81 ilde yapılması planlanan bu çalıştay dizisinin dokuzuncusu 20 Ocak 2015’te Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn. İdris Güllüce’nin de katılımıyla Kahramanmaraş’ta gerçekleştirilecek. Bakanlığın, bu çalıştayın yol haritası mahiyetindeki ilgili yönergesi çerçevesinde bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim..
Bu çalıştaylar dizisinde Maraş’ın “zor bir şehir” olarak öne çıkacağını tahmin ediyorum. Neden zor?Çünkü son derece çeşitli ve zengin potansiyeline rağmen bu imkanları harekete geçirmekte çok geç kalmış, bunu farkedip harekete geçmesinden sonra da geç kalmışlığın getirdiği telaş ve arayışla, takriben son 30-40 yıl gibi çok kısa bir zamana, gelişme adına çok sayıda telafisi zor hataları sığdırmış bir şehirdir.
Öte yandan, henüz harekete geçirilmemiş imkanlarının çeşitliliği ve fazlalığı; şehrin kimliğini inşa etme gayretinde orta-uzun vadede beklenen sonucu alabilmek için, şu sıralarda verilecek kritik kararlarda öncelik-sonralık tespitinin son derece isabetli yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bu isabetliliği sağlayabilmek için de cevap bulmamız gereken en temel soru şudur: Bu çalıştayın üç temel ayağı olan “şehir kimliği, çevre bilinci ve mekansal planlama”yı hayata geçirirken amacımız sadece kendimizi mutmain etmek midir; yoksa bölge, ülke ve dünya ölçeğinde, özgün şehir kimliği ve tarihi-geleneksel mirasını moderniteye ezdirmeyen kalkınma anlayışıyla özgün bir yer edinmiş, hem içeriden hem dışarıdan göz kamaştıran bir Kahramanmaraş mı hayal ediyoruz?.
İşte bu soruya verilecek samimi cevap ve o cevabın içini dolduracak istikamette, körükörüne taklitten ve ezberleri tekrarlamaktan uzak bilinçli çalışmalarla murad ettiğimiz sonucu alabiliriz. Benim cevabım (ki, genel kanaatin de bu yönde olduğunu varsayıyorum), içeriden ve dışarıdan göz kamaştıran şehir olarak gelişme sürecini yürütmek ve sonuçlandırmak şeklindedir. Dikkatle bakılırsa, her yazıp çizdiğimi de buna dayandırdığım görülebilir. Bu süreçte yapılacak stratejik hatalar, kaynakları ve geç kalmışlığımızdan dolayı zaten çok kıymetli olan zamanımızı çöpe atmak demektir.
Eğer şehri dünyaya açmak iddiasındaysanız, şehir planlama ve imar hareketini sadece konut ihtiyacını giderecek bir faaliyet olarak görme lüksünüz olamaz. “Bir kesim” hariç, betona fazlasıyla doymuş olan Türkiye ve dünya insanı; iş, tatil, tanıma/bilgilenme ve sair sebeplerle seyahat edeceği yerlerden hoşnut kalması, iyi intibalarla ayrılması ve tekrar gelebilmeyi arzu etmesi için, düne göre çok daha farklı kriterlere sahiptir. Bu beklentileri iyi okumaz ve kendinize ona göre çeki düzen vermezseniz, sonuç hayal kırıklığı olabilir.
Bahsi geçen yönergede yerinden yönetim konusuna da atıf yapılmış. Bu meyanda gözardı edilmemesi gereken mühim bir konu var. Bir şehri orada yaşayanlara rağmen bir yere getiremezsiniz, getirseniz de bunu sağlamak için gösterdiğiniz emekle mütenâsip bir sonuç ve hoşnutluk devşiremezsiniz; velev ki hedeflediğiniz nokta gerçekte şehrin ve o insanların hayrına bile olsa bu böyledir. Bu konuda Maraş ve Maraşlılar açısından önemli bir handikap var, “zor şehir” dememin sebeplerinden biri de budur. Şöyle ki;
Bizim insanımızda, uzun süre kapalı bir toplum mahiyetinde kalmanın getirdiği yerleşmiş bazı zihinsel şablonlar hâlâ çok etkili. Hal böyle olunca bu şablonlara uymayan herhangi bir teklifin, istediği kadar faydalı bir yenilik olsun, hüsn-i kabul görmesi çok zor. Tersinden bakarsak; bir sebeple ortaya çıkmış güçlü bir beklenti, yerine gelmediği takdirde, ne kadar makul gerekçe sıralansa da hayal kırıklığına mani olamıyor. Mesela ‘hızlı tren’ dersem, siyasiler ve karar alıcılar ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaktır. Bu handikapın bir an önce giderilmesi için, kamuoyu zihninde yer etmiş bu kalıpların suhûletle kırılması adına idarecilere, siyasilere, kanaat önderlerine hayli görev düşmektedir.
Zaman zaman Ahir dağına teleferik ve kış sporları merkezi yapılması konuşuluyor. Bu proje öncelik açısından ne kadar doğrudur, emin değilim. Hemen yanıbaşımızda Erciyes ve az ötede Palandöken gibi merkezler varken, üstelik iç ve dış ulaşım ve turizm altyapısı gibi meselelerde bizden fersah fersah ilerideyken bu projeye büyük miktarda kaynak harcamak yerine, fizibilitesi çok daha iyi olan projeleri öne almak, yoksa da geliştirmek, hedeflediğimiz sonucu almak bakımından daha faydalı olmaz mı!?. Gördüğüm kadarıyla halihazırda belli çabalara ve faaliyetlere konu olan Başkonuş yaylası bile, bu anlamda iyi değerlendirilememektedir; Ahir dağı -şimdilik- yerinde duradursun, buradaki düzenlemeleri daha iyi bir noktaya taşımakla işe başlamak sanırım daha isabetli bir tercih olacaktır.
Tabii şehir kimliği deyince aklıma ilk gelenlerden biri o şehre özgü yerleşim düzeni ve yapılaşma ise, bir diğeri de sokak isimleri ve hikayeleridir. Bu vesileyle bu konuda da verilecek cesur bir kararla, vaktiyle Maraş’ta yapılan bu hatadan geri dönülecek adımın atılmasını diliyorum.
Şununla bağlayalım; BILSEK öncülüğünde hazırlanan ve 50 civarında STK’nın da mutabakatıyla 2014 başlarında kamuoyuna duyurulan bir belge var. Yabana atılmayacak o metinde yeralan hususların bu çalıştaya önemli ölçüde ışık tutacağını düşünüyorum.
Bu çalıştayın Kahramanmaraş ve hemşehrilerimiz için hayırlı kararlara/sonuçlara vesile olmasını dilerim.