Bugün Sazsızozan mahlasını nasıl aldığımı anlatma vakti geldi artık. 2006’lı yıllar, okulumuzun gayretli bir edebiyat öğretmeni olan Nuran Buhan Girgeç, Gazi Üniversitesi’nde düzenlenen Aşıklar Şölenine gitmiş, Şöleni’nden üç tane halk ozanımızı da okulumuza davet etmiş, onlar da sağolsunlar varolsunlar kabul etmişler, sazlarını kapıp gelmişler okulumuza, gençlerle söyleşelim diye.
O zaman Cumhuriyet Anadolu Lisemizin güzel bir çok amaçlı salonu var, sahnesi de olan. Biz diğer edebiyat öğretmenleri de çok sevindik tabi halk ozanlarının okula gelmesine, nedeni ise o yıllardaki müfredatta dokuzuncu sınıfların o dönem konuları Halk Edebiyatı ve Aşık Tarzı Edebiyatı. Hah dedik çok güzel bir tesadüf bütün lise birinci sınıfları indirelim salona, öğrensinler bir güzel Aşık Edebiyatını. Ama olmaz işte okullarda her istediğin her zaman. Acar ve acer idareci arkadaşlarımız kırk dereden su getirip yok dokuzuncu sınıfların hepsi inerse çok gürültü olur, yok sandalyeler yetmez, yok salon çok kirlenir yok sandalyeler kırılır gibi bir çok bahane ve terane ile sadece o anda dersi edebiyat olan üç beş dokuzuncu sınıfı indirdiler salona. Benim de dersim dokuzlara idi, indim sınıfımla sevinerek çünkü derste saatlerce anlatsan veremeyeceğin bilgileri alacaktı çocuklar yaşayarak, görerek hissederek. Kaç yılda bir Mamaktaki bir okula üç aşık gelir ki güzel fırsat yani. Çocukları salona indirdik, oturdular, okulumuza halk ozanlarının geldiğini onları güzelce dinlemeleri gerektiği uyarı ve bilgilendirmelerini yaptık, zaten müdürün odasında olan misafir ozanlarımız geldiler, salona girdiler, sahneye çıktılar, yerlerine oturdular, salona baktılar öğrenci az, tabi alkış da az, çocuklar koca salon boş olduğu için aralarda boşluklar bırakarak aralı sıralı oturdular. Biraz bozuldular aşıklar, öğrenci azlığına, beklediler daha öğrenci gelir diye bir müddet, sazlarına ayar verdiler, ayar uzayınca biraz, okul müdürü başlaya bileceklerini söyledi en ön sırada oturduğu yerden aşıklara. Aşıklar biraz şaşkın biraz isteksiz tıngırtattılar sazlarını, neyse “Ayak verelim” dediler, atışma için ilk ayak “Bugün bize hoş geldiniz olsun” dedi aşıklardan biri. Aşıkların ikisi birer dörtlük çaldı söyledi isteksizce salona bakıp bakıp. “Hoş geldiniz ayaklı” üçüncü aşık Aşık Kul Nuri uzun tuttu sazın ara peşrevini hem de canlı çaldı çaldı, bir uçtan bir uca salondaki öğrencilere iki üç kez baktı baktı, sazı çalmayı uzattı da uzattı ve attı dörtlüğü ok gibi:
“Gönlümüzün arıları
Nerde bunun yarıları
Hep boş kalmış araları
Bugün bize hoş geldiniz”
Salondaki öğrenci azlığı canını sıkmıştı ozanın belli ki. Zaten benim de canım sıkılmıştı az öğrenci indirildi salona diye, herkesin, müdürün şaşkın bakışlarına aldırmadan ayağa kalktım, sahneye çıktım, aşıkların önünden mikrofonu aldım, salonda çıt çıkmıyordu o an, dedim ki:
“Okulumuzun arıları
Dersde bunun yarıları
Sevgi dolu araları
Bugün bize hoşgeldiniz”
Salonda bir alkış koptu, alkıştan inliyordu salon, çocukların şaşkınlık ve tutukluları gitmiş, öğretmenlerinin de bu işe katılması, aşığa cevap vermesi çok hoşlarına gitmişti. Onlar sazlı ben sözlü epeyce atmıştık, aşık dili ve geleneğine göre. O arada ders bitmiş teneffüs zili çalmıştı sazın sesine salona birçok öğrenci girdi, bazılarının da dersi uygundu kaldılar, öğrenci sayısı arttıkça atışma kızıştı, üçüncü aşık Aşık Kul Nuri zorlu bir rakipti epeyce dörtlük atmıştı sitemli sitemli son olarak:
“Aşığı bilmez dinlemez
Türküyü çalmaz söylemez
Madonnadan beri eylemez
Bu okulun çocukları”
Demesin mi? Durur muyum, beni kim tutar?
“Aşığı da bilir sever
Türküyü de çalar söyler
Hem Madonna hem aşık dinler
Bu okulun çocukları”
Der demez yine alkış tufanı, tabi sayı arttığında daha gür alkışlar, o gün epeyce atıştık aşklarla, ne dese cevabı veriyordum dörtlüklerle, öğrenciler coştukça coştu. Neyse Proğram bitti öğrencileri sınıflara aldık, nöbetçi öğrenci”Hocam sizi Müdür Bey odasına çağırıyor” dedi, gittim, aşıklara çay ve ikram vardı müdür odasında. Müdür bey ismen de tanıştırdı bizi, ben de tekrar “Hoşgeldiniz okulumuza”dedim, o öfkeli olan atıştığım aşık” Müdür Bey okulunuzda aşık varmış zaten bizi niye çağırdınız”dedi. “Aman efendim benimkisi öğrencileri ortama alıştırmaktı aşıklık ne gezer ” dedim. “Yok yok iyi atıştın ozan” dedi. Ben “Estağfurullah ben ozan değilim hem sazım bile yok” dedim. O da”Sen de Sazsızozansın” dedi. Teşekkür ettim. “Şimdi de bir yerel televizyon kanalına çekime gidiyoruz akşam saat sekizde izleyin” dediler, gittiler, ben izleyemedim ama akşam izleyen arkadaşlar olmuş, aşıklar demiş ki “Bu gün Mamak’da Cumhuriyet Anadolu Lisesi gittik, atışmaya başladık bir edebiyat hocası da bizimle atıştı, bize atışlarıyla baştuttu diye olanı biteni anlatmışlar. E benim de bu olaydan sonra nurtopu gibi bir mahlasım oldu işte dostlar. Alemdir aşıklar ve aşıklık geleneği. Aşksız ve türküsüz kalmayalım inşallah. Şimdi saz çalmayı mı öğrensem ne etsem.
ŞÜKRAN UÇKAÇ YARGI SAZSIZOZAN
17.10.19 ANKARA