Hayalde yaşantının rolünü oynar, ayağının yere değdiğini hissedersin. Genç yaşına rağmen, beklentinin fevkinde, büyük bir çapanın içerisine girersin. Sorumluluk ruhu omuzlarına çökse de toplumda, eğitimci olarak başarıya imza atarsın.
Çocukların bilgiyle donanması için, geceni gündüzüne katar ve bilimsel çalışmaları dünya çapında yürütebilecek elemanlar yetiştirirsin. Unutmayınız ki, dünyada söz sahibi bilim insanlarımızı yetiştiren öğretmenlerdir. Büyük ATATÜRK; “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır,” demiştir.
Genci dalgaya tutulmuş kayık gibi elinden tutar ve sağlıklı bir şekilde kıyıya alırsın. Bedenen ve ruhen ne kadar güçlü olacağını öğretirsin.
Eğitimcinin davranışı bile iyiliği benimsetip kötülükten uzak durmayı gerektirir.
“Oku” kitabımızın ilk emri olduğunu unutmamamız gerekir.
Milletin başarısı, gençlerin çalışmasından geçmektedir. Onun için gençlerin yetişmesini tüm gücümüzle destekleriz. Böylece bağımsız düşünebilen bilim adamları yetişecektir. Çünkü bağımsız düşünenler, zorluklara boyun eğmezler.
Öğretmen olarak, yaşanmışlıkları düşündüm. Kötülerin yaşam içerisinde yer almasına şaşardım. Vatandaşın “hayat üniversitesinden mezunum,” dediğini duyunca, anlayışı, değer olarak kabul ettim.
Öğretmen odasında adımın yazılı olduğu sarı zarfı görünce doğal olarak, aldım. Merdiveni inerken müdür yardımcısı, bir dakika müdüre gitmen gerekmiyor. Müfettiş bir ders sonra seni çağıracak, dedi.
Müfettişe değil, müdüre gidiyorum, dedim. Müdürün kapısını çaldım ve sarı zarfın ne demek olduğunu sordum. Müdür bey, ikna edici bir iki laftan sonra bir ders sonra gelir misin? Dedi.
Dersten sonra müdürün makamına gittim. Müfettiş otur, dedi. Dosyasını açtı. Sarı zarf için mi dedim. Bana sanıksın, soru soramazsın, dedi.
“Sanık” da ne oluyor, dedim.
Müfettiş bey, şimdi anlarsın. Birtakım olumsuzlukları sıralarken, cevap vermemi, istedi.
“Okul açıldıktan bir ay sonra geldim. Ders programım belli. Çıkartım ve derste olduğum saatte parkta öğrencilerle gezermişim. Müfettiş bey, yanlış isim, karıştırdınız galiba, dedim. Müfettiş bozuldu ve başka soru soramadı. Çıkabilirsin, dedi.
Anladığımı müdür beye de anlattım. Demek ki her devirde liyakatsiz ve görevini bilmeyen insanlar aramızda makam sahibi oluyordu.
Öğretmen ve yüksek öğretmen okullarımız gerçekten, görev bilinci yüksek eğitimciler yetiştiriyordu.