Sineklerin Tanrısı (Benim Yorumumla)
Geçenlerde, çocuklar, gençliğimde izlediğim bir filmi indirmişler internetten. Bazen, bazı olaylarda hep o filmi hatırlarım. Yeniden izledim. Filmin Türkçe adı “Sineklerin Tanrısı”. İngiliz yazar William Golding’in romanından sinemaya uyarlanmış. Film, uçakları kaza sonucu pasifikte, ıssız bir ada yakınlarına düşen Amerikan askeri okul öğrencilerinin başından geçen macerayı anlatan gerilim filmiydi. Ama ben kendi anladığım gibi anlatayım filmi. Daha eğlenceli olur.
12 ila 15 yaşlarında Amerikalı askeri okul öğrencilerini eğitim için pasifikte bir adaya götürmekte olan askeri uçak arızalanır. Yetişkin komutan pilot, uçağı bir ıssız tropik ada yakınlarına indirmeyi başarır ama kendisi de ağır yaralanır. Çocuklarsa sağ salim bu cennet gibi adaya çıkarlar. Ağır yaralı pilotu da adaya çıkarırlar.
Çocukluk işte, ada onlara eğlenceli gelir. Hemen oynamaya, yüzmeye, adanın tadını çıkarmaya başlarlar. Ancak bir süre sonra acıkırlar. Ada sahiline vuran eşyalar arasında bulduklarıyla karınlarını doyururlar. Ama 30 kadar çocuğun çoğunluğu bulundukları durumun farkında değildir henüz. Çocuklar arasında diğerlerine göre rütbesi yüksek olan, ağır başlı esmer biri (önder), burada, uzun süre kalabileceklerini düşünerek planlar yapmaya başlar. Ona ileri derecede miyop, gözlüklü, şişman akılı başında bir diğer çocuk da (akil adam) yardım eder. Gözleri merakla çevreyi araştırmakta olan bir başka çocuk ise durumun değerlendirmesini yapmaya çalışmaktadır (bilgin).
Akşam olmadan kıdemli esmer çocuk, adadan kurtulmalarının ne kadar süreceğinin belli olmadığını, adadan kurtuluncaya kadar neler yapmaları gerektiğini, neler yapabileceklerini (işbirliği ve işbölümü) anlatır etrafına topladığı çocuklara. Heyecan ve gülüşmeler arasında çocuklar liderin kim olacağı sorununu atarlar ortaya. İki ölçüt öne çıkar: Rütbe ve yaş. Yaşça büyük olan sarışın, dik başlı görünümlü (başıbozuk), rütbelinin liderliğine itiraz etmez. Ama hal ve tavrından bildiğini okuyacağı izlenimini verir daha baştan.
Esmer çocuk, kimlerin avlanacağını, kimlerin barınma yerini hazırlayacağını ve en önemlisi kimlerin adanın en yüksek yerinde yakılacak ateşin başında nöbet tutacaklarını belirler. Ateş, ada yakınlarından geçecek gemileri uyaracağı için devamlı canlı tutulması gerektiğini, kurtuluşlarının buna bağlı olduğunu anlatır üzerine basa basa. Hep birlikte tepeye çıkılır ve ateş (enerji), şişman çocuğun kalın camlı gözlükleri mercek gibi kullanılarak yakılır. Denizden balık yakalamak için ise esmer çocuğun çakı bıçağı (silah) ile sivriltilen ağaçtan bozma zıpkınlar kullanılır ve başarılı da olunur.
Şişman çocuk, sahilde kocaman bir deniz minaresi bulmuştur. Kıdemli çocuğa, toplantılarda bunun kullanılmasını, her kafadan bir ses çıkmaması için, konuşmak isteyenin eline deniz minaresini (kürsü) almasını önerir. Esmer çocuk kabul eder. İlk toplantıda bunu diğer çocuklara (topluluk) açıklarlar. Bazılarının gülüşmeleri arasında kabul görür bu öneri. Düzen kurulmuş, yatay ve dikey hiyerarşinin (kurumsallaşma) kuralları içinde topluluğun temel ihtiyaçları olan yeme-içme-barınma-güvenlik karşılanır olmuştur. Ama her şey diğer çocuklar için bir oyun parkında yaşanan macera gibidir hala.
Ama bu arada şiddetli ateşten nöbetler geçiren pilot kamp yerinden kaçar. Tüm aramalara rağmen bulunamaz. Pilotun bir uçurumun kenarında buldukları gömleğinden hareketle pilotun öldüğüne öne sürer sarışın çocuk. Ve umursamaz bir tavırla, “artık kapa dönelim”, der. Şişman çocuk “komutanın cesedini bulmadan aramayı bırakmamalıyız, komutan ne yaptığını bilmez haldeydi, gömleğini çıkarmış olabilir” diye direnir. Ama bir an önce oyuna dönmek isteyen diğer çocukların da “dönelim”, isteklerine daha fazla direnemeyen (çoğunluk iradesi) esmer çocuk, şişman çocuğu aramaya son vermeye razı (fikren ikna) eder.
Günler böyle geçerken ateşin başında nöbet bekleyen grup ormanda yaban domuzuna rastlar. Domuzu avlarlar, kampa getirirler. Domuz eti, balık etinden daha fazla rağbet görmüştür ve domuz avı heyecan vericidir. Atılgan ve gözü pekliğiyle avcı grup arasında sivrilen sarışın çocuk (popülerlik) avlanma işine devam etmeleri gerektiğini söyler. Adada istedikleri her şeyin olduğunu söylemesi esmer çocuk tarafından şüpheyle karşılanır. Çünkü ona göre bu adadan kurtuluncaya kadar çocukları bir arada tutmak ve tehlikeden korumak daha öncelikliydi.
Sarışın çocuğun popülerliği arttıkça, topluluğun oluşturduğu kuralları ve işbirliğini de tehdit etmeye başlar. Konuşmak için deniz minaresini ele almak anlamsız gelir sarışın çocuğa ve yanında yer alanlara (çoğunluk). Çoğunluğu arkasında gören sarışın çocuk, şişman çocukla alay etmeye, esmer çocuğun liderliğini ti’ye almaya başlar usul usul.. (çözülme)
Ayrılığı su yüzüne çıkaran tartışma, yine yaban domuzu peşinde koşan avcıların, ateşin başında nöbetçi bırakmaması sonucu, ateşin sönmesi ve o esnada bir geminin ada yakınlarından geçmekte olmasıyla başlar. Sahilden umutla ateşin yandığı tepeye bakan esmer çocuk, ateşin yanmadığını görünce öfke, hayal kırıklığı, umutsuzlukla koşarak tepeye tırmanır. Sönmüş ateşin başına vardığında gemi de ufukta kaybolmuştur artık. Esmer çocuğun öfke ile bağırıp çağırmasına ormandan çıkıp gelir avcı çocuklar. Avcı grubu sorumsuzlukla suçlar esmer çocuk. Arkadan soluk soluğa yetişen şişman çocuk ise, buradan kurtulmak için çocuk gibi davranmayı bırakmaları gerektiğini, herkesin üzerine düşeni yapmak zorunda olduğunu, çoğunluğun kinayeli gülüşleri arasında anlatmaya çalışır. Özgüven fazlalığının verdiği cüretkarlıkla sarışın çocuk (kibir hali), buradan kurtulamayacaklarını, burada istedikleri her şeyin var olduğunu, bu kampın kurallarından bıktığını, ayrı kamp kuracağını söyler. İsteyenin de kendisiyle gelebileceğini. Otuz çocuktan 25 i sarışın çocukla birlikte yeni kamp kurmak üzere ayrılır.
Yeni kampın lideri tartışmasız sarışın çocuktur. Fakat bıçak (silah) ve gözlük (enerji) sahildeki diğer kampta kalmıştır. Bir gece kampı basarlar bıçağı alırlar (yağma), bir başka gece şişman çocuğun gözlüğünü (enerji) alırlar (cebren ikna). Orman (ekonomik kaynak) zaten kontrollerindedir.
Avladıkları bir domuz için yaktıkları ateşin etrafında dans ederlerken, sarışın çocuk domuzun kanı ile yüzünü boyar. Domuz avına katılanların da yüzünü boyar. Bu seremoni çocukları (çoğunluk) daha da heyecanlandırır. Kuralların (ve kurumların) ret edildiği yerde topluluğu bir arada, heyecanlarını ise diri tutmak için ritüeller de (seremoni ve ayin) devreye girmeye başlar.
Artık her kamp kendi sahip olduklarıyla yaşamaya başlar. Sahildeki kamp silahı ve ateşi ormandaki kampa kaptırdığından ormandaki muzlarla açlık ihtiyacını giderir. Diğerleri ormanda avlanmaya devam eder.
Bir gün, ormanda avlanan gruptan birisi bir mağaraya rastlar. Temkinli ve ürkek içeriye sızar. Etrafı araştırırken ayağı bir şeye takılır. Belli belirsiz gördüğü siluetten paniğe kapılır ve korku ile bağıra bağıra kampa doğru koşmaya başlar. Sesi duyan diğerleri de kampa gelir. Gelenlere nefes nefese, yukarıda, mağarada hiç görmediği korkunç bir şeye (tanrı) rastladığını söyler. Sarışın çocuk mağaranın olduğu bölgeyi yasak bölge ilan eder. Avladıkları paydan mağaradaki bilinmeyen canavara da pay verdiklerinde (kurban, hediye) kendilerini rahatsız etmeyeceklerini söyler. Korku (bilinmeyenden) çocukları daha bir disipline eder (askeri hiyerarşi), korkuya ise çözüm (!) bulan sarışın çocuk daha bir güç sahibi olur (monark). Avladıkları bir yaban domuzunun başını mağaranın karşısına, yaptıkları bir mızrağın ucuna saplayarak yere dikerler. Avcıların kampı artık güvendedir artık (?!)
Sahil kampın çocukları sahilde ve iki kamp arasındaki geçidin orada dolanıp dururlar gün boyu. İki kampı tekrar birleştirmenin çözümü peşindedirler. Avcı çocukların eninde sonunda bu heyecanlı oyundan sıkılacaklarını ve gerçeği görebileceklerini düşünüyorlardı. Avcı kampından uzakta, iki kamp arasındaki geçidi tutmakla görevli avcı grubun diğer çocukları (muhafız) ise, tedirgin ama daha rahat konuşabiliyorlardı sahildeki çocuklarla (toplumsal baskısının azalması). Ama kampa döndüklerinde ortamın ruhuna hemen uyum sağlıyorlardı.
Canavar söylentisi, sahildeki kamp ile ormandaki kamp arasında geçidi tutan çocuklar tarafından sahildeki kampa da gelir. Sahildekiler yaban domuzundan başka bir canlının olmadığı bu küçük adada da canavar filan olmaz derlerse de muhafız çocukları ikna edemezler. Sahil kampının meraklı çocuğu (bilgin) mağaraya gidip gerçeği öğrenirse (bilinmeze olan korkuyu yenerse) diğerlerini yanlarına gelmeye ikna edebileceklerini düşünerek gizlice mağaraya doğru orman içinde yollanır. Meraklı çocuğun arada sırada ortadan kaybolmasına alışkın olan esmer çocuk ve şişman çocuk ormandaki kampa giderler bir kez daha görüşme yapmak için. Belki de geçitteki nöbet yerine gelen çocuklardan bazılarının ikilemde kalmalarından ve artık bu oyundan sıkılmalarından güç alarak (kamuoyu oluşturma).
Ormandaki kampta çoğunluğun tedirgin ve tehditkâr havasından sahiden gelenlerde tedirgindir. Konuşmalar sonuçsuz uzarken, meraklı çocuk mağarayı bulmuştur. Korkulan siluetin ölen pilotun cesedi olduğunu görmüştür. Adada canavar olmadığını ormandaki avcıların kampına yetiştirmek için bağıra bağıra ve hızla aşağıya doğru koşmaya başlar. Oysa geçen süre içinde orman kampında kalan çocuklara bir hal olmuştur (algıları aklın önüne geçmiştir). Ne olduğunu tam anlayamadan sarışın çocuğun peşi sıra bilge çocuğun ardına düşerler (toplumsal histeri anı). Bu defa da bilge çocuk ellerinde mızrak kendisini kovalayanlardan korkarak koşmaya başlar orman içinde sahile doğru. Esmer çocukla şişman çocuğun, “yapmayın!” feryatları, çoğunluğun bağırışları arasında duyulmaz. Kimse ne olduğunu anlamadan meraklı çocuk yakalanır ve domuz gibi mızraklar altında linç edilir (aklın, bilimin ve akil adamlığın naçar kaldığı an). Bu kez avcı grup sarışın çocuğun ardı sıra, esmer çocukla şişman çocuğun peşine düşerler. Sahil grubu, kendilerini sahile atınca avcılar peşlerini bırakırlar ve kendi bölgelerine çekilirler. Sarışın çocuğun sahilden alacağı bir şey yoktur, ama liderliğini sağlam tutmak için sahilde yaşayan bir “düşmana” ihtiyacı vardır (canavar öldü yaşasın yeni düşman).
Birkaç gün sonra ortalık sakinleşince esmer çocukla şişman çocuk avcı kamptakilerle yeniden konuşmanın yollarını ararlar. Yanlarındaki diğer iki çocukta isteksiz de olsa avcı kampına katılmışlardır bir süre önce (gücün çekim merkezi olma hali). Sadece ikisinin bu adadan kurtulma ve yaşamda kalma şansları yoktur. Avcıların ise artık adadan kurtulma gibi bir hedefleri yoktur. Onlar sanki efsunlanmış, kendi gerçekliklerine ait olmayan bir başka sanal âlemi yaşamaktadırlar (ritüel+çeliğin afyon etkisi).
Geçitteki muhafızların yanına gelir esmer çocukla şişman çocuk. Geçidi tutan muhafızlar, yanlarından en son ayrılan yaşça ufak çocuklardır. Esmer çocuk kamptakilerle görüşmeleri gerektiğini söyler muhafız çocuklara. Çocuklar ise tedirgin, ikircikli, sarışın çocuğun buna kızacağını söyler. Şişman çocuk, bu bölünmüş durumun kimseye faydası olmadığını, sarışın çocuğun hata yaptığını, kamptaki kimsenin bunu onun yüzüne söyleyemeye cesaret edemediğini, bu yüzden sarışın çocuğun her dediğini yapar duruma geldiğini, söyler. Ailelerini özleyip özleyemediğini, buradan kurtulduklarında bir birlerinin yüzüne nasıl bakacaklarını, meraklı çocuğun ölümünden hepsinin sorumlu olduğunu da ilave ederek muhafız çocukları yumuşatmaya çalışsa da, muhafız çocukların avcı kampın kurallarını çiğnemenin bedelinin korkusu ikna olmalarına engeldir (korkunun mantığın önüne geçme hali). Avcı kampın kuralları artık, birlikte bir arada yaşama ihtiyacından çok korkunun dayattığı kurallardı.
Bu sıra da avcı çocuklar gelir geçidin oraya. Şişman çocuk yeni gelenleri de bu adadan kurtulmak için iş birliğine ve bu yönde çalışma yapmaya çağırır. Kendisiyle “domuzcuk” diye alay edilir. Tedirgin olduğunu belli etmemeye çalışarak, artık çocukluğu bırakıp ciddi olmaları gerektiğini, bulundukları koşulları ortaya koyarak anlatmaya çalışırken, geçidi çevreleyen yarın başında bulunan çocuklar tepesine bir kaya devirirler. Şişman çocuk devrilir kanlar içinde, kalkamaz. Esmer çocuk şişman çocuğu uyandırmak için salya sümük çırpındıkça, topluluktan zafer çığlıkları yükselir. Toplumsal histeri çocukları yeniden sarmalamıştır. Ve esmer çocuğun (düşman(!) ) üzerine yürürler. Daha fazla uzatmayalım, sahile kadar sürecek bir kovalamaca başlar. Kumsala varıldığında esmer çocuk tökezler. Kumlara gömülen kafasını kaldırdığında bir çift postal görür. Postalı yukarı doğru takip ettiğinde üniforma ve apoletleriyle komutanlarından biri görür. Utançtan mı, korkudan mı, sevinçten mi nedeni belli olmayan bir ağlama krizine tutulur. Komutan, “siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz çocuklar”, der otoritersini bozmamaya çalışan bir şaşkınlıkla… Karşılarında ellerinde mızrak, yarı çıplak, yüzleri bedenleri kanla boyanmış şaşkın ve süklüm püklüm kendilerine bakan askeri okul öğrencilerini görünce.. Ve son…
Avcı kampın çocuklar gerçeğe, postal ve apoletleri görünce(!) dönmüşlerdir nihayet. Lakin meraklı çocuk (bilgin) ve şişman çocuk (akil adam) kurban verilmiştir bu arada.. 29.03.2012