Eski evimiz, şehrin uzak bir mahallesindeydi. Komşumuzun evi ise eski fakat sarmaşıklar tarafından sarılmış hâldeydi. Sarmaşıklarla sarılı olduğu için, eski olup olmadığı belli olmuyordu.
Modaya uyduk ve kentsel dönüşüm adı altında, evimizin yenilenmesi kararını aldık. Evimizin yerinde çok katlı bina olacaktı. Çok katlı bina çok sayıda komşu demekti. Uzun yılların komşusu ise evini yenilemeye vermedi. Eski de olsa büyüklerimin evi diyerek, bozulmasını istemedi.
Komşumuz, sarmaşıklı ev iken, çok katlılık sayesinde çok komşularımız oldu. Sarmaşıklı evi komşu bilmeye devam ettik. Sarmaşıklı evin çocukları babalarıyla anlaşamadı ve çok katlı binalara kiraya çıktılar.
Evimiz ve sarmaşıklı evi karşılaştırma imkânı buluyoruz. Çok komşu ve tek komşu. Evimizi yenilememiş olsaydık, benzerliğimiz çok fazla olacaktı. Şimdi ise, ağaçlar, çiçekler ve otlar. Sarmaşıklı evde var bizde ise, hiçbir yeşillik kalmadı. Ağaçlar, rutubetli, meyveler dökülür sinek oluşur. Kuşların cıvıltısı, sabahın seherinde bir harikaydı. Yavrularını bakması ve koruması onları izlemek doğaya ilgiyi artırıyordu.
Bahçede oturmak, çayını kahvesini içmek, rutubetli toprağına ayak basmak. Hayat doluydu. Güzellikleri paylaşmak, uçuşan bulutları izlemek, yağmuru beklemek ve gökyüzünün maviliğinde ay ışığı altında sohbet etmek.
Sarmaşık evin, eskimeyen komşumuzun, yaşantısının güzelliğini görmek. Caddeden geçenlerin böyle evler kalmadı, bari bunları çok katlı yapmasalar diye yalvaran gözlerle eve bakarlardı. Yanı başında, çok katlı evimizi soran bile olmazdı. Çok katlı bina ve çak sayıda komşu. Ne demişler “Ev alma komşu al.” Komşu yeri geliyor kardeşinden daha yakın oluyor sana. İşine koşuyor, yardım ediyor.
Hastalık var, misafirin gelir, telefon edersin, istediğini alır gelir. En azından güvenirsin. Komşuluk anlayışı, sarmaşık ev ile beynimizde yerleşik düzende depolandı. Fırtınalı günleri yaklaştırmadık yöremize.
Hayat yolunda doğruluktan ayrılmadık. Hilekârlığı semtimize uğratmadık. Eski evimiz bize yetmedi diye büyüttük. İnsanın yaşantısında büyük ile küçüğün farkı nedir diye düşünürsek, çok değişik bilgilere ulaşırız. Gördüğünü alır ve eve doldurursan büyük de olsa evler kimseye yetmez.
Evimizi sözüm ona büyüttük. Halbuki büyürken küçüldü, farkında değiliz. Bir evde normal eşya ile oturamıyoruz. Bu kadar küçük evde sürekli kalmayı hayatta düşünmem.
Umutlarımız sönmüş, adeta dili tutulmuştur. Hayata bağlayan hiçbir dal kalmamıştır. Nemli yapraklar kurumaya dönmüş ve cıvıldaşan kuşlar bir taraflara gitmiştir. Evin çatısı çökmüş, çöküntüyü sarmaşıklar kapatmıştır. Evin eskiliği o durumda dahi görünmüyordu.
Çok sayıdaki komşularımız, apartmanın ihtiyaçlarına, temizliğine duyarsız davranmaya başladılar. İşte komşuluk ilişkisi başındaki sıkıntıya bakar mısın?
Eskini imkânsızlıklara rağmen onarımını yapabilirsin ve bağımsız olarak yaşarsın.
Çok katlı binanın derdi bitmiyordu. Sarmaşıklı evin sahibi olan amcaya kardeşim takılırdı. Bir gün yine takılmış ve evinin tamirinde söz çalışacağım. Amca evimden sana ne deyince kardeşim, bahçesinde oturacağım demiş.
Özellikle bahar geldiğinde bahçeden çıkmazdık. Fakat tüm temizliğini yapardık. Gece gündüz otururduk ve bahçede yemeğimizi yerdik.
Çok katlı evimizle sarmaşıklı komşumuzun evini karşılaştırmak mümkün değildi.