Sapla samanın birbirine karıştığı bir zaman dilimindeyiz gibi.
Gündem, nereden ne çıkacağı, hangi anda neyin patlayacağı belli olmayan havai fişekler gibi.
Uyuşturuyor bakanı, gözalıyor, dalıyor insan bunlara, kaptırıveriyor kendini. Peki bu parlatılan/yaratılan gündemin arkasında yatan ne?
Maaşlar belli, alım ya da alamama gücümüz belli, emeklinin/ücretlinin, herkesin hali belli. Çıkış noktası arayan insanlar, tek bildikleri şeyle; çalışarak ve tüketimlerini kısarak, borçlanarak yaşamaya çalışıyorlar. Banka faizleri ise şahane. Verirsen elini, kolun gitti..
Konut kredi faizleri düşmüşmüş. Ulaşılamayacak seviyelere gelen konut satış rakamları ile sıradan dar gelirlinin/ ücretlinin konut kredi limiti tahsisi bile zorken, hangi ödeme gücü ile ödeyecek bunu dar gelirli ?
Muhtemeldir ki bu da üst gelir grubuna, parası olana yarayacak. Yine parası olan, parasına para katacak gibi. Küçük tasarruf rakamları mı? Üzgünüm ama onlar sanki artık cepteki metelikler. Tabii kaldıysa. Barınma, sağlık, eğitim her biri insan hakları, insanca yaşam hakkı. Önce yediden yetmişe haklarımızı öğrenip sahip çıkmalı.
Bu arada dolandırıcılık sektörü telefonda, yaşamda, internette orada burada hâlâ. Çarpabildiğini çarpıyor üç beş kuruşta olsa. Kazancı iyi olmalı. “Kimlik/kart/banka/şifre bilgilerinizi kimseye vermeyiniz” mesajlarına ve uyarılarına rağmen insanız tabii. Zayıf anlarımız var. Buluyorlar hayat kavgasındaki/ derdindekini veya acısı olan ve o anlık dalmış birilerini. “Emniyetten/savcılıktan arıyoruz” cümlesi ise devam ediyor hâlâ kimilerinde. Gözlemlediğim; Dalgınlığına, hassasiyetine, korkusuna emin oldukları belli bir yaş grubu ( 65 üstü sanıyorum) hedefleri. 7500TL emekli maaşı ile yaşamaya çalışan insanlar var. Hadi karı koca 2 kişi emekli diyelim ailede; 15.000TL. Başınızı sokacak bir eviniz de yoksa, özellikle büyük şehirlerde kiralar almış başını gitmiş. 2 maaş orta düzey bir semtte kiraya yeter mi? Bu bile şüpheliyken, gıda, faturalar, sağlık? Gözde/lüks semtlerde oturmak/yaşamak mı? Bu zaten peri masalı gibi. Gelir uçurumu bir yanda, bir yanda ise her gün daha da düşen alım gücü. Dolandırıcı kesimi de özellikle bu dar gelirlinin ensesinde sanki. Gücü gücü yetene. Çok yazık.
Hal böyleyken, ne denli zorluk yaşanırsa yaşansın, bırakın her evdeki televizyonu ve ana akımı, ceplerimize kadar giren internet sayesinde de her şeyin iyi olduğuna, güzel olduğuna dair haberler okunmaya, aynı kanallar, aynı insanlar seyredilmeye devam ediliyor. Sanırım “iyi dünya” versiyonunda kalmak istiyor kimisi. Yaşadığı zorlukları kendine/ ailesine bağlıyor, kendi suçu kabul ediyor belki. Sessizce “kaderimiz bu” söylemini kabullenen bir kitle gibi.
Bir diğer yanda süren rahat hayatlar var diyoruz ya, internet fenomenleri geliverdi topun ucuna. Neden, niçin izlendiğini anlayamadığım, eğlence ve magazin olgusuyla bile bağdaştıramadığım insanlar çıkmış ortaya.
Biz; daha düne kadar görgü, kültür, yardımlaşma, iyilik, sevgi, saygı, dürüstlük, etik, özü sözü bir insan falan derken ne ara bu hallere düştük ve nasıl bu insanlara prim verdik anlaşılmaz bir husus..
Peki, sadece bu fenomenler mi gelir uçurumunun sebebi?
Cumhuriyet’le, Atatürk’le derdi olanlar da var.
Osmanlı veya ümmet peşinde koşanlar..
Osmanlı torunu değilim ben, ümmet hiç değil. Olsa olsa Osmanlı hanedanlığı altında yaşayan tebaaydı atalarım.
Hanedanlığı, hanedan torunları ve ayrıcalıklı kesim arar muhtemelen.
Kaybettikleri saltanatı, imtiyazları, iktidarı isterler belki de yeniden .
Tarihimizdir evet. Ama ben Cumhuriyetle çoktan çıkmışım kul/ köle/tebaa ilişkisinden.
Neden güzelleme yapayım ve o dönemi arayayım ki?
Cumhuriyetle hesaplaşmasını bitiremeyen hanedan torunlarını, imtiyazını yitirmiş ağaları/ beyleri/ayanları/ ulemaları vs anlayalım hadi de;
sen evde, işyerinde, sokakta olan sıradan vatandaş. Peki ama senin zorun ne? Sen de hanedanın ortağı/torunu muydun yoksa? Çaktırmadan zamanını mı bekliyorsun bir köşede?
Demokrasinin ve kazanılmış haklarımızın kıymetini bilmeli. Hakikaten aklımızı başımıza alıp, hepimiz bir silkinip kendimize gelmeli..
Sevgi ve saygılarımla..