İlk yazımda savunma sanayi hakkında genel bilgiler vermiştim…
1- Mevcut potansiyel gelişme hızı, hepimizi gururlandırmaktadır. Şöyle ki;
a) İHA ve SİHA’larımızın başarıları hepimizi mutlu etmektedir.
b) Bu sektördeki genç evlatlarımızla gurur duymakta ve övünmekteyiz. Fevkalade çalışkan, pratik, başarılı ve fedakâr insanlardır. Her türlü övgüye ve desteğe layıktırlar. Başta yazılım mühendisleri olmak üzere, harika işler yapmaktadırlar.
c) Bu evlatlarımız “lazer güdüm seti” yapabilmiş, bize 500 bin dolar tasarruf sağlamışlardır. En önemlisi de uygulanan ambargoyu boşa çıkarmışlardır.
Kamikaze İHA’lar havada saatlerce kalmakta, düşman radarlarını çalıştığı an imha etmekte ve savunma sistemini yok etmektedirler. Bu arada TÜRKSAT uydularından da yararlanılmaktadır. (Kara, hava ve deniz kuvvetlerimiz ile mükemmel iş birliği vardır.)
Konya’daki “Hava Eğitim Pisti”miz fevkalade mükemmeldir.
Silah sanayinde dünyada 13’üncü sıradayız ve ihracat hızla artmaktadır. (En son Tunus’a 150 milyon dolarlık ihracat yapılmıştır. Libya ve Gürcistan’a hücum botlar verilmiştir. Ukrayna ve birçok devletle anlaşmalar yapılmıştır.) Şu an savunma sanayinde 1500 şirket mevcuttur ve 600 proje yürütülmektedir. İHA’ların haricinde, insansız kara ve deniz araçları da üretilmektedir. Deniz savaş araçları, denizaltı ve akıllı mühimmat üretilmektedir.
2- Bu başarılı ekibe her türlü desteğin verilmesi şarttır. Şöyle ki;
a) Bu sektörde, “mutlak bir liyakat sistemi” uygulanmalıdır. Torpile, kayırmaya, partizanlığa kesinlikle mahal verilmemelidir. Yurt içindeki ve dışındaki “parlak beyinler” için uygun ortam sağlanmalıdır. (Mesela, başta ASELSAN olmak üzere, çok sayıda ayrılan olmuş birçoğu da yurt dışında gitmiştir. Bu evlatlarımız neden kaybedilmiştir? Problem nedir?)
b) Hem evlatlarımızın hem de tesislerin güvenliği çok önemlidir. (Birçok; hiç inandırıcı olmayan, intihar vakası yaşandı. Uçak kazasında çok sayıda, müstesna değerimizi kaybettik.) Tesislerimiz dağınık yerlerde olmalı, tek bir bölgede toplanmamalıdır. Sanayi casusluğuna dikkat edilmelidir.
c) S-400 konusu bir an önce açıklığa kavuşmalı, tam anlamıyla faaliyete geçtiğine halkımız inandırılmalıdır. Ayrıca çok önemli olan, (İsrail’in başardığı) “Demir Kubbe” sistemine sahip olmalı, hava savunmamızı güçlendirmeliyiz. Süpersonik füze ve savaş uçaklarının yapımına hız vermeliyiz.
d) Silahlı kuvvetlerimizin daha dinamik hale gelmesinden gurur duymaktayız. Şu an 18 komando tugayımız mevcuttur. Ancak Özel Harp Kuvvetlerini ve Türk Mukavemet Teşkilatı güçlendirilmeli; gayri nizami harp kurslarına önem verilmelidir. (Bizim ABD tehdidine karşı en büyük kozumuz, gerilla savaşıdır.) Geleceğin “biyonik asker savaşları”na hazırlıklı olunmalıdır. (Çin, savaşçı çalışmaları nedeniyle tenkit edilmektedir. Hâlbuki aynı çalışmaları ABD de yapmaktadır. Fransa da aynı çalışmalara başlama kararı almıştır.) Hedef; insanların klonlanması, CYBORG’ların üretilmesidir. Beyinle bilgisayar arasında yeterli iletişim kurulunca, özellikle de, “insan bilinci makinelere transfer edilince” “Dijital İnsan” üretimi başlayacaktır. Biyo-Nano veya “Sanal İnsan Çağı” başlayacaktır. Yapay zekâ her şeye hâkim olacaktır. (2020’li yılların hedefi budur.) Bu sayede milli devletlerin sonu gelecek; tek din, tek para, tek dil, tek yönetim dönemi başlayacaktır. İllimünati Çetesi tüm dünyaya hâkim olacaktır. Devletler üstü yapılanma sağlanacak, “üst akıl” her şeyi eline alacaktır. Ferdi irade ortadan kalkacak, çiplerle ve HAARP uygulamaları ile tüm insanlar köleleştirilecektir. “Digitalizm Dönemi” başlayacaktır. (Korku dalgası amaçlı corona salgını, bunun bir başlangıcıdır. Bu virüs laboratuvar ürünü olup kasıtlı olarak yayılmıştır.) Üst akılın dini satanizmdir. Alttakilerin dini de dataizm olacak ve tüm bilgiler internete yüklenecektir. İnsan iradesi, aile mülkiyeti, din vb. kavramlar yok edilecektir. Çocuklar ailelerinden koparılacaktır. (Şu anda bile; internet, akıllı telefon ve TV hastalığı tüm aileleri sarmış, ilişkiler ve sohbetler minimuma inmiştir. Salgın yüzünden eğitim de tamamen dijital olmuştur.)
3- Bu korkunç gidişe karşı durmak için, çok kapsamlı ve ciddi çalışmaların yapılması şarttır. İktidar; vizyon, misyon ve stratejilere sahip olmalıdır. Uzun vadeli planlar yapmalıdır.
a) En önemli tedbirler; aile birliğimizin güçlendirilmesi, milli ve manevi değerlerimizin hâkim kılınması ve bilgi ve kültür düzeylerimizin geliştirilmesidir. Herkes tehlikeyi bilmeli, idrak etmeli ve tedbir almalıdır.
Üniversite-Sanayi işbirliği en üst düzeye çıkarılmalıdır. Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü gibi okullar, yeniden dizayn edilmeli yeterli kaynak ve kadro sağlanmalıdır. (Rektör, dekan vb. tayinlerinde partizanlık yapılmamalıdır.)
Yerli yazılım, ilaç, haberleşme sistemleri, tohum, savunma sanayine ve eğitimde; genetik, moleküler biyoloji, bilgisayar yazılım ve programlama, kuantum fiziği, nükleer fizik, makine tasarım, sibernetik, metalürji, yapay zekâ, deniz hukuku, gemi inşa sanayi, fütüroloji vb. konulara öncelik ve önem verilmelidir.
Toplumu eğitmekle görevli okullarda, özellikle öğretmen okulları, imam hatipler, yüksek İslam enstitüleri ve ilahiyat fakültelerinde; matematik, biyoloji, fizik, kimya, astronomi, kozmoloji, sosyoloji, psikoloji, diksiyon, edebiyat, bilgisayar, Türk ve İslam medeniyeti tarihi, genel kültür, yabancı dil vb. derslere ağırlık verilmelidir. Din eğitimi alanlar; Kur’an-ı Kerim’in sadece lafzını değil, anlamı ve ruhunu da öğrenmelidir. Tıbbi nebevi hakkında da bilgi sahibi olmalıdırlar. Toplumu etkileyecek düzeye ulaşmalıdırlar. (“İman ve ilim, bir kuşun iki kanadı gibidir, biri olmazsa diğeri de işe yaramaz” Hadis-i Şerifi’ni değerlendirmelidirler.)
Yurt dışından yardım ve talimat alan; dernek, vakıf ve cemaatler, (çok titiz biçimde) denetlenmelidir. Yeni bir ihanet ve kalkışmaya imkân verilmemelidir. (İslam dünyasında 150 binden fazla cemaat vardır. Çoğu; Siyonistlerin, Evanjelistlerin/ İngiltere, Almanya vb. ülkelerin emrindedir.)