Kur’an peygamberi övüyor… Selâda övüyor, örtüşüyor işte. SELÂ bid’at deme.
Selâda ki tastikler Kur’an öğretileridir. Rasul olduğunu… Hatemül enbiya olduğunu… Haykırıyor sela… Bid’at deme.
Zeyn-ul Arab der ki: “Bid’at, dînin aslına dayanmayan kıyaslarla, ihdas olunan şeylerdir.” Herevî de şöyle der: “Bid’at, celî veya hafî olarak Kitab ve Sünnet’e dayanmayan, sonradan ihdas edilen görüşlerdir.”
Güzel-çirkin diye ayırmaya mecbur kalınmış bid’atler… Halbuki, kur’anda yok sandığımız bid’atı hasene dediğimiz şeyler aslında kur’anla örtüşüyor… Sünnetle örtüşüyor… İslama ekleme sanılsa da,İslama ekleme değillerdi bid’at sandığımız bir çok şey… Ama eksik anladık İslamı demedik…
İmam Birgivi’nin bazı haşiyelerinden naklen, Tarîkat-i Muhammediyye’nin şarihleri Ebû Saîd Hâdumî ve Şeyh Receb’in tesbitlerine göre bid’atler şunlar denilmiş… “Mevlit okumak” için de bid’at denilmiş… Ama Mevlitte ki tasdikler kur’anla örtüşüyor… Mesela “Allah adın zikredelim evvela” demeyelim mi? Bu eylemimize ibadet demeyelim mi…
Selaya, mevlide bid’at diyen… “Asr-ı Saâdet’te böyle şeyler olmamıştır.” deme.” Anam babam sana feda olsun ya Easulellah “demedi mi ashap… Selâda, mevlitte ne eklemeler yaptık ki biz… İslâmı eksik anladık deyin… İslâm kıyamete kadar anlaşılmaya çalışılsa yetmez de… İslâma sınır koyma… Ağacın yaprağının ağacın çekirdeği ile alakası yok mu? Aynı genlerde değil mi…
Koşum Yar Şadırvanlara
Şadırvanlar yar
Koşum yar şadırvanlara
Koşu yar şadırvanlara
Varılmaz cemale onsuz
Varılmaz cennete onsuz
Kapanır yollar…
Anne kucağı gibi
Ademde bu aşk
Havva da bu aşk…
Çıkarlar cennetten.
Meleklerde bu aşk…
İnerler arza.
Uyku tutma yakamı
Koşum var şadırvanlara
Koşum yar şadırvanlara
Ezanlar çiçek etti gönlümü
Koşum yar şadırvanlara
Koşum var şadırvanların dostluğuna şimdi
Mürşidim Yunus
Gururluyum şimdi gönlümle
Gururluyum
Gönlümün Leyla’sı
Leylaların hası…
Elim dilim ve alnım koşuda…
Koşum şadırvanların dostluğuna
Şadırvanlar yar
Gaflet tutma yakamı
Koşum şadırvanlara
Koşum yar şadırvanlara
Mürşidim oldu Yunus
Elim dilim ve alnım koşuda
Koşum şadırvanlara bu en mavi koşu
Koşum seccadelere bu en çiçek koşu
En hızlı adımlarla en nurlu koşularla
Koşum yar şadırvanlara
Koşum yar şadırvanlara
Götürür beni gül sevgiye
Kirli ağacım dalım yağmurlarda
Koşum şadırvanların dostluğuna
Körlük tutma yakamı
Koşum şadırvanlara
Mürşidim oldu Yunus
Şimdi çiçeksiz gözüm dikenli özüm…
Koşum şadırvanların dostluğuna
Gül sevgiye…
’Hayye alel felah’…
Haydin gül sevgiye derken minareler
“gel habibim” demedi mi yüce Allah
Bütün asırlara ışıkları vuran gül güneş o
Güneşlerin en şefkatlisi
Adem affoldu onu anınca…
Günahı büyük dilim
Nuhun, İbrahimin… (s.a.v.) dilinde o gül gibi
Ebu talibin elinde o…
Varlığın gönlünde o
Ey mürşidim Yunus
Gül sevgiye koşum
Gönlü göz gibi
Bir çiçek gibi
Seyreder varlığın sırrını
Ezanlar okunurken
Koşum şadırvanların dostluğuna
Ahir zaman fitneleri tutma yakamı
Koşum şadırvanlara
Koşum gül sevgiye
Bu aşk var parçalanan taşta
Ey çiçeksiz ellerim çiçeksiz alnım
Ağaçtaki yeşil yaprakta
Bu aşk var uçan kuşta…
Bu aşk var dalgalanan denizde nur gibi
Bu aşkla yanıyor güneş üflenmiş sur gibi
Bu aşk İbrahim’in ateşini söndüren ateş
Bu aşk hicret yolcularında kılıç gibi
Şimdilerde yetim yolcuda bu aşk,yetim yolda bu aşk…
Mürşidim oldu Yunus
Koşum şimdi gül sevgiye
Bu aşk gül gibi Medine’nin toprağında
Halim’enin kollarında bu aşk
Güneş gibi
Kaç bahar daha geçecek yetim çöller
Yetim diller
Yetim gönüller
Asır yetim hangi bahardasın ey gül aşk
Koşum gül sevgiye
Mavi semada o güneş…
Eski günahlarım tutma yakamı
Koşum şadırvanlara
Koşum yar şadırvanlara
Bir an yetim bırakmasın bu gönlü aşk
Çiçeksizdi alnım çiçeksizdi ellerim
Koşum şadırvanların dostluğuna