Yaşantının bulanıklaşması o dereceye vardı ki, geleceği de tehdit etmeye başladı. Geçmiş silindiği gibi, yaşantımızla ilgili hikayeler de silinmek isteniyor.
Yaşanmış kültürel değerlerimiz ve bırakılan eserler bilinçli olarak yok oluyor. Türk milletinin kimliği geçersiz durumuna düşürülüyor. Tarihi olaylardan mahrum bırakılıyoruz. Ayrıca yok sayılmasa da eserin sahibini başka bir millete mal etmeye çalışılıyor.
Gelecekle ilgili yaşanılan ve ders alınan kötülükler de siliniyor.
Ülkenin hafızası kademe kademe kayboluyor. Köksüz ve hafızasız, medeniyetten uzak tutulmaya çalışılıyor.
Bir şehrin adını korumalıyız. Adını korumak, tarihi dokusunu korumakla gerçekleşir. Kültür binaları, müzeler, hastaneler, pastaneler, camiiler, çeşmeler. Korumalıyız kaleleri, limanları, tarihi yolcu salonları, caddeler ve oyun yerlerini korumalıyız.
Okullarımızın tarihini, halı ve el emeği eserleri satan mağazaları yıkmak yerine devletin desteklemesi gerekir. Onlarda kaldırılırsa şehir yavanlaşır, basitleşir. Cadde ve sokaklar kuru toprak yığını hâline gelir.
Sahteciliğin her türlüsü ile karşı karşıyayız. Sahtekârların yüzü bile kızarmıyor.
İnsanın belleği, geçmişi bugüne bağını kurarken, yarınlara hazırlayan bilgi deposudur. Depo bilgilerle hareket eder ve yönümüzü belirleriz. Hafızasız kişi eli kolu bağlı çölde kalmış gibidir.
Kişinin toplum içerisindeki yeri ve davranışlarının tayini belleğe bağlıdır. Bellek duygularımıza da ışık tutar. Her şeyin yeniden başlanması gibi bir durumda belirli olaylara karar vermek, zor olsa gerektir.
Anılar silinse de hisler doğruyu bulmada etkin olacaktır. Aynı güzel yaşantıya devam edilecektir.
Geleceği gülerek karşılayacağız.