Ülke gündemine öyle dalıp gidiyoruz ki, kimi veriler açıklandığında bilmiyormuş gibi şaşırıyor, sonra bu şaşkınlığıma şaşırıyorum.
Örneğin önceki gün, devlet korumasına verilen çocuk sayısının arttığını öğrenmek enteresan geldi. İyi ama bizler son yıllarda büyük bir gelişmişlik içerisinde değil miyiz?
Öldürülen kadınların sayısının azalmadığını biliyorduk ama sığınma evlerine, sığınan kadınların sayısının yükseldiğini öğrenince de bende aynı şaşırtıcı duygu. Teknolojinin nimetlerinden yararlanarak çağ atlarken, cep telefonu sayısıyla gururlanırken, haliyle her yönden standartların yükseldiğini düşünüyorsunuz. Neyse ki, Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2016’da, her 10 kadından 4’ünün eşinden veya birlikte yaşadığı erkekten fiziksel şiddet gördüğü verisine şaşırmıyorum. Ancak bu sırada bir başka bilgi ulaşıyor elime.
BİNBİR BAHANE
İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi, ‘Eşimden şiddet görüyorum” diyerek başvuruda bulunan kadın sayısının 2017 itibarıyla 700’e ulaştığını açıkladı. Mağdur kadınlara ücretsiz destek sağlayan merkezin avukatları, erkeklerin şiddet gerekçelerini ve yöntemlerini de sıraladı. Her sayfa ‘bu kadar mı olur’ dedirtecek kadar şaşırtıcı, iç yakıcı. Resmi kayıtlara geçen şiddet bahanelerine bakınız; 20 yıllık evli R.E.: “ Buzdolabında kendi yiyeceklerini ayırdı. Üzerine ‘Benim yemeğim’ diye yazıyor. Dayanamazsam her lokma için dayak atıyor” 2 çocuk annesi A.C.: “2 kızımla beni eve kilitledi. 8 yaşındaki kızımın, sokakta erkek çocuklarla oynuyor diye ustura ile saçlarını kazıdı”
30 yaşındaki D.D: “ 12 yaşından büyük erkek çocuklarıyla tokalaşmam yasak. Giderken perdeleri iğneliyor”
28 yaşındaki K.B: “Bana şiddet uyguladığı için boşanmak istiyordum. Yüzüne asit dökerim” diye tehdit ediyor. Hangi Türkiye’deyiz biz?
Ülkenin en çağdaş kentinde dahi kadınların yaşadıkları eziyetleri sayfalarca oku, bitmiyor.
ARTACAĞINA, AZALIYOR
Şiddet oranındaki artışa karşı Türkiye’deki kadın sığınma evlerinin ise sayısı değişmiyor.
Adını bile beğenmesek ve kadına yakıştıramasak da sığınma evleri şiddet gören kadın için hala ilk somut çözüm.
Kadına karşı şiddeti önlemeyi hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nde bu önemli bir yükümlülük ancak Türkiye’de kadınların şiddetten kaçıp korunabileceği sığınma evlerinin sayısı sadece 130. Nüfusu 100 binden fazla kentlerde en az bir sığınma evi bulundurma zorunluluğu var ancak uyulmuyor. Tabii sayı artsa dahi, nitelik yetersizliği büyük.
Sığınan kadınların çok sıkı kontrole tabi tutulmasından, 12 yaşından büyük çocuklarını yanlarına alamamalarına, kimliksizlik sorunlarına kadar kadar birçok uygulama kadınları bezdiriyor.
Adı sığınma evi ama özü ‘sığınmayınız’ dedirtiyor. Bağışlayınız bugün Pazar. İyi ki; güzel şeyler yazalım istedik, buralara kadar geldik. Gerçi Mark Twain’in dediği gibi, öncelikle gerçeklerinizi bileceksiniz ki ancak o zaman onları istediğiniz gibi çarpıtma özgürlüğünüz olsun.