Genel seçime yalnızca iki gün kaldı. Sonucu son anda sandığa girecek kararsızların oyları belirleyecektir. Kaynağımı açıklıyorum; bizzat ben. En azından son üç seçimde böylesi kararsız kaldığımı
hatırlamıyorum. Etrafa bakıyorum kararsızlarla dolu. Doluya koyuyorum almıyor, boşa koyduğumda durum vahim.
Biraz sempati duymaya başlasam bu kez adayları gözüm tutmuyor. Bazen lider yetersiz kalıyor ve en çok güven duygusu kalpten akıla bir türlü varamıyor.
Ancak kararlıyım bu kararsız duyguya pazar sabahı veda edilecek. Ceza meza derdim değil. Tuhaf ama önceki gün yine uğradığım küçük bir dükkanın ardından başka duygu sarıyor beni.
Kendim, oğlum, tüm çocukların geleceği kadar Terzi Erol Bey’e de takmış durumdayım.
Efendim anlatayım kimdir, söz ettiğim Terzi Erol.
Alsancak’ın ara sokaklarında küçük dükkanı var. Her yan pantolon, gömlek, etek, elbise dolu. Ceketler yan tarafta sıralı. Epi topu teçhizat arka arkaya sıralı iki Brother dikiş makinası.
Belalısı birçok müşterisinden biriyim. Evde ne kadar bozuk fermuar, pantolan paça, daraltılacak giysi varsa yığıyoruz bu küçük dükkana.
Erol Bey’i farklı yapansa bu aşamadan sonra başlıyor.
Küçücük bir parçayı dakikalarca doktor titizliğinde inceliyor.
Eğer “Bakın artık olmazsa atarız” derseniz, fırça yenilecek demektir. Bana göre çıldırtıcı boyuttaki parçalarla o tüm gün gözlerini oğuşturarak uğraşıyor.
***
Sıra ödemeye mi geldi. Rakamı söylerken utanan sıkılan bir yüz. “Sen bu kadar ver yeter” diyor. Ödemem gereken rakam en az iki katı. Karşınızda “Söyleyemem ben şimdi o kadar para” diyen bir esnaf. Muhtemel Anadolu’da çok vardır bu dürüstlük ama bizler, büyükşehirin ortasında alışkın değiliz.
Her yer üç liralık mala 10 lira isteyen aslan parçalarıyla dolu.
Sohbet ediyoruz bir ara. İzmir’in ilk erkek konfeksiyon mağazasını 1968’de Gündoğdu Meydanı’na yakın yerde açtığını anlatıyor. Vitrindeki takım elbiseleri dükkanın arkasında dikiyorlarmış. İzmir’in kalbur üstü isimlerinin sıraya girdiğini söylüyor yine aynı mütevazılıkla. Sonrasını sormadım.
O günden bugüne nasıl gelindi, çok önemi yok. Para işlerinden anlamadığı ortada. Ama dürüst kişiliğinden, işine olan sadakatinden ve o eskilerde kalan ‘beyefendi’likten zerre taviz vermemesi zaten asıl başarı.
***
Seçim vaatleri haliyle hep ekonomi cephesinden yapılıyor. Doğrudur refah mutlaka tabana yayılmalı. Ancak keşke ülkeyi yönetmeye talip olanlar tüm gelişimi yükselen beton bloklarla ölçmeseler.
Yeniden insan kıymeti bilen, eğitimi, toplumsal vicdanı ve eşsiz kültürü de yaşatmak dertleri olabilse.
Toplumsal açıdan köşe dönmeci zihniyete eğilip, çok bozulduk, yamulduk ama nice güzel örnekler var.
Oyum artık bu duygulara en yakın kim teğet geçerse, o partiye.
Yalnızca esnaf değil, işçisinden, zor koşullarda yatırıma çabalayan işadamları dahil alınterini dürüstçe döken herkes ve
Terzi Erol gibi güzel insanlar adına bana, hiç olmazsa bir oyluk borcumuz var gibi geliyor.