Başrolünü Zeki Müren ve Belgin Doruk’un paylaştığı, 1963 yılında çekilen “Bahçevan” isimli film; sokaklarında sebze meyveyi sırtlarındaki küfelere doldurarak satan bahçıvanların olduğu İstanbul’u gözler önüne sermektedir. Filmin Bahçevan Ali’nin hayal kurduğu Kız Kulesi manzaralı sahneleri Kuzguncuk’taki Fethi Ahmet Paşa Yalısı’nda çekilmiştir. “Zeki Müren’in başrolünü oynadığı, müziğini de yaptığı filmde dolaştığı sokaklar da yabancı değil, âşık olduğu varlıklı genç kızın yaşadığı yalı da… Filmin yalı sahneleri Kuzguncuk’taki Mocan Yalısı’nda çekilmiş.”(1) Semt sakini Gülsüm Cengiz’in kitabında teyit ettiği bu bilgide yalının diğer ismi yani “Mocan Yalısı” yer almaktadır.
“Perihan Abla” Dizisi
1963 yılından 1980’li yıllara gelindiğinde Kuzguncuk, geçmişte çeşitli çekimlere ev sahibi olsa da adını tüm Türkiye’nin duymasına sebep olan yapım TRT için çekilen “Perihan Abla” dizisi olmuştur. “Perihan Abla dizisinde resmedildiği haliyle Kuzguncuk’un mahalle peyzajı, sahici bir geleneksel mahalle hissi uyandırır, çünkü eksi ahşap evler ve bu evlerin iç mekânları, halka açık ve özel alanın harmanlanması aracılığıyla mahalle hayatını tanımlayan bir şekilde ana caddedeki kamusal mekânlarla birleşirler. Perihan karakteri Osmanlı dönemine ait geleneksel bir ahşap evde yaşar ve Perihan etrafında gelişen mahallenin sorunları ve öyküleri, öncelikle Perihan’ın evinin önündeki sokakta ve mahallenin ortak alanlarında geçer. Medyanın mahalle atmosferinin en iyi örneği olarak “buraya bel” bağlaması, şehrin popüler imgeleminde Kuzguncuk’a öncelikli bir yer kazandırmaktadır.”(2)
Zaman içerisinde dizi o kadar popüler ve izlenir olmuştur ki; Türkiye’nin çeşitli yerlerinden semti ve çekimleri izlemeye gelenlerin meraklı tutumları diğer merak edenleri mıknatıs gibi semte çekmiştir. Başkarakter Perihan’ın evinin bulunduğu Ayhan Sokak’ın adının Perihan Abla Sokak olarak değiştirilmesi ile semtin popülerliği artarak devam etmiştir.
Dizi çekimi esnasında ihtiyaç duyulan; marangoz, terzi, muhtelif tesisat işleri gibi zanaatkâr, yeme içme, nakliye, tuhafiye gibi ihtiyaçlar semtten karşılandığından bu durum semte ekonomik bir canlılık katmıştır. Bu duruma bizzat tanıklık etmiş olan semtte yaşayan bir heykeltıraş durumu şu şekilde özetlemektedir: “ Burada çekilmiş birçok dizi ve film var. Bir sokağa ismi dahi verilmiş dizi filmler var. Türk halkının “dizini dövme kızını döv” kültürü ile hala bu gün bile örneğin Adana plakalı araçlar gelip (benim evim adını sokağa veren o dizinin çekildiği evin yanında olduğundan şahit olmaktayım duruma) evin resmini çekmekteler. O diziden nasıl etkilenildiğini düşünün. O dizi Kuzguncuk esnafına çok yaramıştır yalnız. Oranın kasabı kullanıldı kasap para kazandı, oranın manavı kullanıldı manav para kazandı. Oranın terzisine dikiş diktirildi, oranın boyacısına boya yaptırıldı, oranın elektrikçisi vs.”(3)
Kuzguncuk Set Değil Semttir!*
Ancak semtin bilinirliğinin artması ile birçok film, dizi ve reklam çekim ekibinin seçimi haline gelmiştir. “2007’ye gelindiğinde durum değişmişti ve dizi film setleri Kuzguncuk’ta o kadar çoğaldı ki, her hafta 5 farklı dizinin çekimi yapılır hale geldi. Mahalle derneği çekimlerin verdiği rahatsızlığa karşı resmi şikâyette bulundu.”(4)
Semt sakini bir akademisyen bu durumu şöyle aktarmaktadır: “Kendileri kapalı kutularında malzemelerini getiriyorlar, yiyeceklerini de yanında getiriyorlar ve çöplerini bırakıp gidiyorlardı. Çöpleri uçuşuyordu ortada. Semtli ile hiçbir şekilde iletişim kurmadan gece ve gündüz setlerini kurup işlerini bitirip çekip gidiyorlardı. Saygısızcaydı. Bazen torbalarca çöp bıraktıkları oluyordu. O dönem mahalleli bir araya gelerek “Kuzguncuk set değil semttir!” sloganı ile (bu slogan bana aittir) bir hareket başlattık. Birlik beraberlik içinde bu durumu aştık, birlikte yaptık. Onun benim yaptığım bir şey olmadı, birlikte başarıldı. Hepimizin ortak sesi olarak ortaya çıktı bu durum. Bu önemli bir şeydi. Sonrasında muhtar ve belediye ile iletişim halinde olalım istedik ve en azından muhtardan izin alınması gerekiyor diyerek bu tip olayların yaşanmasını azalttık.”(5)
Anlatılan bu organize hareketi semtli heykeltıraş detayları ile anlatmaktadır: “Bir günlük reklam filmi çekenlerin yakasına yapışıp para istedik ve onlar da bizi arsız, paragöz sandılar. Galiba Cengiz Abi’nin (Bektaş) fikriydi, “Hiç para lafı etmeyelim, okulun çeşmeleri bozuk tamir ettirin, bahçesi bakımsız bahçeye bakım yapılacak, boyası eskidi boya yaptırılacak.” cümlesini söylemek. Okulun eksiklerini söyleyerek çekimlere başlandı. Doğru bir yaklaşım oldu ve bu sayede Marko Paşa’nın evi olan semtin ilkokulu biraz olsun kurtuldu.”(6)
Sonuç
Mahalle atmosferinin en iyi tasviri olarak Kuzguncuk’un medyada bu denli yer alması, semti şehrin popüler imgeleminde ayrıcalıklı bir konuma getirmiştir. Bu nedenle günümüzde başka illere ait plakalı aracıyla semte gelip, Perihan Abla Sokak’ın nerede olduğunu soranları, TV’de gördüğü kadarıyla evi tespit edip önünde fotoğraf çekenleri görmek mümkündür. Hatta renkli şirin evlerin çok olduğu Kuzguncuk’ta, her köşe başında gelin-damat fotoğraf çekimi yapılmakta olduğunu görmek de çok olağan bir durumdur. Ancak; evlerinin önü dekor olarak kullanılan mülk sahipleri bu durumdan bunalmış olmalılar ki evlerinin kapısına “Ticari amaçlı gelin-damat fotoğrafı çekimi yasaktır. Aksi takdirde hukuksal işlem başlatılacaktır.” notu iliştirmişlerdir.
Denilebilir ki; semtlinin mücadelesi her dönem zamanın değişen koşullarına ve hayatın getirdiklerine göre şekil değiştiriyor. Ancak onlar artık bu yolda mahirdirler, tecrübelidirler.
Kaynakça
(1) Gülsüm Cengiz, Boğazdaki Mutlu Çocuk Kuzguncuk, 1.Basım, İstanbul: Doğa Basın Yayın, 2009. s.77.
(2) Amy Mills, Hafızanın Sokakları, 1. Basım, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2014, s.114-128-131.
(3)Heykeltıraş A, Kişisel Görüşme.
(4)Amy Mills, Hafızanın Sokakları, 1. Basım, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2014, s.111.
(5)Akademisyen, Kişisel Görüşme.
(6)Heykeltıraş, Kişisel Görüşme.
*Semt sakinleri tarafından oluşturulmuş bir slogandır.