Yaşadığımız toplumda kazandığı gelirini köyden kente göç etmiş, kent ile köy değerleri arasında gidip gelen insanımız gibi habire taşa betona villalara yatırıp üzerine magazin programlarında liseli gençler gibi yaşadığı bu villaların reklamını yapanlara sanatçı denir mi acaba? Yada içinde yaşadığımız toplumda sanatçı sayısı fazla olsaydı, bu sanatçılar; algının bilince göre bilincin de bilgi, zeka ve kalbin hissiyatına bağlı olarak geliştiğini bildiklerinden kültüre de yeni bakışlar kazandırmaz mıydılar? Yada kültürel değer ve unsurların, teknoloji tarafından bu kadar hızlı öğütülmesine seyirci kalabilirler miydi acaba? Yani herkes o sahip olduğu taş yığını villalarını yada 2025 model otomobillerini kaybetmemek için bu kadar mekanik ve sığ bir toplumsal algıya ve bu algının doğurduğu, kısırlaşmış düşünce yapısına karşı susar mıydı? Bence sanat varsa susmayı bırakın orada HAYKIRIŞ vardır. Sanatçı susuyorsa orada sanat da sanatçı da yoktur. Sanat bana göre ;insanın duygu düşünce sezgi ve hayali ile önce kendisiyle sonra insanla, hayatla, doğayla, evrenle, tanrıyla, ölümle bildiği ve hissettiği bütün olay durum nesne canlı yada cansız varlıklarla kurduğu iletişim ve ilişki şekli ve bu iletişim ile ilişkinin duygudan düşünceye, düşünceden müziğe kadar tüm çıktıları. Bu ilişkiyi sanatçı sadece ÖZGÜR ortamlarda ve sadece KENDİNE ÖZGÜ YÖNTEMLERLE kurar ve geliştirir.
Dansa gönül veren sokakta bile dans ederken Tesla’nın frekans yasasına göre frekansınızı yükseltir, şiir yazan bir şair için şiirleri onun özünün bir parçasıdır, şiirsiz yaşayamaz. Şiirlerini BEĞENİ alsın diye yazmaz. Günümüzde sahnelerde dans edenler de şarkı söyleyenler de resim yapanlar da para kazanma kaygısıyla yapıyor.Sanatta lokomotif güç insanın kendi bilincine göre oluşan, şuur dünyasının gördükleri hissettikleri algıladıklerı ve hisleri olması gerekirken, günümüz sanatında en güçlü motivasyon kaynağı çoğunlukla para kazanmaktır. En azından çoğu sanatçı kılıfında ki #sanatçılar# için yazık ki durum böyle.
Oysa sanatçı ÖZGÜN olmalıdır
Sanatçı kapitalizme değil hiçbir şeye uyum sağlamaz.
Sanatçı ÖZGÜR bir görüşe duyumsamaya ve hissedişe sahip olmalıdır
Sanatçının özgünlüğü , özünün rengidir. Sanatçının özgürlüğü ise kanatlarıdır. Bu ikisi onun üretiminin yani sanatının garantisidir. Sanatçı üretimini, korkudan yada kaygıdan durdurduysa yada suya sabuna dokunmadan masum karikatürler çiziyorsa ortaya sanat ürünü çıkamaz.
Şuur düzeyi köy ile kent arasında kalmış özgünlüğün ve özgürlüğün ne olduğunu hiç bilmeyen, dahası ekonomik yapılarının temeline kapitalizmi oturtmuş toplumlara, işte bu sanat bu da sanatçıdır diye yutturmak yazık ki kolay hem de çok kolay.