Gün doğumu, rüzgâr serin esmeye başladı. Bahçeye inerken, kış günleri geçti gözümün önünden, kar ve fırtına.
Sıcak günleri mi bırakıyorduk. Dallar yapraklarından mı ayrılıyordu. İçime bir hüzün çöktü. Salınarak gelen bir yaprak, yanımdan geçti ve toprağa kavuştu.
Yaprak sararırsın ve sen de geçersin bu dünyadan.
Meyve ağaçları aldığı suyu, yaprağına iletir. Su yapraktan meyvesine geçer. Yağmura sevinir, suyu adeta içer. Yapraklar sararır ve dökülür. Dallarındaki meyve de dalda kalıcı değildir. O da dökülür, kalmaz dal uçlarında.
Meyve olgunlaşırsın ve sen de geçersin bu dünyadan.
Zamanı gelen mutludur ki kimi sararır, kimi tatlanır ve veda ederler bu dünyaya. Kimseye kötülük bırakmadan, sessiz ve sedasız ayrılırlar.
Dere kenarındaki kavak ağacına bakınız, boyu alabildiğince uzamış ve yaprakları genişlemiştir. Yapraklar gelen suyu kullanır ve gerekli büyümeyi yapar. Geniş yapraklar ağacın dibine düşmüş ve solmuştur. Geniş kavak yaprağı da geçmiştir bu dünyadan.
Varlıklar arasında, bir düzen olduğu, bilinir. Yapraklar da görevini yapıp mutlu bir şekilde ayrılır ve geçer bu dünyadan. Ayrılırken incecikten, bir serzenişte bulunur ve şarkısını mırıldanır. Şarkısını mırıldanırken, geçer bu dünyadan.
Yağmur damlaları söğüt ağacından doğrudan toprağa düşer. Yaprak diye bir engeli yoktur. Meyve ağacına ise yaprak yerine onlara özlem duyan meyveler onu arar. Çünkü sıra kendine gelecektir.
Dallar, yaprakların iniltisini duydu ve hüzünlendi. Bir daha ki yapraklanmaya kadar, üzüntüsüyle baş başa kaldı. Meyvelerin olgunu toprağa düştüğünde yaprağa mı özendi diye geçti aklından, özenti değil zamanı gelmiş ve geçmişti bu dünyadan.
Çıplak kalan dallar, rüzgâr, yağmur ve kar fırtınalarına artık açıktı. Açıktırlar ama az soluk alırlar ve etkilere kapatır kendini. Böylelikle geçmezler bu dünyadan.
Dünyada varlığını sürdüren ve görevini hakkıyla yapan da geçer bu dünyadan.
Mutludur ve geçip giderken, birinin sen de geçersin bu dünyadan, dediğini duyar gibi olur.
Hasan TANRIVERDİ