Ulusal pazarlarımız yabancılara satılmazdan önce, yabancı sermayeyi yurda çekmek için yüksek faiz’e başvurulurdu.Şimdilerde ise dışarıdan yabancı sermaye çekmekte bir zorluk yok. Hatta eskiye göre daha düşük faizle sıcak para giriş yapıyor.
Bu cümleleri okuyunca, ekonomimiz ne kadar iyiyiymiş, düşük faizle para bulabiliyoruz anlamı çıkabilir. Gerçek durum böyle değildir.
Cumhuriyetin dişinden tırnağından artırarak ortaya koyduğu değerler(KİT’ler) yabancıların eline geçti. Bunun dışında, yerli sermayenin elindeki kaynakları da yabancı sermaye ele geçirdi.
Eskiden, yerli sermaye ve KİT’ler, dara düştüğünde ya da kontrollü krizler ile dara düşürüldüğünde, yabancı sermaye yüksek faiz ile yurda giriş yapıyordu.
Şimdi ise yurdumuzda 1543 yabancı tekel faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerin Batıdan ya da başka bir yerden getirip sattıkları ürünler için tüketiciye veya aracıya kredi verilmesi gerekiyor.
Gelen sıcak paralar, bir anlamda, yabancı şirketlerin dışarıdan getirdiği ya da içerde ürettiği ürünleri Türk halkına satılmasında kullanılıyor.
2008-2009 yılarında sıcak paranın girmeye devam etmesi, yabancıların içerdeki kendi şirketlerinin varlıklarını devam ettirmesi içindir.
Bu sebepten önceki krizlerde olduğu gibi, yerli firmalar hariç, mal ve para sıkıntısı çekilmemiştir.
Kriz süresince olan bizim yerli firmalara olmuştur. Onlar iflas etmişlerdir. Bir bakıma bu kriz, yerli firmaları tasfiye etmiş, yabancı firmaları yerliler karşısında daha güçlü hale getirmiştir.
Anlaşılsın diye söyleyeyim. Tekstil firmaları(yerli) batmış, ama yabacı otomotiv firmaları batmak bir yana karlarını artırarak krizden çıkmışlardır.
Elin oğlu sıcak parayı kendi ürünlerini bize satmak için kullanıyor. Hem faizini alıyor, hem de karını dışarıya kolayca transfer ediyor.
Yabancı hiçbir zaman doğrudan yatırım için sermaye getirmiyor. Bizim hesaplarda doğrudan yatırım gibi görünenler, hazır yatırımların satın alınmasından görünen rakamlar oluyor.
Sürekli borçlanmamız sadece bu şekilde olmuyor.
Bildiğiniz gibi, vergilerin %73 dolaylı vergilerden oluşuyor. Yani satın aldığımız her şeyin üzerine konan vergilerden oluşuyor. Yani fakirde zengin de aynı vergiyi ödüyor. Siz bakmayın ağzı kalabalıkların “ benim vergilerimle yaşayan devlet memurları” diye bağırdıklarına. Devlet halkın vergileri ve ruhu ile yaşar.
Kriz döneminde bankalar kazançlarını artırdı. Yabancı şirketler kazançlarını artırdı. Yerli firmalar battı. Oralarda çalışanlar işsiz kaldı. Beyefendinin sürekli teğet demesinin sebebi budur.
Bu ön bilgilerden sonra, gelelim devletin maliyesine; devlet çalışanlarının maaşını ödemek için bankalardan faiz ile para alıyor. Halktan topladığı vergiler ile de bu borçlarını ödüyor. Devletin her zaman borçlandığını bilen bankalar, devlete yüksek faiz ile borç veriyorlar. Devlette bunları karşılamak için vergileri artırıyor.
Yani ne yaparsak yapalım emeklerimizin karşılığı yabancının yolunu tutuyor.
Peki, yabancı sermaye girişi ne zaman durur? Yabancılaşma devam ettiği sürece durmaz.
Yok, eğer bir milli hükümet, bu iş böyle gitmez, emme basma tulumba gibi bizi talan ediyorsunuz derse sıcak para o gün durur.
Elin oğlu enayimi, bu ekonomik düzeni savunanların dışında başka bir siyaseti desteklesin.