Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
SEVMEK BÖYLE BİR ŞEY
Kocayıp dursam da her bir günde, bana bakan lal gözler önünde, seni sende bu ömürde, senli yaşadım her günümde, ne Leyla ne Mecnun, bu aşkın tarifine yetecek, her bir köşesinde bir ömür tüketilecek, güzeller güzeli bir şehir, huzur ile ölünecek, nasipse toprağına gömülecek, ömrümü yazdığım, dostlarıma sevgi verdiğim, sevdigime kavuştuğum, evlatlarımın, gelin kızlarımın büyüdüğü, yaşadığı ve şimdide torunlarımın büyüdüğü, vefayla baktığım şehir, her kelamda her demde şirin, güzel bir şehirsin güzeller güzeli Egenin incisi İzmir…
Söz sevgiden açılmışken, geçmişten gönümüze, bizle yürüyen, öğrendiğim bir şey var…
Belkide geç kaldım bunu öğrenmeye ama öğrenmenin zamanı ve yaşı yoktur derler…
‘Sizin kimi ne kadar sevdiğiniz artık önemli değil şimdilerde benim için….’ ‘Sizin kimi ne kadar sevdiğinizden daha çok, sizi kimin ne kadar sevdiği ya da sevmediği çok daha önemli.’
Geçenlerde okuduğum bir makalede yazar;
“Sevgi” dedikleri bu mu?..
Bakınca, hayata tutunamayan ve bundan umudunu kesen insanların birbirlerine tutunmaya çalışmaları mı?…
Toplumca kabul görmüş şehvet ve şefkat alışverişi mi?..
“Sevgi”dedikleri bu mu?..
Umutsuz fakat pişkin bir mızmızlık sanki!
Hayır! “Sevgi” bu olamaz! diyordu..
Oysa Şeyh Sadi ne güzel söylemiş.
“Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar.
Sonra yayılarak devam eder.”
Sevdiği göğsünde olanla, kapıya göz dikip bekleyen kimse arasında fark vardır…
Sevmek___
İşte sevmek böyle bir şey… önce yaşamını idame ettirdiğin evinde, sokağında, semtinde ve şehrinde. Bu sevgi göle atılan taşın yaratığı dalgalar gibi yayılıp tüm Vatan toprağını saracaktır…
Eğer böyle düşünebiliyorsak yaşadığımız çevremizde, kendi içinde bulunduğumuz durum önemini kaybediyor. O anki şartların iyi, kötü ya da zorlayıcı olup olmamasına aldırış etmeden; karşımızdaki kişileri ve nesneleri yüceltebiliyorsak; sevginin bir adım ötesindeyiz demektir artık.
Önce ‘ben’ demeden, onun için yüreğimiz çarpıyorsa ve o vefayı kararlı bir şekilde koruyorsak bravo bizlere.
Evet… kendimizden veriyoruz. Belki zamanımızdan, belki enerjimizden, belki birikimlerimizden. Ama içinde öyle yoğun bir sevgi var ki, her şeye bedel.
Kendimizi yıpratmıyoruz. Üstelik biz kullandıkça eksilmiyor, fazlasıyla dolduruluyor yeri.
En önemlisi sevgimizi verirken karşımızdakine batmıyor, o hassas ruhunu incitmiyor. Kafasında soru işaretleri bırakmıyor. Tam tersi kendisini mutlu ve güvende hissediyor. Bir zarar görmeyeceğini biliyor çünkü. İçi rahat. Yarı yolda kalma endişesinden uzak. Çok sevildiğinden, düşünüldüğünden emin. Yapılan her ne ise sonradan yüzüne vurulmayacağını, bu anlamda üzülmeyeceğini biliyor.
Ve alabildiğine özgür…
İnsandan yola çıkarak yaşam, dostluk, toplum, evren, kültür, zaman, mutluluk, bilgi hatta ölüm tanımlamalarının kökeninde “Sevgi” vardır. Saydığım bu kavramların ya da gerçeklerin karşımıza çıkaracağı sorunlar da sevgi ile çözümlenir. Biraz düşünürsek, gerçek sevgide açıklanamayan bir büyü ve güç olduğu gerçeğine varırız. ‘
İnsan olmanın temel şartları olarak; çalışmayı, okumayı, sevmeyi ve karşılıksız vermeyi sayarım. En önemlisi de hiç şüphesiz sevmektir. Çünkü okumayı severek, çalışmayı severek ve vermeyi de ancak severek yapabilirsiniz. Gerçek anlamda seviyorsak, kimin daha karlı çıkacağını düşünmeden veririz…
Sevmenin, sevginin sorgulandığı bir zaman dilimi yaşıyoruz son zamanlarda…
Ve ben sevgi kavramlarını anlatan edebi kitapları okuyorum.
Mesela bunlardan birisi: Bir Çift Yürek – Marlo Morgan yazmış.
Anlaşılır ve sade bir dili olan kitap, öğretici özelliği ile ders kitabı olacak nitelikte bir eser. Felsefe tarihine ışık tutan kitabın hikayesi Sofie’nin aldığı bir mektupla başlar.
Aynı zamanda kişisel gelişim kitabı türünde olan Bir Çift Yürek, gezi ve inceleme tarzında yazılmış bir eser. Etkileyici bir dili olan kitabın ana fikri; aslında hepimiz et ve kemiğe sahibiz, bizi birbirimizden ayıran tek fark ise taşıdığımız yürek. Çünkü insanların karakterleri, merhametleri, insana, doğaya ve canlıya olan saygısı yüreklerindeki sevgiyle ölçülür. İnsana üzerinde yaşadığımız dünyada neyin önemli neyin önemsiz olduğunu hatırlatan kitap, herkesin okuması gereken müthiş bir eser.
Diyeceksiniz ki, bunları okumak için geç kalmadın mı?…
Bazen bazı şeyler için geç kalınmış olabilir ama hayat böyle bir şey. Çoğu zaman doğru zamanda doğru yerde olmak, doğru zamanda bir şeyleri yakalayabilmek mümkün olmayabiliyor. Ya da “tam zamanı “dediğiniz için erken, “şimdi zamanı değil” dedikleriniz için de geç olabiliyor…
İnsanlığımızla ilgili bağımızı kaybettiğimizi düşünüyorum.
Belki kendi amacımızla olan bağlantımızı kaybettik. En fazla önem taşıyan değerleri göz ardı ettik. Çoğumuz hayatımızın geri kalanını yaşamın sahilinde güvenlik içinde geçirmeyi seçmiş durumdayız. Cesaretimiz azaldı. Yolların bekleyerek değil, yürüyerek aşıldığını unuttuk belki de…
İşte bu nedenle son zamanlarda mutluluğu, sevgiyi sorguluyor oldum.
Sevmek; var olmaktır bir bakıma. Derinden bakılınca yokluğa benzer.Sevmek bütünlenmektir.
Çok seven eksildiğini zanneder.Oysa artmaktır sevmek, çoğaltmaktır…
Hayal kurmak ise muhteşemdir, gereklidir ama hayaliniz sevgi üzerineyse, hayal kırıklıkları biriktirirsiniz.
İşte bu aşamada da devreye realizm girer ve emeğe bakarsınız. Çoğu zaman da bakınca, duygusal zarardasınızdır.
Sevgi emek ister. Ama ya siz vermezsiniz bunu ya da o kadar yorulduğunuzu düşünürsünüz ki, belki de değecek olana vermekten bu kez esirgersiniz onu.
Sevmek alışveriş değildir.Geometri değildir, aritmetik değildir.Altın değildir, pırlanta değildir.En değerli şeydir belki, ama karşılığında hiçbir şey alınmaz.Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek.İskambil kâğıdı değildir, zar değildir onunla oyun oynanmaz…Bir zaman dilimi değildir çünkü geçmek bilmez.Hele hesap pusulası hiç değildir sevmek.Sevginin bedeli ancak yine sevgiyle ödenir.
Sevgiyi göstermek fevkalade önemlidir, verebilmek de çok büyük erdemdir. Dünya malını bir yerlerde kullanmak, dünyevi bir maddiyat içinde yaşamak insan için bir görevdir.
Ne güzeldir bu duyguyla çevremizdekileri sarıp kucaklamak.
Kendisine olan sevgisinden emin; başkalarını ve iyiliklerini düşünmek.
BEN’den öte BİZ diyebilmek.
Dileklerimizi yürekten isterken, ‘Sadece ben’ demeden hepimiz için isteyebilmek.
Tüm bunları düşünebiliyorsak; iyi insan olmanın o ışıltısı bol yolundayız artık dostlar. Ha gayret bir adım kaldı verilen sevgiye, sevgiyle sarılmaya…
Zaman bizleri kovaladı an be an___ düş yolunda kesişti can ve can___ gözden yüreğe süzülüp akan___ buz kesik bedene ne güzel bir kan___ eleğimde taşıdığım sevdaydı vatan toprağına damlayan___ boşuna değildi üşüyen omzuma elini attığın an___ boşuna değildi yüreğime kattığın sıcak merhaban___ bu yüzdendir ki seher vaktinde ilk duam___ bize, size ve sana, sonrası bana___ güzellikler katsın yeni doğan Şems her birinizin sabahına…
Bugün yaşadığınız en güzel gün olsun, mutluluktan unutamayacağınız bir gününüz olsun ve yaşamın nefis tadını hissettiğiniz, umuda hoş geldin diyen dudaklarınız da tebessüm, ruhunuzda barış, sevgi şarkıları takılı olduğu güzel, mutlu ve sağlıklı bir PAZAR gününüz olsun…
Sevin hayat sevince, sevilince güzel ve diyelim ki her bir cümleye ve bilene ki bu Vatanın sahipleri, yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#