Gönül telimizi titreten…
Bal işçisi…
Kelimeleri kurşun gibi kullanan usta…
Hedefi bazen gönül, bazen akıl… Yani insan.
Gönlü kâh harlı, kâh karlı. Bazen çöllerde üşürken, bazen zemheride yanan…
Gönlü yara dolu, yâre dolu…
Hem yangın içinde, hem yangının içinde…
Meselesi olan adam.
Meselesi yani sancıları…
Sermayesi gam. Silahı kelâm…
Kâh aslan gibi kükreyen, kâh bir serçe kadar munis. Kalemi bazen kılıç gibi kullanır bazen de bir mazlumun başını okşar gibi. Ama hedefi aynı…
Bazen tam hissettiklerimi söylemiş dersiniz. Bazen de söylemek istediklerimizi duyarız onlardan. Lafı fazla uzatmazlar. Bir mısraya dünya sığdırır da, sizi dünyaya sığmaz hale getirir.
Halkın içinde sıradan biridir… Kendi içinde farklı…
Kalabalıklar yalnızlığına çare değildir. O kendi tenhasında kalabalıktır zaten. Hisleri, fikirleri, sancıları ile..
Gönül bağının çiçekleri Şeddat´ın, İrem bağlarında dahi yoktur şairin.
Muhayyilesindeki renkler ve suretler ona aittir.
Kelimeleri lügatte bulunmaz onun.
Lügat; sureten mânâlar kitabı… Derûnu yoktur. Her sözü bir kelimeyle anlatmaya çalışır. Şair kelimelere derinlik verendir.
Sözünü her zaman doğrudan söylemez… Anlaşılma ve anlaşılmama korkusu taşımaz. Tedaileri vardır, atıfları vardır. Mecazları vardır, hakikatleri vardır. Hisleri vardır, bilgileri vardır. Kısacası kelamı vardır.
Fehimleri vardır şairin ve vehimleri…
Bizim yerimize düşünen, bize anlatan, bizim gibi anlatandır.
Şair hassas gönüllüdür. Kırılgandır bazen. Bazen Kaf Dağı´nı omuzlarında taşır, bazen de bir tüy kadar hafiftir.
Sancıları hayata ve insana dairdir.
Şair; ariftir, zariftir…
Şair; zarâfet, nezâket, fasâhât ve belâgat sahibidir.
Güzeli söyleyen, güzel söyleyendir…
Şair sadece şiir yazmaz, şiiri yaşar. Şiir vasıtadır onun için.
Hicviyelerin de mersiyeler de ona aittir.
Derununda çok şey vardır. Ve Mecnun´u aşan bir âşıklık kabiliyeti…
Bugün âşık da o dur, maşuk da…
Onun mısralarında vücut bulur her aşığın his âlemi.
Kanaatkârdır. Sabırlıdır. “Kahrında hoş lütfün da” sözü; tahammül, sabır ve tefekkür ehli oluşundandır.
Ez cümle bize ´şiir´ gibi bir ´letafeti´ sunan kişidir. Beşerin ´şaşar´ taifesinden uzak, güzelleri ve güzellikleri kelama alan söz ustasıdır. Her ne kadar tarih onu ´teşaur´lardan ayırırsa da, yine onlardan muzdariptir…
O; Leylâ´sını, Şirin´ini, Züleyha´sını, Aslı´sını, Zühre´sini arar mısralarında. Yani Mecnun´dur, Ferhat´tır, Yusuf´tur, Kerem´dir, Tahir´dir. Bazen çöllerde, bazen dağlarda, bazen kuyularda bazen de zindanlardadır.
Şair yine de söylemek istediği kadarını dile getirir.
…
“Pür-âteşim açtırma benim ağzımı zinhâr
Zalim söyletme beni derunumda neler var.” Leylâ Hanım