Kendimiz, paçamızı sıkıp, tasarruf etmediğimiz için başkalarının tasarruflarını kullanırız.
Daha başka bir değişle, ülkemizi yönetenler açık pazar olmamızı, onlara söz vermişler.
Onun içinde iktidardırlar.
Yabancılar da, tıpkı mal ve hizmet piyasalarında olduğu gibi, bizim para piyasamızda da istediği gibi dolaşmaktadır.
Hiçbir ülkede bulamadıkları yüksek faizi, bizim para piyasalarımızda bulduklarından, sıcak para azalsa da, gelmeye devam ediyorlar.
Bize anlatılan odur ki, biz başkalarının tasarrufları ile büyümekteyiz.
Sıcak para girerse büyüyoruz. Girmezse küçülüyoruz.
Peki, sandığımız gibi elin oğlu tasarruf ederek mi, bize para getiriyor?
Hayır.
Tüm gelişmiş ülke halkları borçlu. Kişi başına tasarruf oranları çok düşük.
Bize gelen sıcak paranın kaynağı, emperyalist ülkelerde basılmakta olan paralardır.
Amerika ve Avrupa sömürgeleştirdiği, ya da kendi finans sistemine dâhil ettiği ülkelere sürekli para satar.
Zaten çağımızda, sömürü, mal satıp, elde edilen karlarla, sermaye birikimi olmuyor.
Amerika, ülkelerin merkez bankalarını, dayatmalar ile denetim altına alıyor. Yani ülke içindeki para miktarını denetim altına alıyor.
Ardından sana para bastırmayıp, sürekli, para satmaya devam ediyor.
Amerika para basmak zorundadır.
Amerika’nın para basması ve bu paraları diğer ülkelere satması ile hegemonyasını sürdürmektedir.
Tabii merkez bankaları aracılığı ile…
Bu para sistemine dâhil olmayan ülkeler, İran Suriye gibi, bir haydut devlet sınıfına terfi ederler.
Gelelim, ülkemizde, 2013 yılında neler olacağına?
Amerika’dan buyana uzanalım.
Amerika ayda 45 milyar dolar basıyor. İddiası kendi ülkesindeki işsizlik %6,5’a düşene dek, para basmaya devam edecek.
Kendinde enflasyon olmaması için, basılan bu paraları satması gerekiyor. Yani kendi enflasyonunu ihraç etmesi gerekiyor.
Öyle de yapıyor.
Buradan giderek, 2013 yılında da sıcak para gelmeye devem edecek.
Diyeceksiniz ki, büyümeyen bir ülkede bu paralar ne olacak?
2012 Yılında, Avrupa krizi dolayısı ile dış satım zor durumda. İç tüketim, kişi borçlanması sınırını aştığı için, artmıyor.
Dolaysıyla, sanayi üretimi düşüyor. Küçük ve orta boy işletmeler iflasa gidiyor.
2012 üçüncü çeyreğinde, Türkiye %1,6 büyüdü.
Aslında büyümedi, küçüldü.
Altın ihracatını bu büyümeden düşerseniz, büyüme %0,9’a gelir. Nüfus artışının etkisini hesaba katarsanız, aslında küçülme 2013 yılına gelmeden 2012 yılında başlamıştır.
Peki, bu durumdan çıkışın yolu olarak hükümet hangi çözüm yolunu seçti, derseniz?
Sanayiden vazgeçip, inşaata yöneldi.
Amerika’dan gelen sıcak paralar, inşaata yönlendiriliyor.
Kentsel dönüşüm, bu çıkmazın başka bir çıkmaz sokağıdır.
Başka bir ifade ile Amerika kendideki Mortgage krizini bizim gibi ülkelere ihraç etmiş oluyor.
2013 yılını sonunda, Mortgage zedeler ile birlikte ağlaşacağız.
Savaş bunu neresinde derseniz?
2013 yılı Amerika’nın İran’a karşı tavrının zirve yaptığı yıl olacaktır.
Tabii Türkiye’yi kullanarak.
2013 yılı, maalesef, ekonomi, siyaset ve gerginlikler bakımından, 2012’den daha kötü bir yıl olacağa benziyor.