Nasıl özlemeyesin ki Gazi Paşayı, Mustafa Kemal Atatürk’ü nasıl?…
Türk Milletinin gayesini, dik duruşunu, Gazi Paşanın dirayetini, onurlu duruşunu, öz güvenini, yoktan var etmeye çalıştığı “ulus-milli devlet” mücadelesini…
İşte bu nedenle ki: Yalnız 10 Kasımlarda değil yaşadığımız sürece Atatürk’ü anlamak ve anlatmak gerekiyor…
Var olan sesin hükmüyle yazan kalemim ve yumruk kadar yüreğim, üç yüz almış dört gün seni nasıl anlıyor ve anlatıyorsam bu gün yeniden seni yazacağım, anlatacağım ATAM…
‘Kasım ayında doğanın görünümü size neler hatırlatır bilemem ama bana şunları hatırlatır; yaşlı bir ninenin sararan benzini, aklaşan saçlarını, yılların izini taşıyan buruşuk yüzünü; çilenin, vefasızlığın, ihanetin, nankörlüğün derin acısını yansıtan bakışlarını; çatlaklar dolu nasırlı ellerini hatırlatır… Yine kasım ayında, bahçelerde biriken sarı gazeller arasında canlı kalmaya çalışan, mevsimin yeşilliklerini temsil eden incecik dallı çimler, otlar, sümbüller, kasımpatılar ise geleceği, tabiatın doğurganlığını, doğanın ölümsüzlüğünü hatırlatır…
On Kasım’lar da ise bu algılama farklı bir boyut kazanır; varlığımızı muhtaç olduğumuz Gazi Paşa’nın bakışları üzerimde gezinir sanki… Bakışlarının ışığında sanki bir şeyler söyler gibidir; bir şeyler hatırlatmak istercesine enginlere derin derin bakar durur, Gazi Paşam…
Tıpkı sonbaharın Kasım’ında, “doğa ana” da hissettiğim “vefasızlık” duygusunu hatırlatır bana, bu çakmak bakışlar… ‘
Türk ve Müslüman olarak bugün buradan istediğim gibi kendi düşüncelerimi, bu satırları yazabiliyorsam, özgürce ifade edebiliyorsam.
Bir Türk olarak çalışıp kendi kendime yetiyor ve kendi özgürlüğüme sahip çıkabiliyorsam sayende Atam.
Ve biliyorum ki bunu borçlu olduğum insanlarımız var. Dini, mezhebi, memleketi, yaşları birbirinden farklı binlerce insan…
‘Bu gün yatağımdan hür kalkıyorsam eğer. Ekmeğim ak suyum berraksa ve ağaçlar çiçek açıyor, topraklar ısınabiliyorsa.
Kazabiliyorsam toprağımı, gün ışığında çapa kürek elde. Çalışabiliyorsam gece gündüz, ekip biçebiliyorsam dileğimce…
Soframda aşım, bardağımda suyum varsa. Sesim gür çıkıyor, özgür özgür bakabiliyorsam dünyaya.
Sen varsın gözbebeklerimde, sen varsın Atatürk’üm sen varsın.
Yazabiliyorsam gönlümce ve dahi okuyabiliyorsam…
Sen varsın yüreğimde, sen varsın Atatürk’üm sen varsın.’
Bil ki!.. Daima izindeyiz, seni yürekten sevmekteyiz. Gösterdiğin hedeflerden, hiçbir ödün vermeyiz.
Dün olduğu gibi bugünde, bugün olduğu gibi yarında… Canımız sağ oldukça, izinden gideceğiz Atam.
Laik, demokrat ve Cumhuriyet Türk çocukları senin izinde ilerleyebilsin inşallah…
Ne mutlu Türk’üm, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıyım diyene…
İşte, 10 Kasım’lar bu yüzden milletçe tuttuğumuz yasa rağmen; Atatürk’ün fikirlerinin daha iyi anlaşılarak tatbik edileceği günler olmalıdır. Bugün bizler onu her zamankinden daha iyi anlayarak, düşüncelerinden daha iyi istifade ederek, bilimin ışığında ülkemiz ve milletimiz için daha iyi neler yapabiliriz onu düşünmeli ve zaman geçirmeden işe koyulmalıyız.
Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş olan bu büyük insan; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” demek suretiyle kurduğu cumhuriyete sahip olunmasını ve çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılmasını arzu ve temenni etmiştir.
Atatürk, yenilikçi ve ileriyi görebilen özellikleri yanında büyük bir komutandır aynı zamanda. Türk Kurtuluş savaşına yön vermiş, milleti ile birlikte “ya istiklal ya ölüm” parolası ile hareket ederek, zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi olmuştur.
1938 yılından beri, her 10 Kasım, Ata’mızı kaybetmenin verdiği büyük hüznün yanında, onu daha iyi anlamanın gereğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak ta değerlendirilmelidir. O’nun hayatını, ilkelerini ve bizden yapmamızı istediği şeyleri, bilimsel olarak ortaya koymak ve uygulamak, bizlerin birinci vazifesi olmalıdır. Atatürk devrimleri bugün bir çok ülkede örnek olarak kabul görmüş bir vaziyette ele alınmaktadır. Bağımsızlığını tam olarak kazanamamış bir çok ülkeye Atatürk devrimleri, ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Bütün bunlar Atatürk’ün evrensel bir dünya görüşünün mimarı olduğunu da göstermektedir.
Bizler her 10 Kasım’ı, bıraktığı eserlerin izinde, ülkeyi daha da ileriye götürebilmek adına neler yapılabileceğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak görmeliyiz. 10 Kasım’ı, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni bizlere emanet ettiği bir gün olarak düşünmek, sanırım daha doğru bir yaklaşımdır.
Her 10 Kasım’ın üzerimizde oluşturduğu kaçınılmaz hüzne rağmen, anlam ve önemi bakımından büyük bir gün olduğunu sanırım artık daha iyi anlıyoruz. Atatürk’ün izinde yürüyen ve ulaştığı çizgiyi daha ileriye götürebilecek bir kuvvetin varlığını damarlarında hisseden Türk gençliği, kendisine yakışan başarıyı elde etmekte ve etmeye de devam edecektir.
Biliniz ki sizler genç nesiler; Atatürk’ün ilkeleri ışığında, onun çizdiği medeniyet ve çağdaşlık yolunda, hiç yorulmadan yürümekle, ona en büyük hediyeyi vermiş olacaksınız. Biliyorum ki sizler; Atatürk’ün ümit ettiği o gençliksiniz. O’nun izinden ayrılmadan, ülkemizi her alanda başarıdan başarıya koşturacak olan sizlersiniz. Bundan hiç şüphem yoktur.
Ama ne zaman kendi değerlerine, benliğine, öz varlığına dönüş yapıp, silkeleneceksin ve kendine geleceksin, ne zaman?!.”
“Hiç mi kurtuluş mücadelemizi okumadın; hiç mi geçmişine dönüp bakmadın; hiç mi atanı-dedeni, ecdadını tanımadın? Ataların düşmanları, yani dünün düşmanları bugün de farklı şekillerde senin düşmanların; sadece çizmeli değiller, kravatlılar… Mütareke yıllarında, biz cephede savaşırken iç düşmanların varlığını, arkadan hançerlemelerini kimse anlatmadı mı?..” Anlatmadılarsa anlatmayanların ayıbı ama sen Atatürk’ün sayesinde okuma ve yazma öğrendin, otur ve oku tarihini, silkelen, uyan kendine gel ey Türk gençliği…
Sorar ta yukarılardan, seslenir Anıt Kabirden Atan…
-“Sana niye emanet ettim ben bu ülkeyi?..”
-“Uyuyasın diye mi?..”
-“Har vurup harman savurasın diye mi?..”
-“Uyan, çocuk uyan!… Yarın çok geç olabilir…”
Her zaman duyarım bu sesi ben aklım erdiğinden buyana, hele ki 10 Kasımlarda hep bunlar gelir kulağıma. Utanırım. “Affet beni Gazi Paşam, affet Beni Atam…” diye haykırasım gelir cihana…
Hüseyin Nihal ATSIZ ‘TÜRK KIZI’ şiirinde: “Ben bin cihana değişmem şu öksüz Türklüğümü…” İşte öylesine haykırırım avaz avaz… Bu yüksek şuuru, ondan güzel kimse, ondan güzel hangi söz anlatabilir.
Bu topraklara göz diken iç ve dış mihraklar: Türklük isteyen varsa içinizde hemen yollayayım. Hem de Karakeçili bir Yörük oğlundan… Anlarsınız o zaman TÜRKİYE CUMHURİYETİNE sahip çıkan Türk evlatlarının ne demek istediğini…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir kurtuluş destanının en büyük kahramanı olarak sadece tarih sayfalarının derinliklerinde değil yüce Türk milletinin kalbinin tam ortasında sevgi yumağına sarılı bir halde bulunmaktadır. Atatürk’e olan sevgi ve saygımız dünya var oldukça devam edecektir. O’nun vatanı adına yapmış olduğu hizmetleri gelecek nesillerimize en iyi şekilde anlatmalı ve öğretmeliyiz. Anlatmalıyız ki çok büyük zorluklar içerisinde kazanılan Kurtuluş Savaşının ve kurulan cumhuriyetin değeri daha iyi anlaşılsın.
Atatürk’ü anlamak onun fikirlerini çok iyi bilerek tatbik etmekten geçer. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması bir devrin yeniden yazılmasıdır adeta. Yurdun dört bir yanı işgal altında inlerken, bağımsızlık ateşi hiçbir zaman sönmeyen Türk milletine önderlik yapan Atatürk, milletimizin esaret altında yaşamasını aklının ucundan bile geçirmeyerek, tarih sayfalarındaki, inancın zafere dönüştüğü, en büyük bağımsızlık savaşının mimarı olmayı hak etmiştir.
Atamızın en büyük emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne her yönü ile sahip çıkacağımıza söz vererek, onu bu ölüm yıldönümünde bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, konuşmama Atatürk’ün şu sözleriyle son veriyorum; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk!..
Sen ebedi İstirahatgahında rahat uyu! Bizler emanetin olan Türkiye Cumhuriyeti’ne her zamanki gibi gönülden sahip çıkarak, sana layık bir millet olmaya devam edeceğiz.
Ruhun şad olsun…
10 KASIM 2022
#öskurşun#
“BU GÜN ON KASIM”
‘Ordular ilk hedef Akdeniz dedin
Savaşın sonunda zafere erdin
Bu vatanı Türk’e hediye verdin
Türk Ulusu sensiz gülmüyor Atam
Gündüz güneş idin gecede aydın
Bütün devrimleri ülkeye yaydın
On kasım da aramızdan ayrıldın
Türk Ulusu sensiz gülmüyor Atam
Kal bir bak dağlarda çiçekler soldu
Her gün şehit geldi, millet kahroldu
Şehit anaları saçların yoldu
Türk Ulusu sensiz gülmüyor Atam…’