Savunma sanayinin gelişmesi için Kırıkkale’de entegre bir silah sanayinin kurulması hususu, ilk kez İzmir İktisat Kongresi’nde ele alınmıştır. Bu görüş ve kararlar doğrultusunda başlatılan çalışmalar sonucu 1924’te Ankara’da; Hafif Silah ve Top Tamir Atölyeleri, Fişek ve Marangoz Fabrikaları, 1928’de Kırıkkale’de Pirinç Fabrikası, Elektrik Makinaları Fabrikası, 1929’da Kırıkkale’de Mühimmat Fabrikası, 1931’de Ankara’da Kayaş Kapsül Fabrikası, 1931’de Kırıkkale’de Çelik Fabrikası, 1935’te Ankara’da Mamak Gaz Maske Fabrikası, 1936’da Kırıkkale’de Barut, Tüfek ve Top Fabrikaları kurulmuştur. Bu fabrikalar bugünkü MKE Kurumu’nun temelini oluşturmuştur. 90’lı yılların başına kadar MKE Kurumu silahlı kuvvetlerin yurt içinden silah ve mühimmat ihtiyacının tamamına yakınını karşılamaktaydı. (Ne yazık ki ABD’nin emir ve talimatları sonucunda çoğu pasif duruma getirildi.)
1 – Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ABD uyguladığı silah ambargosunun etkilerinin azaltılması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) öncülüğünde; ASELSAN, ROKETSAN, TAİ, HAVELSAN, IŞBİR, ASPİLSAN, TEİ gibi silahlı kuvvetlerimize silah ve mühimmat üreten şirketler kurulmuştur. TSKGV öncülüğünde kurulan şirketlerden günümüzde, 20 binin üzerinde personel çalışmakta, 4 tanesi İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde ilk yüzde, yine dünyanın en büyük 100 savunma şirketinin sıralandığı Defense News Top 100 listesinde yer almaktadır. (Emeği geçen herkese minnettarız.)
2 – Son 20 yılda MKEK ile TSKGV öncülüğünde kurulan şirketlerin gelişmesi çok farklı yönde olmuştur. 1993 yılında İSO 500’te, MKEK ilk 10 sırada yer alıyordu ve 11 bin 293 personeli vardı. 2018 yılına gelindiğinde MKEK 123 sıra gerileyerek 133’üncü sırada yer alırken çalışan sayısı 5 bin 570’e inerek 1993 yılına göre yarı yarıya azaldı. 1993 yılında ASELSAN ise 77. Sırada yer alıyordu ve 2 bin 257 çalışana sahipti. 2018 yılına gelindiğinde ASELSAN İSO 500’te 66 sıra ilerleyerek 11. sıraya yükseldi. Çalışan sayısı ise 3 kat artarak 7 bin 610’a çıktı. 1993 yılında her iki kurum da personel başına yapılan üretimin parasal karşılığı eşit düzeydeydi. 2018 yılına gelindiğinde, MKEK’de personel başına yapılan yıllık üretim miktarı 249 bin 942 TL iken ASELSAN’da 1 milyon 385 bin 670 TL olup, MKEK’nin 5,6 katına ulaşmıştır.
- a) 25 yıllık süre içinde iki kurum arasında bu büyüklükte farkın oluşmasının temel nedeni, iş yapma modellerinin çok farklı olmasıdır. Her iki kurumun 2019 yılı faaliyet raporlarına baktığımızda; ASELSAN’da görev yapan 7 bin 610 personelin 3,074’ü (yüzde 40,4) Ar-Ge birimlerinde çalışıyorlar. Ar-Ge için ayırdıkları bütçe 2 milyar 975 milyon TL ile toplam cironun yüzde 23’ü olarak karşımıza çıkıyor. MKEK’de görev yapan 5 bin 570 personelin sadece 39’u (yüzde 0,7) Ar-Ge Daire Başkanlığı’nda görev yapıyor. Ar-Ge’ye ayrılan bütçe 29 milyon TL, toplam ciroya oranı ise yüzde 1,3’tür. İki kurum arasında Ar-Ge’ye ayrılan insan sayısı ve bütçede 100 kata varan fark vardır. ASELSAN, Ar-Ge faaliyetlerine personel ve kaynak ayıran, mühendislik kabiliyetleri ve kapasitesini geliştirmiş, dış dünya ile rekabet edebilen, yeni ürün tasarlama becerisine ve geliştirme kültürüne sahip bir kurum olduğundan büyüyor ve ilerliyor. Bu kültürün ASELSAN’da yer edinmesindeki en büyük pay, teknik ve idari kadroların büyük bir bölümünü oluşturan ODTÜ’lülere ait. MKEK, Ar-Ge’ye yeterli insan ve mali kaynak ayırmadığı için; mühendislik alt yapısı sorunlu, ürün tasarlama ve geliştirme kapasitesi ise yetersiz kaldığından, küçülüyor ve daha ileriye gidemiyor.
- b) Benzer bir ilişki 2000’li yılların başında Ereğli Demir Çelik Fabrikaları ile İskenderun Demir Çelik Fabrikaları arasında vardı. Ereğli Demir Çelik Fabrikaları, ABD firmaları tarafından projelendirildi ve kredisini ABD sağladı. İskenderun Demir Çelik Fabrikaları ise Ruslar tarafından projelendirildi ve kredisi Rusya tarafından sağlandı, 1975 yılında işletmeye alındı. Her iki tesis de 2001 yılına kadar bir kamu işletmesiydi. Ancak işleyişte önemli bir fark vardı. Ereğli Demir Çelik Fabrikaları gelirlerini garantilemenin ve giderlerini ödemenin tüm sorumluluğunu alacak herhangi bir büyük özel şirket gibi yapılandırılmıştı. İskenderun Demir Çelik Fabrikaları’na böyle bir sorumluluk yüklenmediğinden kısa süre içinde bilindik bir KİT’e dönüştü ve yandaşlarla dolduruldu.
- c) 2001 yılına gelindiğinde 6 bin 433 çalışanı olan Ereğli Demir Çelik Fabrikaları, 921 milyon TL değerinde 3.1 milyon ton nihai mamul üretiyordu. Çalışan başına yıllık mamul üretimi 482 ton ve üretimin parasal karşılığı ise 140 bin TL idi. Ereğli Demir Çelik Fabrikaları İSO 500 listesinde 11. sırada yer alıyordu. 9 bin çalışanı olan İskenderun Demir Çelik Fabrikaları ise, 347 milyon TL değerinde, 1575 milyon ton nihai mamul üretiyor, çalışan başına yıllık mamul üretimi 175 ton ve üretimin parasal karşılığı ise 39 bin TL idi. İSO 500’de 26. sırada yer alıyordu. Aynı işi yapan kamuya ait iki kurum arasında anlayış ve işleyişteki değişiklik nedeniyle çalışan başına üretimde 3 kata varan verimlilik farkı ortaya çıkmıştı.
- d) İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın 2001 yılı zararı 235 milyon dolar, işletmeye alındığı 1975 yılından itibaren toplam zararı ise 3.8 milyar dolara ulaşmıştı. 2002 yılında 50 milyon dolar karşılığında Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’na satıldı. Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’ndaki iş yapma modeli İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nda da geçerli oldu. 2018 yılına gelindiğinde İskenderun Demir Çelik Fabrikası’ndaki çalışan sayısı 4 bin 611 inerken, yapılan yeni yatırımlarla üretilen sıvı çelik miktarı üç kattan fazla artarak, 5,8 milyon tona çıktı. 2001 yılında çalışan başına yıllı sıvı çelik üretimi 175 ton iken, 2018 yılında 1250 tona çıkarak, çalışan başına yıllık sıvı çelik üretimi 7 kat arttı. Yassı ürün konusunda Türkiye kendine yeterli konuma geldi ve milyar dolarlık ithalatın önüne geçildi.
- e) 2018 yılında İskenderun Demir Çelik Fabrikaları’nın cirosu 15,9 milyar TL (3.26 milyar dolar) Brüt kârı 5 bin 172 milyar TL (1,07 milyar dolar), net kârı ise 4,1 milyar TL (850 milyon dolar) oldu. Çalışan başına üretim ve ciroda İskenderun Demir Çelik Fabrikaları, Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nı geçti. İskenderun Demir Çelik Fabrikaları günümüzde ülkemizin 7’nci büyük sanayi kuruluşu içinde yer aldığı Erdemir Grubu 2020 yılında borsanın en değerli şirketi oldu. Erdemir Grubu 2018 yılında (kamu şirketleri hariç) en fazla vergi ödeyen özel şirket oldu. İskenderun Demir Çelik Fabrikaları’nda artan işletme verimliliği ve kârlılığın yeni demir çelik yatırımlarını finanse edecek mali imkanları sağlaması ile Malatya’da başlatılan 750 milyon dolarlık yatırımla kurulacak demir cevherini zenginleştirme ve paletleme tesisi ile 350 milyon dolarlık demir cevheri ithalatının da önüne geçilecektir. İskenderun Demir Çelik Fabrikaları ve Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nın oluşturduğu sinerji ile ülkemiz ve kamu maliyesinin çok büyük kazancı olmuştur.
3 – Bugün ülke menfaati için ASELSAN ile MKEK arasında benzer bir sinerjinin oluşturulmasına ihtiyaç vardır. ASELSAN ciro, personel sayısı ve mühendislik kabiliyetleri açısından MKEK’nin çok önünde olmasına karşılık günümüzde MKEK sahip olduğu ekipman, tesis ve tesislerin üzerinde yer aldığı alanlar dikkate alındığında hâlâ ASELSAN’ın önündedir. Günümüzde verimli bir şekilde işletilemeyen MKEK’ye ait fabrikalar, ASELSAN’a devredilebilir veya sorumluluğa verilebilir. Böylece büyük bir sanayi alt yapısı olan MKEK, ASELSAN’ın yeni ürün tasarlama ve geliştirme kültüründen, mühendislik alt yapısından faydalanarak; dünya ile rekabet edebilen, üretim verimliliği yüksek bir kurum haline gelir. Ürün çeşitliliği artar, savunma sanayinde dışa bağımlı olduğumuz birtakım ekipmanları MKEK tesislerinde üretme imkânı sağlanır. Savunma sanayinde yurt dışına bağımlılığımız azalır, ihracatımız artar, bunun yanı sıra yeni istihdam alanları açılır, artan istihdam ve üretimle savunma sanayimiz ve ülke ekonomisi güçlenir. 1995 yılında Karabük Demir Çelik Fabrikaları, 2002 yılında İskenderun Demir Çelik Fabrikaları ile ilgili alınan cesur ve doğru kararlarla, 2020 yılında ülkemiz çelik üretiminde Almanya’yı geçerek, Avrupa’nın en büyük, Dünya’nın 7’nci büyük üreticisi oldu. Ülkemizin insan kaynaklarını ve sanayi alt yapısını iyi değerlendirdiğimizde bugün karşılaştığımız birçok sorunun çözümünün hiç de zor olmadığı görülmektedir. Eksiğimiz bunları dert edinecek, çözüm arayacak, sorumluluk ve vizyon sahibi yöneticilerin olmamasıdır.
Uyarı: Lütfen bu kritik dönemde üniversitelerin karışmasına izin vermeyelim. Durumu siyasi çekişmelere alet etmeyelim.
Devam edecek…