Oy kullanacak seçmenlerin neredeyse tamamı, seçimden birkaç gün öncesine kadar tercihlerini yapmış durumdalar. Son günlerin manşet haberlerinin, köşe yazılarının, televizyonlardaki oturumların, tartışmaların seçmenin tercihleri üzerinde pek bir etkisi yok. O halde bu yazının okuyucunun oy tercihi açısından bir esamisi de yok!
Aslında bugün için yazmaya da gerek görmüyordum. Ancak Gerçek gazetesinde perşembe günü yayınlanan Ayhan Ongun’un güzel yazısından ötürü, düne dair bir kez daha yazma gereği duydum.
“AKP nefreti Kenan Evren sevgisine dönüşüyor” diyen Ongun, haklı olarak salt AKP’ye nefretten dolayı, oligarşik diktanın bilumum zulümlerinin unutturulmaya çalışıldığı ve öyle ki dünün perdelenmesinin fütursuzluğunun diktatör Kenan Evren’e karşı nötr (hatta sempatik) bir tavra dönüştürüldüğüne parmak basıyor.
Bodrum Yalıkavak’ta “Kenan Evren Caddesinin” adının kaldırılması, CHP’li meclis üyelerince engellendi. Muğla’da ve daha birçok yerde Kenan Evren’in adının verildiği cadde, park, okul adlarının değiştirilmesine AKP meclis üyeleri de karşı çıktılar.
Bir diktatörün savunulmasında AKP’li, CHP’li, MHP’li kimi meclis üyeleri, kimi yerlerde ittifak halindeler! AKP, darbe karşıtı pozisyonuyla çok övünmesin, tabanına baksın!
Solcuların yargılamak istediği darbecileri, AKP Hükümeti yargılıyor.
Ya solcular yargılamak istemiyorlardı, ya da güçleri yoktu!
Bu her iki gerekçe de doğru, ama en doğrusu, güçleri yoktur!
Ancak bir şey daha var: Bir kısım solcuların en azından ideolojik ve siyasi alanda, dolaylı ya da dolaysız olarak TSK ile bağları. Bu jakobenci durum, sorunlu bir alan olarak ortada duruyor. Damarlarında ulusalcılığın/milliyetçiliğin dolaştığı sol, değişimin karşısında amorflaştı ve salt bir aidiyet duygusunu yaşamanın zavallı çırpınışlarını sergilemekte.
Bir başka gerçek de şudur: Vesayet rejiminin geriletilmesini, darbecilerin yargılanmasını AKP’nin dışında hiçbir siyasi güç yapamazdı!
AKP, iktidar sahasında yayılıp yoğunlaştıkça, bir başka otoriter yapı kuruyor! Bu da doğru! Ancak AKP’nin diktatör diline muhalefet; darbecilerin, apoletlilerin, yargı ve bürokrasi oligarklarının savunulmasından geçmez! Padişah diline karşı paşa dili savunulamaz!
Türkiye solu, berbat bir durumdadır!
Türkiye sağı zaten berbatlıkla özdeştir!
Eğer demokratikleşme bizim pusulamız ise, her türlü ceberut yapıya karşı tavır alınmalı ve tavır alanlar da desteklenmeli. İşte “Yetmez ama evet” diyenlerin anayasa oylamasında AKP’nin yanında olmasının nedeni budur.
AKP’ye nefret, insanı körleştirir!
Zaten nefret, insanı körleştirir!
Ben AKP’ye muhalifim diye yerim hiçbir zaman, ama hiçbir zaman Ergenekoncuların yanı olmayacaktır!
Ben dostlarımın, fikirdaşlarımın katillerini ve onların tasmalarını elinde tutanları asla, ama asla unutmayacağım.
Katledilenlerle aynı düşünmesem bile, sisteme muhalif oldular diye katledilen insanların katillerini ve onların tasmalarını ellerinde tutanları asla, ama asla unutmayacağım!
Ben Başbakan Erdoğan’ın otoriter diline karşıyım diye yerim hiçbir zaman, ama hiçbir zaman vesayet rejiminin sahiplerinin yanı olmayacaktır!
Bu ülkede vesayet rejimi geriletildi ama son verilemedi.
Tehlike, zayıflamış da olsa devam ediyor.
Ancak bu durum böyle diye benim yerim; gittikçe otoriterleşen, babalanan, dayılanan, siyaseten fütursuzlaşan Başbakan’ın yanı olamaz!
Kim demokratik taleplerin dile getiricisi ve takipçisi ise, ben onu destekliyorum.
Pusulam demokrasidir!
Takım tutar gibi, siyaset yapmıyorum.
Ve ben ömrümce katilleri, zalimleri, soyguncuları, devlet patentli sırtlanları unutmayacağım!
“Seçimden önce son yazı” başlığına göre yazımın sonunu bağlayacak olursam, seçime bağımsız adaylar olarak katılanlar da var!