Kitapçının camında; “veresiye okul malzemesi” yazıyordu.
Baba, içeri girerken tedirgindi. Kalemlere baktı ve işaret etti. Kitapçı, deftere ihtiyacın yok mu? Diye sordu.
Baba, yalnız kalem dedi. Oğlu, sağa sola baktı, raflara göz attı. Esasında hiçbir şey anlamadı, babasının koluna tuttu ve dışarı çıkmak istedi. Babasına baktı, rahatsız olduğu, her halinden belliydi. Yüzünün kızarıklığı ve davranışındaki kaba hareketler, saflığını ortaya koyuyordu.
Rüştü, babasının ısrarı üzerine liseye yazılmıştı. Çünkü okumak istemiyordu. Çocukluğundan beri ırmak kenarında kum çekiyor ve kumu, sepet hesabı inşaatlara satıyordu. Rüştü, babasının yanında adeta baston gibi duruyordu.
Rüştünün bugüne kadar, arkadaşı olmamıştı. Kimseyle konuşmaz, gülmez ve oynamazdı. Lise birinci sınıfa göre gelişmişti. Vücut yapısındaki farklılık hemen göze çarpıyordu. Çünkü, şişman ve uzundu. Kafa tası iri, gözler büyük ve yuvarlaktı. Elleri kemikliydi.
Kitapçı, çocuğun lise bir öğrencisine göre gelişmiş görünüyor, dedi. Baba, sekiz yıl ilk okul ve beş yıl da ortaokul eder on iki yıl. Gelişmiş görünmesi doğaldır, dedi.
Bugün lise bire kayıtlı. Yalnız dört gün gidecek ve dördüncü günde okulu bırakacak. Bir gün lise bir için, ikinci gün lise iki, üçüncü gün lise üç ve dördüncü gün de lise dört için gittikten sonra bırakacaktır, dedi.
Veresiye aldığımız kalemi, size gelir taktim eder. Kitapçı, istemiyorum, dedi.
Baba oğul kitapçıdan çıktılar. Rüştü okula, babası ise ırmağa, gitti.
Rüştü, korkak adımlarla okula girdi ve lise bir yazan sınıfa girdi. Arkadaki sıraya oturdu. Yanındakinin sorusu üzerine, üç gün sonra okulu bırakacağını söyledi. Sınıfta niçin birkaç günlüğüne geliyorsun sorusuna da liseye gitti desinler için, dedi. Babamla ırmaktan kum çıkarıyoruz da dedi.
Okulu ve sınıfı tanıtan öğretmenin, okul için düşündükleriniz? Sorusuna Rüştü, arkadaşına dediği gibi okulu bırakacağını söyledi. Öğretmenin üzüldü, ikna çabaları etkili olmadı.
Öğretmen işte çalışıyorsan, hesabın iyidir. Rüştü, hesabı bilmem, sepet sayısını gösteren, çeteleyi tutuyorum, dedi.
Öğretmen hayata atıldın, yaşadığın coğrafyayı bilirsin.
Rüştü, ırmağa ne zaman sel gelir biliriz. Kumu derenin uzağına yığarız. Böylece selden korunuruz, dedi. Irmağı hafife almaya gelmez. Yatağını daraltmak uygun yatak bırakmamak, onunla oynamak gibi davranışlar, ırmağı felakete hazırlamak demektir. Su kimseyi tanımaz. Her an yenilenir, onun için su insana, yabancıdır, dedi.
Öğretmeni de sınıfa birkaç cümleyle hayatınızı anlatın, dedi.
Rüştü’ye sıra geldiğinde ayağa kalktı ve kara ateşin yanında yani, ocak başında doğmuşum. Annem beni sarmaya bez bulamadığı için, leğeni sıcak suyla doldurmuş ve beni suya sırt üstü yatırmış. Bu şekilde üşümeden kalmışım. Komşudan bir parça bez almaya gitmiş. Onun için suyu severim, dedi.
Hayat hikâyeni beğendim. Seninle iyi anlaşacağız. Rüştü, üç gün sonra okulu bırakıyorum, dedi. Öğretmen ne söyleyeceğini bilemedi. Yalnız, bu devirde okumak gerekir, dedi.
Rüştü, okuldan çıktı. Irmakta sepet hesabına başladı.
Hasan TANRIVERDİ