Gün/aydın dostlarım…
Yaşamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
SAMİMİYET
Samimiyet nedir?.. Samimiyet mümkün mü?..
Kendine samimi olmak ne demektir?..
Samimi kişi yakınına yalan söyler mi?.. Samimi kişi yalan söyler mi?..
Samimi davranmamak kötülük mü?..
‘Samimiyet nedir?..’ Bu soruyu sormak nereden çıktı diyorsunuz şimdi bana.
Söyleyeyim; söyleneni anlamadığım yerden…
Düşünün; karşında biri ‘samimiyetini yitirdin’ diyor birine.
Kastettiği bir anlam var ve onun canını yakıyor. Ama anlamıyorsun ne demek istiyor. Onun anlam dünyasında ne oldu, anlamıyorsun. Bir şeyler yaşandı, bir sonuçlara vardı. Ama herkeste olanın anlamı başka oldu samimiyette. Bence samimiyet giymiş yalan urbasını… Çıkart çıkartabilirsen…
Neyse konuya dönelim hemen…
Samimiyet kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir.
Samimiyet kelimesi Arapça kökenlidir.
Arapçadan dilimize geçmiş olan bu kelime kökeninde; içten, bir şeyin en iç kısmı, öz, ilik anlamlarına gelmekte. Dilimizde ise “kalbinin içinden, içtenlikle” deyimleriyle yakın anlamlarda kullanılmaktadır.
TDK’ye göre ise samimiyet kelimesi anlamı şu şekildedir:
– İçtenlik
– Senli benli olma durumu, samimilik
Bence günümüzün en büyük toplumsal manipülasyon tekniği bir diğer insanı samimi olduğuna inandırmak ve bir çok insan bu konuda o kadar çok başarılı ki etrafımız samimi görünen samimiyetsiz insanlarla dolu…
Ülkemizde birçok kavram konuşulur, yazılır ama anlaşılmaz. Sevdiğimiz insanlara, samimi olmaya veya olduğumuz kişilere arkadaş, dost, dostum, yakın arkadaş, sırdaş, hocam, abi, baba, gardaş, kardeşim diye sesleniriz.
Bütün bu kavramlar ile çevremizi kategorize etmeye (etiketlemeye) çalışırız. Ülkemizde herkes herkesin arkadaşıdır veya çok yakın arkadaşıdır, ya da kendisini çok iyi tanırım şeklinde ifadeler kullanılır. Biz Türkler, duygusal insanlarız o nedenle hitap şeklimizde mantıktan daha çok duygularımızı kullanırız.
Samimiyet dediğimiz şey içi dışı bir olmak demek ve bir insanın içinin dışının bir olduğunu düşünürsen ondan gelecek kötülük noktasında için rahat olur..
Dersin ki; “İçi dışı bir olduğu için, o yüzden eğer bir kötülük gelecekse ya da benim hakkımda kötü düşünüyorsa işte o zaman onu zaten ondan anlarım.”
Ama bir insan samimiyetsizse işte o zaman içiyle; içinde hissettiği, düşündüğüyle dışarı yansıttığı arasında ciddi bir fark var…
Hatta dini literatürde şöyle bir şey var:
Kâfirden korkmayın, der, münafıktan korkun…
Nedir kâfir?..
Kâfir inanmadığını söyleyen insan…
Münafık kim peki?..
İnanıp görünen, inanan görünen ama aslında inanmayan insan…
İşte samimiyetsiz insan münafık insan gibidir.
Nedir?..
İçinde aslında farklı düşünüyor, dışında sana farklı yansıtıyor..
“Samimiyet öyle bir dildir ki; kör de görür, sağır da duyar.” diye ifade etmiş Cemil Meriç.
Peki; samimiyet deyince bizim aklımıza ne gelir:
Benim aklıma, İçtenlik gelir ilk olarak samimiyetten bahsederken. Samimiyet sahici olmaktır.
Sonrasında da en sık dürüstlükle ilişkilendiririm samimiyeti.
Ve yakınlarımdan önemli, bizi heyecanlandıran (İyi ya da kötü) bir şey duyduğumda “Sahiden mi?” sorusunu sorarım.
Buradaki “Sahiden mi?..” genellikle, Samimi misin?.. Samimiyetle mi söylüyorsun?..
Beni kandırmıyorsun değil mi?..
Daha önce kandırıldım ve üzüldüm eğer yine üzüleceksem bana gerçeği söyle” anlamlarını içerir.
Sahici kelimesi TDK’ye göre “sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı” olarak da tanımlanıyor. Sözcüklerle kurulu dilimiz ve iç dünyamız da samimiyet için sahiciliği, gerçeği ister, rolden, yapmacıklıktan hoşlanmaz.
“Samimiyet iyi olmak değil, hesapsız, çıkarsız, düşünmeden iyiliğe, iyi olmaya koşmaktır. Hatta kişinin, olması gerektiğini düşündüğü şeyi iyi olma kaygısı taşımadan yapmasıdır diyebiliriz.”
Samimiyet insanın kendisine davranış biçimidir. Kendi içsel yolculuğunda hakikati örtmeye çalışmadan, egosunun arkasına sığınmadan, duygu ve düşünce akışı içerisinde kişiyi birliğe ve bütünlüğe, yani sonuca götürecek olan merdivenin ilk basamaklarından birisidir samimiyet.
Ama şunu da unutmamak gerekir dostlar: “Samimi ol, fakat sakın laubali olma.” demiş W. Shakespeare.
Sami insanlar maskelerden arınıp iç güzelliğini gösterebilen insanlardır. İsteseler bile yapmacık olamazlar. Farklı kişilerin yanında farklı düşünceleri savunuyormuş gibi görünmeye çalışmazlar, kendi düşüncelerinden asla taviz vermezler. Gözlerindeki ışıltı, seslerindeki tını, yüreklerindeki sıcaklık hep aynı hizadadır.
Yeni tanıştığımız birisi ile biraz yakınlaşınca veya derin sohbete dalınca ertesi gün o kişi ile ilgili çok yakın arkadaşım veya kendisini çok iyi tanırım deriz. Ama bir kişi ile samimi olmak terimini kullanıyorsak, bu sözcüğün ne anlama geldiğini bilmemiz ve samimiyetin birçok derecesinin olduğunu bilmemiz gerekir.
– “Herhangi bir samimiyet bile mutlaka hakikat demek değildir.”
Her insan çevresi tarafından beğenilmek, kabul edilmek, övülmek, sevilmek ister. Bu bir ihtiyaçtır. İnsanın sosyal bir varlık oluşu ve ilişki kurma ihtiyacı su, hava, yemek kadar gereklidir. Bugün birçok şey olmadan yaşayabiliriz. Ama sosyalleşmezsek, paylaşmazsak bir eksiklik duyarız. Samimiyet ise ilişki kurmada aradığımız ve bulmayı ümit ettiğimiz bir duygusal ihtiyaçtır.
Samimi olmak bizi kendimize karşı dürüst yapar. Hayatımızda birçok insan ile kurmuş olduğumuz samimi ilişkiler bize ayna tutar. Her insanda kendimizi bulur, kendimiz hakkında bir şeyler keşfeder, kendimizi hayal dünyasında görmek yerine gerçek kişiliğimizi görmemizi sağlar. Birisi ile karşılaştığımızda karşımızdaki kişideki görmüş olduğumuz bazı özellikleri beğenir, hoşlanır veya eleştirir, nefret ederiz. Karşılaştığınız kişilerde gördüklerinizi ne kadar benimseyip benimsemediğinize bakın. Bu size kişiliğiniz hakkında birçok ipucu verecektir.
Samimi olmak demek kendimizi karşımızdaki kişiye deşifre etmemiz demektir. Samimiyet; sırlarımızı, hayallerimizi, korkularımızı, duygularımızı, hedeflerimizi, problemlerimizi diğer bir kişi ile paylaşmak demektir. Kendimizi maske takmadan, olduğu gibi karşımızdakine anlatabilmektir; biz kimiz – zayıf ve güçlü yanlarımız, hatalarımız, eksikliklerimiz, yeteneklerimiz, başarılarımız, potansiyelimizi karşımızdaki kişi ile paylaşabilmektir.
Bir insan ile bir şeyi samimi bir şekilde paylaşıyorsanız, maskenizi indirmeniz gerekir. Gerçek olmanız lazım.
Ben ne zaman samimi bir şekilde birisi ile sohbet etsem veya bir problemimi yakın arkadaşım ile paylaşsam kendimi iyi, hafiflemiş hissederim. Bu duyguyu hayatta bize birçok şey veremez, lüks giyim, araba, seyahatler, hatta alışveriş yapmak. Çünkü kendimizi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşarız.
Samimiyet sonuçta her iki kişiye de kendisini keşfetme şansı verir. Sonuçta dünyada her yaşayan insan bir bütünün parçasıdır. Yeni yüzyılda her ne kadar herkes bağımsızlığını ve hürriyetini ilan etmeye çalışsa da hepimiz bir bütünün parçasıyız. Hayatta her şey bir denge…
Bir insan her konuda sizinle samimi olmayabilir. Örneğin, sizinle iş konularını paylaşırken, özeline girmez. Aynı şekilde, her insan her konuda farklı insanlara açılabilir. İş, aile, özel, spor, hobi vb konularda farklı kişilere açılabilir. O nedenle samimiyet konusunu genellemek yanlış olur.
Önemli olan siz insanlarla nasıl bir ilişki ve iletişim kuruyorsunuz?.. Samimi misiniz?.. Yoksa çekingen ve tedbirli misiniz?.. Yoksa güvensiz, şüpheci, ketum mu?.. Siz açık olmadığınız zaman kimsede size açık olmayacaktır!..
Sokakta gördüğünüz arkadaşınıza “ Ne haber?.. Nasılsın?.. Nerelerdeydin?.. Veya “Görüşelim, beni ara, birlikte bir şeyler yapalım “ şeklinde seslenmeniz tamamen samimi olabileceği gibi, rutin ve sözün gelişi bir merhabalaşma da olabilir.
Aradaki en büyük fark nedir?..
Ne kadar samimi olduğunuzdur. Samimiyetsiz, yüzeysel ilişkiler, görüşmeler, konuşmalar sadece kendinizi kandırmaktan başka bir şeye yaramaz.
Samimi ilişkiler kuramayan birçok insan çevresini kontrol etmeye çalışır, bunu yapabilmek adına evinde ya da lüks bir Restoranda davetler vererek, partiler düzenleyerek, sürekli bir şeyler ısmarlayarak, hediye vererek insanları kontrolü altında tutar, tutmaya çalışır. Bu eylem ne kadar samimidir sizce?..
Evet bunu başarabilirsiniz, yeterince harcayacak paranız ve zamanınız varsa!..
Gerçek ilişkiler için bir bardak çay, bir fincan kahve eşliğinde samimi bir sohbet etmeniz yeterlidir.
Gerçekten sevilmek istiyorsak, kendimizi saklamadan diğer insanlarla kendimizi paylaşmak zorundayız. Güçlü, zayıf yanlarımızı, hayallerimizi, sorunlarımızı, gelecek planlarımızı, sıkıntılarımızı cesurca ve samimice paylaştığımız noktada insanlar ile samimi ilişkiler kurabilir ve sevilebiliriz. Bu dünyada hiçbir insan mükemmel değildir. Samimiyet her konuda, her kişi ile kurulur diye bir kural yoktur!..
Samimi olmanın en kısa yolu insanlarla paylaşırken sadece güçlü yanlarınızı değil, zayıf yanlarınızdan da bahsedin. O zaman onlar da size karşı daha rahat ve samimi olacaklardır.
Sonunda bilmemiz gereken en önemli şey : “Her insan sizi sevmeyecektir, hoşlanmayacaktır, kimyası tutmayacaktır veya önyargısı olacaktır.” Bu çok doğal ve normaldir.
Kısaca samimiyet, birbirini seven iki insanın karşılıklı birbirini dışa vurabilmesi, her şeyini olduğu gibi paylaşabilmesi; bunu yaparken de kişilerin kendilerini daha iyi tanıması, anlaması ve gerçek hayat hikâyelerini anlatabilmesidir. Bu bir ihtiyaçtır.
Koyu bir sohbet yaptıktan sonra nasıl haz aldığınızı düşünün. Ertesi sabah kalktığınızda kendinizi yenilenmiş ve mutlu olarak kalkarsınız. Rahatlamış, kendinizi biraz daha çok sevmiş, özgüveniniz artmış olarak hissedersiniz. Gerçek ilişkilerin en güzel yani bizi kendimize karşı daha dürüst yapmasıdır; kendimizi anlamamızı, tanımamızı sağlar.
Kendinize sormanız gereken soru şu olmalı güne başlarken: “ Kendiniz olarak mı sevilmek ve kabul edilmek istiyorsunuz, yoksa sırf diğer insanları memnun etmek için yaratmış olduğunuz kişiyi mi oynayarak kendinizi kandırmak mı (mutsuz mu etmek) istiyorsunuz?..
Kendiniz olursanız, en azından sizi gerçekten seven ve kabul eden kişilerin kim olduğunu öğrenmiş olacaksınız?”
Kalp her zaman soldan atar. Sevgi kusur gören gözü kapatır; güzellik gören gözü açar. Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur… Demiş (Rumi )
Yani önce siz seveceksiniz Yarandan dolayı yaratılanı ki verdiğiniz sevgi geri dönsün size.
Sevilen yürekler çoğalsın, güzel insanlar çoğalsın. Ne demiş şair; dünyayı sevginin güzelliği kurtaracak!..
Sevmek diyorum sevmek. Ne güzel, ne özel şey… Hayat sevince güzel…
Sevgi Dünyanın var oluş kaynağıdır dostlarım. Lütfen bunu hiç unutmayalım. Ve bunun için hep derim ki dostlarım; sevin, sevilin, muhabbetle sevmek, sabırla sevmek, samimiyetle sevmek bu dünyadaki en büyük güzelliktir…
Dokunmak bir yüreğe, alabildiğine mutlu olmak…
Hadi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet gönderiyor ve yürekten gülümsemelerinizin olduğu güzel, mutlu, umutlu, acısız, gözyaşsız, sağlıklı samimi sohbetlerle geçen bir Pazar gününüz olsun diliyorum… Bir gün bir yerlerde, samimi sohbetler için, tekrar görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#