Fiilen hayatta ne olup olmadığı, ne kadar olup olmadığı, neyin hayal olup olmadığı, neyin mümkün sayılıp sayılmadığı bir yana.
Karşınıza geçen sivil veya asker “otoritelerin ne anlattığı, “tarih”in nasıl aktığı veya nasıl yorumlandığı, hepsi bir yana;
“Cumhuriyet” diye bir şeyden bahsedecekseniz, öncelikle “adalet duygusudur.
O yüzden, bizim “Cumhuriyet”, olan biten bir yana, bunlara ciddi bir ufuk açılması bakımından çok önemli bir tarihi dönemeçtir. Çünkü “Cumhuriyet” üstüne düşünmekte, “Cumhuriyet’in kendisi en önemli adımdır!
Lakin vurulacağı önemli tartı da bizatihi adını aldığı “kavram”dır.
“Cumhuriyetimiz”, adalet duygusuyla yüklü ve adalet duygusu veren bir terkibe ne kadar sahip?
“Cumhuriyetimiz”; ezilenin, dışlananın, hırpalananın, tahakküm altına alınanın, baskı görenin, farklı doğanın ve farklı olanın, mağdur kalanın, mazlum düşenin, haksızlığa uğrayanın, kimsesizin özgürlüklerini, haklarını, haysiyetini, varlığını, kimliğini, kişiliğini, insanlığını; eşitlik ve kardeşlik ilkeleriyle korumak için çırpınıyor mu?
Yoksa daha çok “cumhuriyetçi” görünenler, büyük sivil veya askerler, bu rejimi; insanların etnik kökeni, inancı, mezhebi, ibadeti, inançsızlığı, farklı düşünceleri, eleştirileri, hak talepleri, maddi vaziyeti, çaresizliği, korkuları, statüleri, sınıfları, rütbeleri, eğitimsizlikleri, güvencesizlikleri yüzünden maddi, manevi, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel, sınıfsal olarak ezildikleri, hırpalandıkları bir hale mi sokup çıkardılar?
Bu memleketin temel sorularından biri o yüzden temeldendir:
1. Cumhuriyetçiler hakikaten cumhuriyetçi mi?
2. Demokratlar hakikaten demokrat mı?
(Kimi “liberaller “in hakikaten hep “liberal” olması gerekmiyor; onlar “serbest”!)
“Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman hızla ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişmesini inkâr etmek olur. Bundan sonra beni benimsemek isteyenler bir temel eksen üzerinde, akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurla”
Deve kuşu misali yaparak, yaşanan karşı devrimi görmemek, karşı devrime karşı, bütün cumhuriyetçileri birleştirmemek için ayak diretmek, küçük hesaplar ile cumhuriyet kuvvetleri arasına kama sokmak, aymazlıktır.
Bütün cumhuriyetçi, siyasal parti, kitle örgütü, meslek odaları, platformlar, artık gerçeği anlamalı, bu gerçeğe uygun, çözüm ve yöntemler geliştirerek, yurttaşı Kurtuluş mücadelesine katan Mustafa Kemal’ler gibi, birleştirmelidirler.
“Selam ilk ateşi yakanlara
Suyun önünü açanlara
Selam olsun karanlığın bağrını yırtarak
Şeriatı, yobazlığı, insanın insana kulluğunu
Toprağa gömenlere”.
İki AYYAŞIN ayağının tozu olamayanlar bugün, O’nun makamını kullanarak sarfettikleri sözler ve izlerini silmek üzere verdikleri çaba içimizi yaksa da, kenetlenerek buna bir SET oluşturabilir, Cumhuriyetimizi İLELEBET payidar kılmak bizim elimizde…