ta kendisidir.
Aşırı borç kanserdir.
Çok basit bir anlam üretmek için Amerikan borçluluğundan örnek verelim
Amerika’nın yıllık GSYİH 24 trilyon dolardır. Amerika’nın kurumsal borcu, Amerikalılar bu borca egemenlik borcu diyorlar. Bu 30 trilyon doları geçti.
30-24=6 Trilyon Dolar. İşte bu Altı trilyonluk borç Amerika’daki enflasyonun asıl sebebidir. Bu enflasyonun önemli bir kısmını Dolar aracılığıyla, bizim gibi ülkelere, dolar üzerinden, enflasyon satar.
Enflasyon karşılıksız para basmaktan kaynaklanır. Yani borçtan kaynaklanır.
Karşılıksız para emeğin değerini düşürdüğünden, ucuzlayan emeğin alım gücü düşer.
Aşırı ekonomi tekniğinin içine girmek istemiyorum. Okuyucu anlamayacağını sanarak, yazının geri kalanını okumuyor. Yazı da bir işe yaramamış oluyor.
Amacım, borçlanmanın nasıl bir felaket yaratabileceğine dikkat çekmektir.
En kötü baba, ödeyemeyeceği kadar borca giren babadır. Bir anlamda kumar oynamasıdır. Baba borcu ödeyemeyince, çocuğu okuldan alır, kaportacının yanına çırak olarak verir.
Kötü yönetilen devlet de aşırı borçlanır. Çalışan işçisini işten çıkarır. Kitlesel işsizi olur.
İşsizlik üretimsizliktir. Yeniden borçlanmayı zorlar.
Servet sınıfına kul köle olmuş devlet, şirketlerin dediklerini yapar. Şirketler karlarını alıp, işçileri çıkarırlar.
Halktan yana devlet; servet sınıfından borç almaz, vergi alır.
Karları özelleştirip, maliyetleri halkın sırtına yıkan iktidarlar, iktidardan gitse ne olur, kalsa ne olur. Zaten yönetilemeyecek duruma gelmiş bir ülke, için kararları, alacaklı şirketler ve ülkeler alır.
Borçlanmak ve sınırsız para basmak, iktidarların değil, devletlerin sonunu getirir.
Çünkü iktidarların metafizik manipülasyonlarının işe yaramadığı durumlar ortaya çıkar.
İktidardaki tehlikeli palyaçolar gider, yerlerine sorumlu kimseler gelir, ama kaynaklar bitip bir de üstüne borçluluk hayatı harabeye dönüştürmüşse, onlarında yapabileceği bir şey kalmaz.
Devrim kendisini bir yerlerden dayatmaya başlar. Hayatında devrimden hep uzak ve korkak duranlar, artık korkmaz olurlar. Elli yıllık devrimcilerin önüne geçer, acilci olurlar.
Bu kontrolsüz durum da halklar için iyi değildir.
Ama ne yapalım ki tarih bu çizgiyi izler.
bulentesinoglu@gmail.com