Türkiye’de gündem hiç mi hiç bitmiyor!
Şimdi de Yargının bir kolu olan bireyin hak, hukuk, adalet savunucuları Avukatlarımıza, ülke asayişi savunucuları polisimizin barikatları, kalkanları, sert müdahaleleri var! Türkiye için, halkı için, huzur ve refahı için, mutluluğu için mücadele eden, avukatlarımız ile polisimizin arasına kalkanların-jopların girmesi üzücü.
Bitecek amma az kaldı!
Gazetemi hayata geçirdiğim tarih, 2000’den bu yana yazdık durduk! Türkiye’de şeriat adımları atılıyor, uyanın dedik… ATATÜRK posterleri çöp kutularına atılırken; ATATÜRK düşmanlığı hareketlendi dedik… İstiklal Marşımız okunurken ayağa kalkmayanları, saygı duruşunda bulunmayanları NANKÖRLER diye yazdık-çizdik…Bayrağa bez parçasıdır diyenleri LANETLEDİK, şerefsizler dedik… On Kasımları “bayram” olarak kutlamak isteyenlere MÜNAFIKLAR dedik… ATATÜRK’ü sevmiyorum diyenlere; olabilir amma SAYGI DUYMAK zorundasınız dedik… Keşke Yunan kazansaydı diyen ve geberip gidene LANETLERİN YAĞDIĞINI yazdık…”Türkiye Cumhuriyeti” tabelalarından TC’yi kaldıranları KINADIK…ATATÜRK büstlerine saldıranlardan NEFRET ettik! Türk olduğu halde “Türk değilim” diyenleri, aslını inkar dedik… Cumhuriyeti değil HİLAFETİ istiyoruz diyenlerin kimlere hizmet ettiğini yazdık… Bölücülüğü savunanlara, böl – parçala – yönet sistemi kimseye fayda sağlamaz dedik. Kendinize gelin dedik. Dış güçlerin Türkiye üzerinde planları olduğunu, bu oyuna gelinmemesi gerektiğini yazdık… “Türkiye Cumhuriyeti bir bütündür. Parçalanıp bölünemez. Parçalanıp bölünmek yok olmaktır” dedik…
Dedik, söyledik, yazdık, çizdik amma bir türlü anlatamadık.
Bugün Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi ile Türkiye’de çok seslilik veya çok renklilik, ya da çok partili sistem kalktı, kalkıyor!
Düşünebiliyor musunuz BAROLAR, en tabii hakları olan YÜRÜYÜŞ haklarını bile kullanamıyor, izne tabi olmadığı halde “İZİNSİZ YÜRÜYÜŞ” denilerek durdurulmaya, önlerine barikatlar kurulmaya, ENGELLENMEYE çalışılıyor!
İnanılır gibi değil. Neymiş efendim GEZİ olayına dönüşmesinden endişe ediliyormuş!
Daha da neler…
Bunlar; değim yerindeyse tek tip kıyafetleri olan, anlı şanlı Baro Başkanları. Aralarında provakatör olacak, hareket edecek bir tek kişi yok. Saldırı eyleminde bulunacak, kırıp dökecek bir tek kişi yok. Bir basit silah yok. Terörist yok. Sadece yürüyecek ve savunma hakkının kaldırılmaması için seslerini duyuracaklar o kadar.
Silahsız ve saldırısız herkes yürüme hakkına sahip değil mi? Anayasa böyle diyor. Bunun için izin bile gerekmediği Anayasa’da yazılı.
Oysa bugün ister inanın, ister inanmayın savunanların mücadelesi, yine savunanlar tarafından engelleniyor! Evet yapılan aynen bu. Tek farkları; birileri silahsız FİKRİ savunma askerleri, diğerleri de ASAYİŞİ savunan silahlı askerleri.
Baro başkan ve üyeleri, Cuma gününden buyana yürüyor. Ankara’ya geldiler. ATA’nın huzuruna çıkacaklar. Anıtkabir ziyaretinden sonra bir açıklama yapacak dağılacaklar. Amma engel koyuluyor, neden?
Yağmur altında yürüyen Baro Başkanlarına geceyi geçirmeleri için kurulmak istenen çadırlara müdahale edildi. Verilecek bir tas çorba red edildi.
Evet Türkiye’nin nereden nereye getirildiği ortada
ATATÜRK Cumhuriyeti, Laik sistem, Kemalizm’in sonuna doğru hızla yaklaştık.
Sözün Özü!
Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi belki bugün için birilerinin menfaatini kolluyor, kendilerine katkı sağlıyor olabilir amma yarınlarda özellikle de bu kesimin kafasına balyoz gibi inerse hiç şaşırmayın!
Çünkü; ceza ve suç isnat edilerek alınan yolun sonu da gelecek elbet! İşte o zaman uyanacak olan kesimin uyanmaması için tokmak, o tarafa da dönecektir. Kaçınılmaz.
gazete2000@hotmail.com