İlkokuldaki kankamdı Ayşe. Hani neredeyse bitişik ikizler gibi gezersiniz ya küçükken birileriyle. Biz de öyleydik işte.. O yaşta çok güzel türkü söylerdi . “Bitlis’te beş minare“ ile Bitlis’i, “Edremit Van’a bakar”la Van’ı merak eder dururdum. Her yörenin rengi türkülerle akardı bizim eski, çizikler içindeki tahta sıraların üstüne. Düşünürdüm ben de; Edremit Van’a nasıl bakar ki? İpek Yolu üzerinde yeralan, ve göz alabildiğince uzanan Van Gölü’nün kıyısına yapıları ile inci gibi dizilen bir şehir Van.. Sabah ulaştığımız şehirde başlangıcımız tabii ki “Van kahvaltısı.” Göz dolduran, ancak israfa da kaçmayacak şekilde miktarları ayarlanmış güzel bir kahvaltı geldi önümüze. Otlu peyniri, balı, kaymağı, peyniri tabii ki yöreden ve lezzetli. Murtuğa ve kavut ise daha önce hiç tatmadığım farklı lezzetlerdendi. Burada olduğumuz sürece, bu kahvaltılarla aç kalmak imkansız sanki. Van Gölü’nün güzel manzaraları ile bizi Ahtamar’a götürecek tekneye ulaşmak için yola devam ediyoruz. Göl değil de sanki açık denizdeyiz gibi.. Her ne kadar günümüz meta/para dünyası olup duygular ve sezgiler hiçe sayılsa da, insanız ve istesek de istemesek de çoğumuz pek tabii ki duygusalız.
Mitolojik ve dinsel hikayelerin dış rölyefleri, fresklerin ise iç mekanı süslediği Ahtamar Kilisesi’ne ve Ahtamar Adası’na yol alırken, Tamara’ya aşık çobanın göl sularından yükselen sesini duyuyoruz sanki” Ah Tamara”. Kutsal Haç Katedrali veya Surp Haç Kilisesi olarak bilinen yapının( Ermeni Kilisesi) 7. Yüzyılda Kudüs’ten İran’a, oradan Van’a kaçırılan hakiki haçın bir parçasını saklamak için Kral 1. Gagik emriyle, mimar Manuel tarafından 915-921 yılları arasında inşa edilmiş. 2. gün rotamız Doğubeyazıt.. Muradiye Şelalesi görülmesi gereken yerlerden. Asma köprüyü de denemeden olmaz tabii.
Osmanlı- Safevi Savaşı’nın yapıldığı meşhur Çaldıran Ovası yol manzaramız. Tendürek Volkanik Dağları’nı izleyerek Doğubayazıt’a gidiyoruz. Ağrı(Ararat) Dağı ise, eteğindeki bulutlar ve olanca görkemiyle selamlıyor bizi. İran halı ve kilim atölyesinde ilmik ilmik işlenen desenler gözalıcı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilip, Selçuklu mimari izlerini taşıyan, batılı sanat akımlarının da etkisi görülen İshak Paşa Sarayı büyük bir yapı kompleksi. Rehberimiz İshak Paşa Sarayı’nın Topkapı Sarayı ile yarışabileceği görüşünde. 2000 yılından beri Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan saray yapısı görülmeden geçilmemesi gerekenlerden 2 milyon yıl önceki bir volkanik patlamayla Van Gölü oluşmuş. Tatvan’ a doğru yol alırken heyecanlıyım. Hep okul kitaplarında görmüştüm krater göllerini. Bu defa gerçeğini görüyorum; Nemrut Krater Gölleri.. Buhar bacaları, kendine has botanik dokusu ile harika bir görsel şölen adeta. Bu manzaralarda odun ateşinde demlenen bir çay molası ise şahane. Manzara eşliğinde yola devam edip Ahlat’a ulaşıyoruz. Ahlat’da Ahlat ağacı bulamıyoruz belki ancak Urartu, Pers, Selçuklu, Osmanlı, Eyyubi, Mervani, Bizans, İlhanlı izlerini taşıyan kentte Selçuklu, Mervani kültür hazineleri olan kümbetleri ve taş işçiliğini görebiliyoruz. Geniş bir alanı kaplayan Ahlat Selçuklu Mezarlığı ve mezar taşları son derece dikkat çekici. Kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı dizayn edilmiş taşların her birinde sanki farklı bir yazı, farklı bir hikaye var. 4. Gün artık şehri, müzeyi ve ve kaleyi gezme zamanı. Van Urartu Müzesi’nde yeralan eserler(steller(insan stelleri), kalkanlar, bel kemerleri ve daha nicesi) ince bir işçiliğe sahip. İncecik desenlerle hikayeler işlenmiş kemerlerin üstüne. Urartu’lar bu konuda boşuna ünlenmemişler, burası kesin. Urartu Alfabesi müze duvarında. Dünyada Urartu’ca konuşan 36 kişiden biri olan ve Urartu alfabesini oluşturan ilk kişi bir arkeolog ya da bilim adamı değil. Çavuştepe Kalesi’nin emekli bekçisi Mehmet Kuşman. Azim, istek, yaptığı işe aklını, gönlünü verme.. Geceleri Van Kalesi’nin ışıklandırması gözalıcı. Yetmiyor tabii, gündüz gözüyle kaleye çıkıyoruz.
Kısaca diyelim; Asur kraliçesi Semiramis tarafından kurulan şehir, Urartu’lar zamanında imparatorluğun başkenti olmuş(Tuşpa). Kalkolitik, Tunç ve Demir Çağı’na kadar geri giden tarihiyle şehir, verimli arazileri, gölü, akarsuları ve iklimi ile çağlardan beri yerleşim yeriymiş. Pek çok medeniyetin gelip geçtiği şehirde Türk, Kürt, Ermeni, Azeri, Arap ve Zaza nüfus yaşamış. Kalede Urartu kralı Argişti’nin mezarına çıkış birazcık zorlu olsa da, görmeden geçmiyoruz. Menua Sulama (Şamran) Kanalı, Urartu döneminde Kral Menua tarafından yaptırılmış. Bu kanal Edremit’ten tarım alanlarına ve Van’a hayat veriyormuş. Tur başlangıcından itibaren gün batımını Kız Kulesi ya da Kıztaşı olarak bilinen seyir terasından izlemeye niyetlendik. Gezinin yoğun programından, ancak son gün fırsat bulabildik. Seyir terasından Van’da gün batımı görülmeye değer. Gördüğümüz/ gezdiğimiz yerler haricinde bende kalan izlenimler ise; Van ve çevresi; manzarası ve doğasıyla olduğu kadar çeşitli medeniyetlerden ve Asurlularla devamlı savaş halinde olduğu bilinen Urartulardan kalan kültürel hazineler ve izlerle görülmeye değer önemli bir yer.
Urartu halı kilim atölyesi benim için ayrıca özeldi. Urartu motifleri ağırlıkta. Kadın emeğine önem veriliyor, öğretiliyor.
Usta kalem Yaşar Kemal’in “Adalar” serisindeydi yanılmıyorsam. Duyguların ilmek ilmek işlendiği kilimlerden bahseder. Burada dokunan her kilimin ve halının bir öyküsü var ve bu kilimler/ halılar sizinle konuşuyor. İnsan figürlü stelleri de ilk defa Van-Urartu müzesinde gördüm. Vaktiyle Ezidilerin de bu bölgede yaşadığı söylenmekte. Boş alan çok, Van ve çevresinde kıraç gibi görünen çoğu alanın mera olduğunu öğreniyoruz. Hayvancılık geçim kaynağı. Zaten yörenin et yemeklerinde lezzeti hemen fark ediyorsunuz. Kadınların bellerinde altın veya altın görünümlü kalın kemerler dikkat çekici. Sokaklarda yerel kıyafetlerle dolaşan, düğüne vs. giden kadınlarımızla da çokça karşılaştık. En sade olanında, yaş farketmeksizin ufak zarif işlemeler, parıltılar, pullar görmeniz mümkün. Çarşı pazarda karşılaştığımız insanlarda genel bir memnuniyet ve mutluluk var gibi. Şehir merkezi dışındaki sokaklarda(çarşı, villa, site bölgesi hariç) ışıklandırma az bence.
Tarım belirli bölgelerde. Elması ünlüymüş ve cevizi. Önümüzden kamyonlarla geçen ve tezgahları süsleyen dev lahanalar da görmedik değil. Ünlülerden diğeri; Van gölü canavarı mı dersiniz, incisi mi bilemedim; inci kefali. Yıllar öncesinden kalan savat işçiliği hakkında, bu işin ustası bir ailenin çalıştırdığı atölyede savat yapımı hakkında bilgi aldık, ilginçti. Aynı zamanda bileklikler, küpeler vs.. satış yapıyorlar.
Gezimiz Ekim başındaydı. Gündüz sıcak, akşamları ise hafif bir mont bu mevsim için yeterli geldi. Otlu peynir dışında da çeşit çeşit lezzetli peynir bulabilirsiniz burada. Cevizlere dikkat, çetinini seçmeyiniz.. İpek yolu her ne kadar eski devirdeki önemini kaybetmiş olsa da burası hâlâ ipek yolu, ve bir ticaret şehri. Tatvan’dan bahsetmeden olmaz; güney sahil kasabalarımız gibi güzel coğrafyaya sahip bir yer burası. Pek çok şehrin aksine her gittiğimiz yerde çalışanların, esnafın yoğun ilgisi ve güler yüzü (çoktandır tatil yörelerinde bunların unutulmuş olduğu da düşünüldüğünde) dikkat çekici. Turizmi geliştirmeye çalışıyorlar.
Van, turizm açısından Ege’ye ve güneye rakip olabilir mi? Neden olmasın? Bunu hep beraber göreceğiz. Henüz bakir gibi duran Van Gölü sahillerinin ise gelecekte bozulmamasını dilerim. Bu geziyi düzenleyen İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Siyasal Gezginleri’ne teşekkürler. Ayrıca turun organizasyonu, planlaması, isabetli yer seçimleri, yerel rehberlerimizin seçimi ve en önemlisi liderliği/ yol göstericiliği ile sayın Yusuf Nuraydın’a ve tabii ki katılımcı güzel dostlara çok teşekkürler. Eksiklerim ve kusurlarım varsa affola diyelim . Ve evet, doğruymuş.. . Edremit hakikaten Van’a bakıyor. Semiramis’in gerdanlığı gibi önünde uzanan güzel Van’ı Şamran’ı ile kucaklıyor, besliyor ve koruyor.. Edremit ve Van’ın hikayesi bence güzel bir aşk hikayesi.. Adil, güvenli, huzurlu ve mutlu günlerde kalınız. Sevgi ve saygılarımla..
İstanbul ,Süreyyapaşa Sağlık Meslek Lisesi'nden hemşire olarak 1989 yılında mezun oldum.
Severek ve isteyerek 1991 yılında girdiğim İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü'nü okulumuzun, değerli hocalarımızın katkısı ile 1995 yılında bitirerek ilk lisans diplomamı aldım. Gece nöbetçi hemşirelik, gündüz üniversite öğrenimi ile, çalışarak okuyanlardanım.
1995 yılında İstanbul'da özel bir bankada memuriyete başladım. 2017 yılında aynı bankadan emekli oldum.
İlgi alanım olan tarih ve toplum konusunda Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Tarih Bölümü'nü 2020 yılında,
aynı fakültenin sosyoloji bölümünü 2023 , Medya ve İletişim önlisans bölümünü 2024 yılında tamamladım.
Tarih, toplum ve arkeoloji özel ilgi alanım.
Öğrenmek yaşam boyu süren bir aktivitedir, kendim için devam diyenlerdenim.
Üniversite öğrencisi tek çocuk sahibiyim.
Yazmak, okumak, öğrenmek, araştırmak, seyahat ise vazgeçilmezim.
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.