Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma…
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenazemi gördüğün zaman firak, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman, elveda elveda demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret, güneşle aya gurubdan hiç ziyan gelir mi?
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?
Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? Can Yusuf’u ne diye kuyuda feryat etsin?
Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç.
Zira senin Hayy u Hu’yun, mekansızlık aleminin fezasındadır.
Mevlana
Ruh dişidir. Bizler, manevi varlıklar olarak dişiyiz. Bu evrendeki tek erkek ise Allah'tır. Bu maddi dünyadaki kadın-erkek ilişkilerine baktığımızda, kadın zevk verenken, erkek zevk alandır. Başka bir deyişle, kadın vererek zevk alırken, erkek alarak zevk vermektedir. Fakat ilişkinin en doruk noktasında, artık zevk veren ya da zevk alan gibi kavramlar tamamen ortadan kalkar. Her iki taraf da – kadın da, erkek de – birbirlerine zevk verir ve aynı zamanda birbirinden zevk alır.
Aynı şekilde, manevi varlıklar olarak bizler, hepimiz dişi olduğumuz için Tanrı'ya zevk veren tarafız. Tanrı ise bizden zevk alan… O'nunla olan ilişkimizin doruk noktası ise aydınlığa ulaşacağımız an olacaktır. O andan itibaren artık her iki taraf için de [aziz (ermiş, aydınlanmış kişi) ve Tanrı] zevk alan ve veren kavramları silikleşerek kaybolur ve geriye sadece birbirlerinden zevk almak kalır.
Hepimiz bir gün o mertebeye ulaşmak ve bu gerçeği idrak etmek için çaba göstermeliyiz. Kendi "zevk veren" konumumuzu hatırlamalı ve bu özelliğimiz doğrultusunda Tanrı'yla ilişki ya da bağlantı kurmaya çalışmalıyız. O'na zevk vermek ve O'nu mutlu etmek için çabalamalıyız. Çünkü bizler, ancak zevk verdiğimiz ölçüde zevk ve haz alabiliriz. Zaten hepimizin nihai hedefi de bu değil midir? Hepimiz zevk almayı arzular, mutluluk peşinde koşmuyor muyuz? Dikkat edin, gündelik hayatımızda, sevdiğiniz kişiyi mutlu etmek için bir şeyler yapar ve onu memnun etmeye çabalarsınız (yani ona zevk vermeye çalışırsınız). Onun mutlu olduğunu görmek ise sizi kat ve kat mutlu eder (yani ondan zevk alırsınız). Mutluluk ve vecd kaynağı olan Allah'a yapılan her şeyin katlanarak döndüğünü göz önünde bulundurduğumuzda, O'na zevk vermenin, O'nun mutluluğu için çaba göstermenin hazzını ve keyfini tarif etmek mümkün müdür sizce?
Şeb-i Arus… Gelinin Gecesi… Uzun bir ayrılıktan sonra Sevgiliye (Allah'a) kavuşulacağı, ayrılığın sona ereceği ve özlemlerinin giderileceği o gün… Hz. Mevlana, özlemle beklediği ölüm gününü bu şekilde adlandırmaktaydı… Kendisini gelin, Tanrı'yı ise damat olarak görmekteydi… Çünkü evrendeki tek erkeğin Allah olduğunu ve O'nunla olan ilişkilerimizde hepimizin dişi olduğunu çok iyi biliyordu.
Şeb-i Arus… Gelinin gecesi… Uzun bir ayrılıktan sonra Sevgilimize kavuşacağımız gün… Herkese nasip olması dileklerimle…