Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç…_________________ . Sevgiye başlangıcım ben…
SİLMEK
Silgi… Kim, ne zaman icat etti?..
İlkokuldayken sizin de kaybetmemek için boynunuza astığınız ama yine de ne yapıp edip ortalıktan kaybolan silgileriniz var mıydı?..
Yanlış yazdığınız bir kelimeyi, silgi ile silmek isterken defterinizi daha da kirlettiğiniz ya da yırttığınız anlar oldu mu?..
Belki de kalemin ucuyla, ismini silginin üzerine kazımayı sevenlerdendiniz. Çeşit çeşit şekilleri ve renkleriyle hepimizin zihninde ayrı izler bırakan bu küçük ama kullanışlı malzemenin ortaya çıkış hikâyesi ise çok ilginç…
Silginin icat edilmediği dönemlerde insanlar, parşömen ve papirüs üzerine mürekkeple yazdıkları metinlerdeki hataları düzeltebilmek için kum taşı veya sünger taşı gibi kaba taş parçalarını kullanırlarmış.
İslam kültüründe hattat el yazması eserdeki hataları gidermek için, serçe parmağını ıslatıp hatalı kelime üzerine sürerlermiş. Aynı işlem birden çok tekrarlandığında mürekkep ister istemez dile de geçermiş.
İşte bu nedenle bugün iyi eğitim görmüş, bilgi sahibi kişiler için söylenen “mürekkep yalamış” deyiminin de bu işleme dayandığı söylenir.
Kâğıt üzerindeki kurşun ve kömür izlerini silmek içinse bal mumu kullanılırmış. Bunun için yararlanılan bir diğer yaygın yöntemler ise ekmek içiymiş
Evet yanlış duymadınız, 1700’ lü yıllara kadar dünya üzerinde kurşun kalem izlerini silebilmek için ekmek içinden daha iyisi yokmuş!..
Ekmek içi günümüzde hâlâ kara kalem çizimlerinde ton farkı elde etmek için kullanılıyor. Şimdi tekrar geçmişe dönelim. Peki ne oldu da yazılı metinleri silmek için ekmek içinden vazgeçildi?.. Nedenlerden biri ekmek içinin kolayca küflenip bozulmasıydı. Asıl neden ise sahneye yeni bir maddenin çıkmasıydı: KAUÇUK.
Kauçuğun silgi olarak kullanılması içinse 1770’ li yılları beklemek gerekti. İngiliz mühendis Edward Nairne ekmek parçası yerine kauçuğu kullandı ve kauçuğun kurşun kalem izlerini silme konusunda iyi bir malzeme olduğunu keşfetti. Bunun ardından Naire, kauçuk silgi üretimine başladı ve bu malzemeyi yüksek fiyatlara sattı.
1770’ li yıllarda kauçuktan silgi üretip satan ilk kişi de, İngiliz mühendis Edward Nairne imiş.
İşte hala insanlar o günden bu güne: Cam silmekten, istenmeyen anıları bellekten silmeye, çocukluktan kalan travmaların izlerini silmekten, sosyal medya hesabını silmeye veya en yakın arkadaşını hayatından silmeye dek çok farklı alanlarda sürekli bir şeyleri silme telaşı içerisindeyiz.
Silginin geçmişimize dair bir sığınak olduğunu fark ettikçe silip yenisini üretme, yenisini idame etme, geçmişini arındırma ve daha nice motivasyonla hareket ediyoruz.
Büyük yazar-düşünür Oğuz Atay’ın, “Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa… Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım” dediği noktadayız.
Bakın; Büyük usta “Nazım Hikmet Ran” ne demiş.
“Bir silgi olsaydın ne silmek isterdin?..
Hatalarını mı yoksa kötü anılarını mı?..
Yoksa başarısızlıklarını mı?..
Kalem olsaydın kimi eklemek isterdin hayatına?..
Seni dinleyecek birini mi?..
Sana küçük mutluluklar yaşatanları mı?..
Yoksa her daim yanında olanları mı?..
Şimdi durup bir düşün, neler eklemek isterdin?..
Neler silmek isterdin?..”
Ben ne mi silmek isterdim?..________ Cevaplayayım sorunuzu…
Merak etmeyin!..
Derin ve kalın kırmızı çizgilerim var benim artık.
Ben silmem hayatımdan kimseyi.
Çünkü canımı yakanlar orada ki çöp kutusunda dururlar her zaman yaptıkları kötülükleri hatırlayayım diye…
Artık kırmızı çizgilerimden uzanıp ta, canımı yakmak isteyenler olursa, hatırlarım çöp kutusunda duranları.
Ve eğilir tükürürüm onların üstüne direncim artar. Zaman zaman pis kokular gelir aldırış etmem markalı sprey sıkarım üstlerine kudurur tepişirler kendi kendilerine…
Bu nedenle; kırmızı çizgilerim demir attığı yüreğimde ki tahtında, daha bir rahat oturur sağlamlaştırır kendini olduğu yerde…
Hayat tecrübelerden ibarettir. Asıl amaç iyi insan olmaktır. Güvenilir insan olmaktır. Güzel işler yapmaktır.
Kavga çıkmasın diye sustuğun zamanlar, kimse kırılmasın diye yuttuğun konular ve kaybetmemek için alttan aldığınız insanlar olmuştur.
Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki bazı kavgalar çıkmalı bazı kalpler kırılmalı ve bazı insanlar kaybedilmeliymiş. Sürekli gönül yapmaya çalışınca kıymetin kalmıyormuş…
Güzel bir söz var.
“Üç çeşit insan vardır. Birincisi ekmek gibidir, her gün aranır. İkincisi ilaç gibidir, lazım olunca aranır. Üçüncüsü mikrop gibidir, aramaya gerek yok, o sizi bulur…”
Dedim Ya!.. Ben silmem kimseyi…
Mürekkebine göre barındırırım insanları,
Herkes kendi yazısını kendi yazar hayatıma.
Gülüşler geçer üzerinden yazıların, sahtelikler yıpratır…
Ucuzsa mürekkebi, yazan siler kendini,
Herkes kendi yazısını yıpratır aslında.
Ben silmem kimseyi…
İçten yazılmamış her yazı zamanla uçup gider,
Çöp kutusunda tükürülmeye sırasını bekler…
Ama yine de ben şunları silmek isterdim dostlar…
Dünyanın bütün sınırlarını, bütün anayasalarını, bütün ceza kanunlarını, bütün savaş tarihini silerdim.
Bir de mülkiyet kavramını…
Tüm ülkelerin anayasalarını tek madde ‘de özetlerdim;
”Bir insan, diğer bir insanı koşulsuz sevecek”
Ben insanların yüreğindeki kötülükleri silmek isterdim,
Bütün kötü davranışları silmek isterdim, merhametsiz insanları silmek isterdim, yetim hakkı yiyenleri silmek isterdim, duygu sömürücülerini silmek isterdim, haksız yere kendine maddi imkân sağlayan para hırsızlarını, hak yiyenleri, sahtekârları, yüzsüzleri, başkasına çamur atıp kendi çirkefin halinden habersizmiş gibi olanları…
Peki, soruyorum size:_________
Siz neler silmek isterdiniz dostlar?..
Dost görünenleri, sana zulmedenleri, seni menfaatleri için kullanmak isteyenleri, ikiyüzlü davrananları, seni aldatanları, mutluluğunu elinden almak isteyenleri, huzurunu bozmak için uğraşanları, her durumda suçu sana atmak arzusunda olanları, hayatını zehir etmek için iftira atanları, acına acı katanları, neşene engel olanları, seni incitenleri, sana hakaret edenleri, yaptığı bir iyiliği hep yüzüne vuranları, moralini bozanları, hakkında hep olumsuz yorum yapanları, kendilerini hep haklı görerek seni suçlayanları silmek istemez misin?..
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sahte olmayan bir yüzle ve gülümsemeyle sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, Pazartesi gününüz aydın mutluluğunuz daim, neşeniz bol olsun…
Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese, gönül soframdan, gönül sofrasına sevgi ve muhabbetler gönderdim… Gecenizden doğan sabahınıza selam olsun, güzel bir hafta ve içinde birbirinden güzel anlar yaşadığınız günleriniz olsun diliyorum… Hoş kalın, hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#