Başlığı çok iyimser bulup, sürecin böyle gelişmeyeceğini düşünenler olacaktır.
Hatta bu ordunun siyasi iktidardan emir almadan, değil PKK ile savaşmak, bu ordunun bu vatanı hiçbir şartta savunmayacağı kanaatinde olanlar olabilir.
Amerikan savaş makinesinden duydukları ile düşünenler olabilir.
Ancak tarihin içinden baktığımızda, milli orduların hep direndiğine şahit olunmuştur.
Önce net olguları ortaya koyarak yürüyelim.
ABD ve Batı bize ne diyorlar? IŞİD ile savaş.
IŞİD ile savaş milli ordunun görevi değildir. IŞİD ile savaş Amerika’nın savaşıdır.
Milli ordu, IŞİD’la Amerika için savaşmaz.
Milli ordunun savaşacağı kuvvet PKK’dır.
Eğer PKK ülkemiz içinden, bir devlet çıkarmaya çalışıyorsa, ordunun tek görevi, bu tehdidi ortadan kaldırmaktır.
Ayn el Arap (Kobani) düşecekmiş! Düşerse düşsün.
IŞİD orada kime karşı savaşıyor? PKK’ya karşı savaşıyor. Kobani’yi savunamayan PKK, öte yandan Türkiye’den toprak alarak devlet kuracakmış!
Böylece PKK’nın da, Batı tarafından ve içeride ki işbirlikçileri tarafından ne kadar da büyütüldüğü ortaya çıktı.
Ayn El Arap PKK’nın ana üssüdür.
Dolayısıyla, şimdi, ABD’nin dediğini yapar ve PKK ile birlikte Ayn El-Arap’a girersek, Amerika’nın kurduğu veya kurmaya çalıştığı Birleşik Kürdistan’ın kuruluşuna hizmet etmiş oluruz.
Kobani’yi IŞİD’a karşı savunmak; Türkiye’nin çıkarları ile uyuşmamaktadır.
Birleşik Kürdistan’ın kurulması için Türkiye’nin atacağı adımlar, tıpkı Kuzey Irak’ta Barzani oluşumuna hizmete benzer.
Gelelim önümüzdeki sürecin nasıl işleyeceğine…
Siyasi iktidar, Amerika’dan aldığı emir gereğince, Açılım adı altında ne kadar çırpınırsa çırpınsın, PKK; Türkiye’nin varlığına birincil tehdittir.
Bu tehdit daha fazla ertelenemez.
PKK sorununu halletmeden, başka ülkeler için demokrasi sorunu öne çıkarmamız, hayatın gerçeği ile bağdaşmaz.
Ordu inisiyatifini genişlettikçe, şunu göreceğiz; IŞİD’a lojistik destek kesilecek, Suriye devleti terörle baş edebilecek hale gelecektir.
IŞİD, Batının, mili devletleri istikrarsızlaştırmak üzere kurduğu bir örgüttür.
Emperyalizmin kontrolünden çıkınca, emperyalizmin planlarını bozunca(Birleşik Kürdistan Planını) Batı onu hizaya çekmeye çalışıyor.
Güneydoğuda iki devlet bir arada olamayacağına göre; eninde sonunda bir hesaplaşma noktasına gelinecektir.
2 Ekim 2014 Tezkeresi, bazı olumsuzluklar taşısa da, PKK ile savaşa kararının ilk başlangıcıdır.
İster PKK ile savaşın, ister başka bir ülke ile savaşın, savaş; savaşanların yürüttüğü bir iştir.
Savaşın yürütülmesi ikircikli kararlarla olmaz.
PKK ile biraz savaşırım, biraz sevişirim(Açılım) bu ikisi bir arada yürümez.
Bir varlık ya tehdittir, ya değildir. Biraz tehdittir, biraz işbirliğidir. Bu iş böyle yürümez.
Ordunun gittikçe üstünlük geliştirmesi; gelen tehdidin bölge koşulları nedeniyle ertelenemez hale gelmesindendir.
Gelişen dünya koşulları, Türkiye’nin PKK ile savaşmasına önemli fırsatlar ortaya koymuştur.
IŞİD’ın Amerikan çıkarlarına karşı tehdit oluşturması, Türkiye bakımından, PKK ile savaşmak için fırsattır.
Siyasi iktidar, IŞİD ile Türk ordusunun savaşmasına ideolojik sebeplerden ötürü karşıttır.
PKK ile savaşmanın tam zamanıdır.
Siyasi iktidarın bunu durduracak gücü yoktur.
PKK ile savaşı tabi ki valilerle yapmayacağız.
Savaşa doğru ilerledikçe, yetkilerin silahı elinde bulunduranların tarafında olması gerekir.
Savaş iç ahenk ister.
Mevcut siyasi iktidarın bagajındakilerle bu savaş yürütülemez. Ordu tam yetkili olmalıdır.
Sonunda, ordu, siyasilere sen çekil aradan demek zorundadır.
IŞİD’a gelince; ABD’nin kendi yarattığı bir sorundur. Kendisi uğraşsın. Biz kendi ülkemizin içini temizleyelim.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com