Bu yazım yalnızca erkekler için…
İnsan doğası diyor psikologlar, hem düzenden tekdüzelikten yana hem de heyecandan yeni arayışlardan …
Öyle çok örneğini gördüm ki bunun. Mesela yıllar önce tüm baskılardan, yerimizden yurdumuzdan 5 bin kilometre uzakta yaşarken yanımızdaki arkadaşlarımızın çoğu kendilerini öyle dağıtmışlardı ki hayretle izlemekten başka bir şey yapamamıştık.
Onlar hem tek düze hayatlarından kopmuşlardı hem de Türkiye’de asla bulamayacakları bir ilginin içine gark olmuşlardı.
Biraz açmam gerekirse; bizim halkımızda yoğun bir şekilde yaşanan ‘‘Ya benimsin ya toprağın’’ zihniyeti karşı taraftaki kadınlar için “İlk defa birileri kendimi bu kadar özel hissettiriyor” şeklinde algılanıyordu bu da bizim cephedekilerin süngüsünü iyice düşürüyordu.
Öyle ilginç ilişkilere şahit oldum ki o zamanlar, yargılamamayı, yalnızca anlamaya çalışmayı öğrendim.
Bu yaşadığım tecrübelerin üzerinden on beş yıl geçti.
Bugün uzun zamandır düşüncelerimin bir kısmında olan konuyu sizinle paylaşmak istedim.
Çok hızlı yaşanan ve çok hızlı tüketilen ilişkiler çağına geldik.
Sosyal medyanın olumsuz etkilerinden bahsetmeyeceğim burada…
Sosyo-ekonomik durumu çok hızlı değişerek yükselenlerden bahsedeceğim.
Bir akademisyen, bir iş adamı veya bir devlet görevlisinden…
Başarı veya ilgi öylesine kör ediyor ki gözlerini aslında diyor ben daha fazlasını daha iyisini hak ediyorum. Bu düşünce onları esir ediyor. Harika aileleri ve harika çocukları varken her şeyi tepetaklak etmeyi başarıyorlar.
Unutuyorlar otokontrolü, örfü, ahlakı…
Hızla yükselip ilerleyen aile babalarından kim varsa kibre düşmeyen, Çoluğundan çocuğundan başkasını gözü görmeyen önlerinde saygı ile eğiliyorum.
Biliyorum ki sizin de çocuklarınız bu toplumun temel direkleri olacaklar. Çünkü çocuklar söylediklerinizi değil yaptıklarınızı yapacak.