Bir arkadaşım “Bir kadın niçin makyaj yapar Emine?” Diye sorduğunda yanıtım,” Güzel görünmek için” olmuştu.
Arkadaşım başını sağa sola hafifçene sallayıp “Hayır!” dedi.
Az düşünce esti bellek raflarına doğru… Bir iki saniye geçince; “Karşı cinse hoş görünmek için,” dedim.
Arkadaşım yine “Hayır!” Demez mi!
Ardından fazla bekletmeden yapıştırdı, doğru yanıtı:
“Bir kadın, diğer bir kadın için makyaj yapar..!”
Şaşırmıştım!
Biraz düşününce arkadaşımın yorumuna hayranlıkla katıldım. Evet, mantıklıydı.
Eh, hangi kadın sevmiyordu ki rekabeti?
.
Gençliğimde makyaj yapanlara şaşıyordum.
Yaş 30’lara gelince anladım ki, yüze biraz resim yapmak gerekiyormuş.
Orta yaşımda yok serum, yok kırışıklık kremleri sürenlere şaşıyordum.
Yaş 50′ ye gelince anladım ki, kuruyan cilde biraz krem sürmek gerekiyormuş.
Şimdi yaş 60’a geldi: Botoks yapanlara, yüz gerdirme için, dünya kadar para harcayıp 40 takla atanlara, artık şaşmıyorum.
Sevseler ya yılları yorgun karşılamış, ince ince çizgilerini, diye üzülüyorum.
Çünkü, cildin doğasını bozuyorlar. İleride o uygulamanın yan etkilerinin, ne olacağını bilmiyorlar.
Şimdi hepsi aynı model görünüyorlar.
Frida kaş, her iki yanak tenis topu gibi, dombili dudaklar…
Gözlerde ki ifadelerini anlamak mümkün değil
Her biri şişme barby bebeklere benziyorlar.
Büyük söylemeyeyim; asla düşünmüyorum.
Hem bu yaştan sonra dizi filimlerde mi rol alacağız yahu?
Şimdi aynadaki aksime bakarken, bi düşünce aldı beni… İki kaşımın arasında iki oluklarla yüzümü gülümsemezsem aksi gösteriyor. Bi onlara çözüm bulamadım. Beğenmiyorum o halimi, hemen kahküllerimle örtüyorum üzerlerini.
Göz kenarlarımda oluşmuş kaz ayaklarına parmağımın ucuyla dokunuyorum.
Dudak kenarlarımdan aşağıya doğru inmiş iki çizgiye takılıyor bakışlarım. Her ikisi de simetrik akan _iki nehir_ gibi çeneme uzanmışlar.
Parmak uçlarımla seviyorum, usulca onları…
Parmaklarım uzanıyor makyaj çantama doğru…
Ve iki renk atıyorum yüzümün tuvaline: Siyahı gözlerime, nar çiçeğini de dudaklarıma…
Aynada ki aksime bakıyorum: Sanki gülüşüyle onaylıyor beni.
Arkadaşımın o sorusunu anımsayınca gülümsedim.
Valla, bundan önceki yıllarda da diğer kadınları, hiç düşünmemiştim: Bundan sonra ki, yıllarda hiç düşünmeyeceğim kesin.
Amannn, bana ne!
Hayat kısa, kim ne yaparsa yapsın, umrum değil…
Aynanın karşısından uzaklaşıyorum. Salonun perde aralıklarından gün, gümüş simlerini içeri serpiyor…
Pencereden bakıyorum: ‘Gün aymış,’ diyorum içimden.
Zira hayat beni bekliyor. Onunla işim daha çookk…
Akşamdan valizimi alıyorum. Dışarı uzanıyor adımlarım…
Bende hayata karışıyorum…
Emine Pişiren/ Akçay